3 Mayıs ve Alpaslan Türkeş

65

Türk Milliyetçisi olduğu için, 1980 darbesi ile gözaltına alınan ve ANKARA sıkıyönetim Mahkemelerinde yargılanan Merhum Alpaslan Türkeş beyi saygı ve rahmetle anıyorum.

Türkeş’in yargılandığı mahkemede avukatlığını yapma şerefine nail olduğum içinde ayrıca şeref duyuyorum.

Başbuğ Alpaslan Türkeş 1944 yılında da Türkçü olduğu için daha genç bir üsteğmen iken yargılanmış ve beraat etmiştir. Dünya Türklüğünün lideri büyük insan başbuğ Türkeş’i bir gazete de, bir köşe yazısı ile anmak ve anlatmak mümkün değildir. O büyük insan, hayatını Türk Milletine adamış, bu uğurda işkenceler görmüş vatanından sürgün yemiş insanı. Onun için kurulacak bir araştırma enstitüsü ile Türk Milletinin tarihine damgasını vuran kimse olarak tarihe geçirmek her Türk’ün onur görevi olması gerekmektedir.

Başbuğumuzun idealinde değil yarınların, yarınlarının da yarınları vardır. Bu sebeple harekete, hareketin en özlü hali olan düşünceye ölüm tanımamıştır. Onu sayı çokluklarının matematik ifadelerin yekünü ile değerlendirmemiştir.   

Merhum Başbuğumuzun yolu Türk dünyasının dilde, iş de, fikirde birlik yoludur. Bu yoldaki gayreti, üstün kıymetlerini büyük bir hızla kaybeden milletimizi adil bir teşkilat içinde toplamak bütünleştirmek asil temeline yerleştirmek ve cihanda mükemmel bir model yapmak cehdidir.

Bir millet iktidarı acz içinde zaaf gösterdiği için varlığının tükenmesine razı olamaz. Başbuğumuzun hareketi de bu acz ve zaafa razı olmama hareketi bir başkaldırma hareketidir.

Türkçülük ve milliyetçilik fikirlerinin filizlenmeye başladığı dönemde bu hareketin öncülüğünü yapan dürüst ve vatansever bir düşünür olan Ziya Gökalp ve etrafında kümelenen gençler yapmıştır. Ziya Gökalp şöyle der; ” Ey genç muharrir gel sen bir kahraman ol. Nefsini düşünme. Boş gururu menfaat perverliği bırak, milletini uyandır. Senin milletin daha kendi adını bilmiyor. Kendi lisanını bilmiyor. Zaman yürümüş o uyumuş, geride kalmış. Dost sandığı, bağrına bastığı düşmanları bütün servetini yağma etmiş senin milletin. Kendi vatanında bir köle, bir esir, bir bekçi, bir fakir, ona ilim servet, saadet duygu ideal ver.”

Ömer Seyfettin de diyor ki ” Bu memleketin başına ne geldiyse mütefekkirlerin, Güzideler sınıfının milli olmamasından gelmiştir.

Merhum Başbuğumuz da diyor ki; Milliyetçiler yeni bir yolun takipçisidir. Bu yol, Türk Milletini millet yapan unsurları asil benliğine kavuşturmak, ona sonradan eklenmiş ondan olmayan onun özbenliğine aykırı olan yamalardan kurtarmaktır. Türk’ün cemiyet kumaşındaki yırtıkları kendi ipliği ile örmektedir. Duyguda, düşüncede milli olmaktır. Bu millileşme sanatı ilim ve ekonomiyi millileştirmekle mümkün olacaktır.

Millet yapma bir varlık değildir. Ne kahramanlar, ne âlimler, ne sanatkarlar bir millet imal edemezler. Millet binlerce sene içinde, kanın, imanın, duyguların birleşmesi ile yoğrulmuş ve müşterek kıymet hükümleriyle billurlaşmış. Müşterek davranışlar halinde görülmekte olan, haz ve elemi beraber tadan, birbirinden haberi olmadan birbiri gibi olan birbiri gibi düşünen bir varlıktır.

Milliyetçilik milli vasıf ve değerler, milli davranışları muhafaza ve devam ettirmek olduğuna göre bundan sonrada milliyetçiler bu yolda yürüyeceklerdir.

Başbuğumuz sen rahat uyu, senin çizdiğin yolda, Türk Milliyetçileri senin ışığında yürüyecektir. Allah Rahmet eylesin.