Uzatmalı sözlümüz AB’den 2012 İlerleme Raporu geldi. Yayınlanan rapor hep alıştığımız ve ülkenin birlik ve bütünlüğünü hedef alan malum tekrarlarla beraber çok sert bulundu. AKP iktidarını birçok konuda eleştiren raporda ülke gündemindeki temel konulara işaret edilmektedir.
Türkiye’de artan ifade özgürlüğü ihlallerinin ciddi kaygı yarattığı, basın hürriyetinin kısıtlandığı, gazetecilerin ve öğrencilerin tutuklandığı, iktidarı protesto eden gösterilerin aşırı güç ve biber gazıyla bastırıldığı raporda yer alıyor. Yargı sürecinin uzaması, tutukluluk halinin adeta cezaya dönüşmesi, bilhassa Balyoz ve Ümraniye (Ergenekon) davalarının Türk Siyasetinde kutuplaşmayı artırdığı, uzun ve geniş kapsamlı iddianameler olumsuz örnekler arasında yer aldı. Ayrıca polisçe toplanan veya gizli tanıklar tarafından sağlanan kanıtların yargıda asıl kabul edildiğine işaret ediliyor.
Anlaşılan İspanya’yı bölmekle uğraşan AB, Türkiye’ye de gözünü dikmiştir. Bu konuda büyük çoğunluğu ile ülke bütünlüğünden ve milli kimlikten yana olan Aleviler gündeme getirilmekte, ev işaretleme gibi münferit olan olaylar genelleştirilmekte, daha önce de olduğu gibi Kürt sorunu kaşınmaktadır.
Diğer taraftan, bir ölçüde azalmasına rağmen, ekonomide cari açığın sürdüğü, ekonominin küresel krizlere karşı kırılgan olduğu, dış ekonomik gelişmelerin ve durgunluğun, ihracat gelirlerindeki artışın sürdürülmesini zorlaştıracağı İlerleme Raporunda yer alıyor. Kadına şiddet konusu ve bazı kadın sorunları üzerinde duruluyor.
Anlaşılan Türkiye’ye özel bir muamele uygulayan AB, hayali üyeliğimizi daha da geciktirmek peşindedir.
Cumhuriyetle ve milli devletle hesaplaşma peşinde olanların bir dayanağı da AB’nin Türkiye’yi sıkıştırmasıydı. Bu süreç tesirliliğini azaltmakla beraber sürüyor. İktidar Partisinin bir genel başkan yardımcısının “Cumhuriyet bir travma yarattı” sözleri, unutulmuş değildir.
AB halkın, Türk Milletinin değil; ülkesiyle ebedi kavgalı olan sözde bazı yabancılaşmış aydınların, yönetenlerin ve dışa bağımlı sermaye çevrelerinin bir projesi olduğu iyice ortaya çıkmıştır.
Terörü önleyici politikaları AB’nin desteklemediği bir gerçek değil midir? Bundan birkaç sene önce Adalet Bakanlığı’nca hazırlanan terörle mücadele ile ilgili tasarı, bölücü çevrelere hoş görünmek uğruna AKP yetkili kurullarınca reddedilmedi mi? TCK 301. Maddesi değiştirilmedi mi? Vatana ihaneti suç kabul eden yasa kaldırılmadı mı?
2012 İlerleme Raporunu ele alıp bize yöneltilen haklı-haksız bazı tenkitleri gözden geçirirken biraz geriye gittim. Türkiye’nin 2008 Ulusal Programla ortaya koyduğu taahhütleri hatırladım. 2008 programında Halk, Ziraat ve Vakıflar Bankalarının özelleştirileceği, şans oyunları, elektrik dağıtımı, petro-kimya sanayi, hava ve deniz ulaşımı, lokomotif ve vagon üretimi, et-balık ürünleri piyasası, şeker-tütün ve çay ürünlerinin işlenmesi, İMKB, altın borsası, otoyol-köprü işletmeciliği, iletişim, sağlık, eğitim ve radyo-tv yayıncılığı, doğalgaz piyasası, kömür ve bazı önemli madenlerin özelleştirilme kapsamına alındığı yer almıştı. Özelleştirme adı altında yabancılaştırma öyle bir noktaya vardı ki böyle giderse; Tandoğan, Kızılay, Eminönü ve Taksim meydanları, Galata ve Beyazıt kuleleri herhalde bize kalmış ve özelleştirilmemiş olacak.