Ayaklı Kütphaneler

56

 

Kendisi de bir ‘ayaklı kütüphâne’ olan kültür tarihçisi Dursun Gürlek’in, Temmuz 2012’de 8. baskısı yapılan ‘ayaklı Kütüphâneler’ isimli eseri; bilgi hazînelerinden birkaç pırlantayı sînesinde barındırıyor.

Okuyucu, kitabı eline alıp da daha ilk sayfalarda ‘Takdim’ başlıklı kısa yazıyı okunurken bile, ne büyük bir hazineyi elinde tuttuğunu anlamakta gecikmiyor:

‘Bir ilim adamı, ilk defa hazırladığı gramer kitabını devrin hükümdârına takdim etmek üzere deniz yolculuğuna çıkar. Şark’ın dehâsı İbnü Sînâ da o sırada tesadüfen aynı gemide bulunur. Âlimin elindeki kitap dikkatini çeker ve incelemek için rica eder. Yolculuk bitene kadar eseri bir güzel okur, hatta baştan sona ezberler. Gemi karaya yanaşınca gramer âlimi tek başına saraya gider ve kitabını hükümdara takdim eder. Etrafına şöyle bir bakınca, İbnü Sina’nın da orada olduğunu görür ve çok şaşırır.

Pâdişâh, getirilen kitabı tetkik etmesi için İbnü Sina’ya verir. O da eseri şöyle bir karıştırdıktan sonra, bunun yeni bir kitap olmadığını, çok eskiden kaleme alındığım söyler. Hatta bâzı sayfaları ezbere okumaya başlar. Tabiî ki bizim gramer bilgini bu manzara karşısında hem şaşırır, hem heyecanlanır, hem de üzülür. Neden sonra İbnü Sînâ işin aslını söyler. Gemi yolculuğu devam ederken kitabı baştan sona ezberlediğini belirtir. Hükümdar, gramerciyi de, İbnü Sînâ’yı da ödüllendirir.

İbnü Sina’nın ne büyük bir hafıza şampiyonu olduğunu gösteren yaşanmış hikâyelerden biri de şöyledir:

Ünlü bilgin, kaçak olarak yaşadığı sırada, bir gün İsfahan’a gelir. Fakat yanında kitaplarından hiç biri yoktur. Isfahanlı âlimler, onun en meşhur eseri olan Kanun’u görmek isterler. İbnü Sînâ, ‘Kitap yanımda yok, ama isterseniz ezbere yazdırabilirim!’ Dedikten sonra kâtiplere eserin tamâmını yazdırır. Daha sonra Horasan’dan getirtilen asıl kitapla, bu nüsha karşılaştırılınca bir kelimenin bile eksik veya fazla olmadığı görülür. Hayret ki ne hayret!

İşte böyle güçlü bir hafızanın, keskin bir zekânın, olağanüstü bir gayretin, akıllara durgunluk verecek bir okuma aşkının ve şevkinin ortaya çıkardığı seçkin ssîmalara, dört başı mâmur ilim adamlarına, ‘allâme’, ‘canlı kitap’, ‘ayaklı kütüphane’ gibi isimler ve unvanlar verilir.

İslâm târihi dikkatli bir gözle incelenirse böyle geniş ve derin bilgili âlimlerin, koca koca kütüphaneleri kafalarında taşıyan ilim ve irfan adamlarının, kültür dünyâları okyanuslar kadar engin, hazîneler kadar zengin hocaların, bilginlerin büyük bir yekûn tuttuğunu görürüz.

Meselâ, zamanım boş geçmesin diye yemek yerken bile kitap okuyan, yüzlerce talebesine yolda ders veren büyük müfessir Fahreddin-i Râzî; ‘Türklerin Faziletleri’ adındaki eseriyle faziletini ispat eden, sadece gündüzlerini değil, gecelerini de kütüphanelerde geçiren ünlü Arap edebiyatçısı Câhız; Fâtih’in kütüphane memurluğunu, daha doğrusu hâfız-ı kütüplüğünü yapan ve bu büyük hükümdarla şakalaşacak kadar itibâr sahibi olan Molla Lütfi; ‘Altmış beygir kuvvetinde yazı makinesi’ diye anılan ve iki yüz yirmi beş eseriyle bu unvanı hak ettiğini gösteren Ahmet Mithat Efendi; mezar taşında kendisinden ‘Asrımızın İbn-i Kemal’i’ diye söz edilen tarihçi, dilci, maârifçi, idareci, hukukçu, şâir Ahmet Cevdet Paşa; tek başına ansiklopedi yazan Şemseddin Sami; ‘Destursuz Bağa Girenler’i sîgaya çeken Orhan Şâik Gökyay; ancak devletin veya müesseselerin üstesindan gelebileceği bir işi tek başına yaparak ‘Eski Harflerle Basılmış Türkçe Eserler Katalogu’ adındaki beş büyük ciltten oluşan hazineyi ortaya çıkaran M. Seyfeddin Özeğe; ‘Allah’ın, iç gözü daha iyi görsün’ diye dış gözünü kapadığı ‘gerçek ve sâhici münevver’ diye övülen Cemil Meriç gibi şahsiyetler işte bu ayaklı kütüphanelerden bâzılarıydı.

‘Canlı kitap’ olarak tavsif edilen ‘ayaklı kütüphane’lerin birinci özelliği, kendilerine yöneltilen soruları anında ve doğru olarak cevaplandırmalarıydı. Bunlar, ‘Kitaba bakarak cevap vermeyi, kabak bağlayarak yüzmeye benzer’ diyorlardı.’

Okuyucuyu ‘yıldızları konuşturan âlim’ ile ‘kafasının içi, müdürlüğünü yaptığı kütüphâne kadar zengin’ olan hoca efendiyle, ‘ölüleri dirilten ve mezarlıklara hayat veren biyografi bilgini’yle, ‘kahvelerde ders veren ünlü târihçi’yle, ‘Osmanlı arşivi belgelerini Bulgarların elinden kurtarmak için çırpman, akmayan çeşmeleri görünce gözyaşı akıtan muallim’le, ‘Fransız işgal komutanını kütüphânesinden kovan Hâfız-ı Kütüp’le, ‘kitapların ve kitapçıların şeyhi kabul edilen sahhaf’la tanıştırıyor.

‘Ayaklı Kütüphaneler’ kültür dünyâsına mÂceralı bir yolculuğa çıkmak isteyenlerin ayaklarını bu mukaddes seyahate alıştırıyor.

Dursun Gürlek’in bu eserinde; hepsi rahmet-i Rahman’a kavuşmuş ayaklı kütüphânelerimizden bâzıları tanıtılıyor.

Yeni ayaklı kütüphânelerin yetişmesine vesile olur ümidiyle… 
DURSUN GÜRLEK

1952 yılında Tokat’ta doğdu. İlk ve orta tahsilini memleketinde tamamladı. İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Yeni İstanbul, Tercüman, Hürriyet, Günaydın gazetelerinde çeşitli görevlerde bulundu. Bir süre muhtelif okullarda Türkçe ve Edebiyat öğretmenliği yaptı. Biyografi araştırmaları ve çeşitli makaleleri Meşale, İnanç, Millî Kültür, Türk Edebiyatı, Kültür Dünyası gibi dergilerde yayınladı. Tarih ve Düşünce Dergisi’nin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Bu dergide neşrettiği ‘Kırkambar’ ve ‘Ayaklı Kütüphâneler’ başlığı altındaki yazılarıyla dikkat çekti.

Yazar; Osmanlı tarihi, şark klasikleri ve biyografi sahasında çalışıyor. Başta Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı olmak üzere, çeşitli kültür kuruluşlarında Osmanlıca dersleri, ihtisas alanındaki konularda konferanslar veriyor ve İstanbul gezilerinde rehberlik yapıyor.

Yayınlanmış eserleri

*Osmanlı Zaferleri, *Osmanlı Kumandanları,*Köprülüler, *Banu Cihan, *Tutiname, *Sünusiler, *İlim ve İrade, *İbrahim Aleyhisselam, *Amak-ı Hayal,*Karınca Huzura Varınca (2005), *Mâziye Bir Bakıver (2005), *Çınaraltı Kitap Sohbetleri (2005), *Kültür Dünyâmızdan Manzaralar (2010), *Tefekkür ve Tebessüm (2011), *Sohbet Tadında (2012), *Ayaklı Kütüphâneler (2012).

KISA KISA / KISA KISA…

1- İSLAM VE KUR’AN’DA AĞAÇ, YEŞİL VE TOPRAK: Turhan Günay. Tema Vakfı. 0.212-268 09 85

2- BİR DEMET EDEBİYAT: Âdile Ayda. İş Bankası Kültür Yayınları.

0.212-258 77 43

e-posta: info@iskultur.com.tr

3- TÂRİH MUSÂHABELERİ: Yahya Kemal Beyatlı. İstanbul Fetih Cemiyeti.

4- TÂRİHİMİZDE KAHRAMANLAR: Reşad Ekrem Koçu. Doğan Kitap.

0.212-373 77 00

e-posta: dogankitap@dogankitap.com.tr

5- TÜRK TÂRİHİNDEN YAPRAKLAR: Yılmaz Öztuna. Devlet Kitapları.

DURSUN GÜRLEK’İN, ‘AYAKLI KÜTÜPHÂNELER’ İSİMLİ KİTABINDAN KÜÇÜK BİR PASAJ:

Ezberlenerek kopya edilen kitap

Mükrimin Halil Yınanç Hoca, ilk gençlik yıllarında Paris’e gider. Dünyâca ünlü kütüphanelerden biri olan Bibliotheque National’e devam eder. Orada ‘Düsturnâme-i Enverî’ adında bir kitapla karşılaşır. Bu son derece kıymetli eserden bir tâne edinmek için derhal harekete geçer. Fakat iş o kadar kolay değildir. Tek nüsha olan eserin fotoğrafını çekmek, fotokopisini almak, dışarı çıkarmak mümkün değildir. İşte tam bu sırada Hoca’nın dillere destan olan hafızası imdada yetişir. Her gün beş on sayfa ezberler, akşam kaldığı otele gelip onları yazar. Böylece kitabı tamamen istinsah(*) eder. Daha sonra İzmir’de ortaya çıkan tam bir Düsturnâme-i Enverî ile karşılaştırılınca aralarında hiçbir fark olmadığı anlaşılır. Tabiî ki bu durum onun hâfıza gücünü bir kere daha gözler önüne serer ve olaya şâhit olanları son derece şaşırtır.

(*) istinsah: Elle kopya ederek bir kitabın örneğini çıkarma. İstinsah etmek; Elle yazmak suretiyle bir kitabın kopyasını çıkarmak.

KUŞBAKIŞI

İSLÂM VE BATI

Tarihte; İslâm ve batı medeniyetleri kadar birbiriyle yakın ilişki içinde olan başka iki medeniyet görülmemiştir. Çatışma, rekabet, uzlaşma ve birlikte yaşama biçimlerine bürünen bu ilişkinin tarihini İbrahim Kalın, 186 sayfalık kitabında ele alıyor. İslam ve batı medeniyetleri aynı zamanda, farklı ‘ben’ tasavvurlarının ve ‘öteki’ algılarının tarihidir. Bu çalışma, iki medeniyet arasındaki ilişkiler tarihî seyri içerisinde incelenmekte ve günümüz problemleri bu tarihî arka plana dayanarak tahlil etmektedir.

İSAM-İSLAMÎ ARAŞTIRMALAR MERKEZİ YAYINI. 0.216-474 08 50 siparis@isam.org.tr

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

Türk milliyetçiliğinin önde gelen fikir adamlarından Prof. Dr. Özcan Yeniçeri; Bağımlılık Paradigmaları ve Türk Milliyetçiliği isimli kitabında, Türkiye’yi ve Türkiye’yi ilgilendiren bütün mahallî ve küresel meselelerin tahlilini Türk milliyetçiliği açısından derin ve özlü bir şekilde yapıyor.

Türk milliyetçiliğinin dünya ve Türkiye meselelerine 21. yüzyılın başında nasıl baktığını ve nasıl bakılması gerektiğini görmek açısından Prof. Yeniçeri’nin kitabı, hâlen tek kitap olma özelliğini taşıyor. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milliyetçiliğinin ağır bir politik-psikolojik saldırı altında olduğu, içinden geçtiğimiz dönemde Özcan yeniçeri, bu eserde Türk milliyetçiliğinin saldırılara cevabını da vermektedir.

Kitapta; 5 ana bölüm hâlinde ele alınan belli başlı konuları şöylece örneklemek mümkün: Etnmerkezcilik, Etnisite ve Milliyetçilik, Misyonerlik, İnkültürasyon, Kozmopolitizm, Marksizm, Türkler Hakkındaki Önyargılar, Kökten Koparmak, Popüler Kültür, Millet Nedir, Ne Değildir? Millî Devlet, Toplumu Dönüştürmek, Milliyetçiliğin Kökenleri, Dil Bölünmüşlüğü, Türk Kavramının Doğuşu, Türkiyelilik, Anadoluculuk, Erol Güngör’ün Toplum Görüşü, milliyetçi Bütüncül Yaklaşım.

KRİPTO KİTAPLAR: 0.312-432 19 23 kripto@kriptokitaplar.com

DON KİŞOT

Don Kişot, Jül Sezar’dan da, Napolyon’dan da daha gerçektir. Onlar sâdece tarih kitaplarında varlar. Don Kişot ise, sanki sahte gerçeğe meydan okurcasına, hayatımızda hep yaşar ve her an yeniden doğar.

Roger Garaudy; ‘Benim üstadım Don Kişot’tur. Yirmi yaşından itibaren kendime rehber edindim O’nu. İdealin gerçekten daha doğru olduğuna inanan Don Kisot’u. Hiçbir fırtınanın baş eğdiremediği o kahramanı…’ Diyor.

Haklı bir dâvâya inanmışsanız, bedeli ne olursa olsun, onun uğrunda sonuna kadar mücâdele etmelisiniz. Bu arada her eyleminizin karşınıza çıkardığı her yeni durumu da göğüsleyebilmelisiniz. Öylesi durumlarda ne cesaretsizliğe yer vardır artık, ne de mesele üzerinde yeniden düşünmeye. Umitsizliğe kapılan insan, her şeyini kaybetmiştir. İman sahibi olmak ise, fırtına ve kasırgalara rağmen sabaha ereceğinize ve günle buluşacağınıza inanmak demektir. Don Kişot’u, bir de Cemal Aydın’ın tercümesi ile Roger Garaudy’den tanıyınız.

TÜRK EDEBİYATI VAKFI: 0.212-527 30 52  tedev@turkedebiyati.com.tr

TANIĞIM ÜNLÜ TÜRKÇÜLER

Bir ülküye gönül verip hizmet edenlerin hatırâsını yaşatmak, sonraki kuşaklar için bir görevdir. Prof. Dr. Necmeddin Sefercioğlu, Türk milliyetçiliğine gönül vermiş ve hizmet etmiş birçok büyüğümüzü, kendilerini yakından tanıyan birisi olarak sıcak bir üslupla anlatıyor.

Bu insanların hayatları, sonraki kuşaklar için aynı zamanda üzerinde düşünülmesi ve tâkip etilmesi gereken birer ibret levhası niteliğndedir. Sefercioğlu kitabında; başta Fevzi Çakmak, Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan, Prof. Dr. Remzi Oğuz Arık, İsa Yusuf Alptekin, Ârif Nihat Asya, Prof. Dr. Osman Turan, Dr. Fethi Tevetoğlu, Prof. Dr. Sait Bilgiç, Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, Galip Erdem, Prof. Dr. Erol Güngör olmak üzere 43 kişiyi tanıtıyor. Yalnızca birinin ismini vermeyip, ‘Bir Ülkü Devi’ ifâdesini kullanıyor. Okuyanlar, daha ilk satırda O’nun kim olduğunu anlıyorlar.

ÖTÜKEN NEŞRİYAT: 0.212-251 03 50 otuken@otuken.com.tr

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE MİSYONER FAALİYETLERİ:

‘…Müslümanların her şeyini tahrif ve mahvettik. Dinleri, inançları, ahlakları, dine bakışları ve insanî duyguları mahvoldu. Onların millî eğerlerini, Batı medeniyeti potasında eriterek, kendimize benzettik. İslâmiyet’ten uzaklaştırdık. İslamiyet’i öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı ve Kur’an-ı Kerim öğrenmeyi suç ve gericilik olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu tam olarak, hiçbir şeye inanmıyorlar. Ehl-i sünnet itikadı, başta gelen düşmanımızdır. Bu itikadı geçmişte sapık itikatlara yönlendirdik. Son yıllarda ise Müslüman görünen bazı ilahiyatçılarla, on dört yüz yıllık itikatlarını, ibâdetlerini tartışılır hâle getirdik. Derin bir boşluğa düşürdük. Bundan sonra siz misyonerlerin işi daha kolay, maaş bağlayarak, vize vaadi, yurt dışında iş imkânı, hatta cinselliği kullanarak Müslümanları Hıristiyan yaparız…’

Necdet Sevinç’in Osmanlı’dan Günümüze Misyoner Faaliyetleri isimli kitabının arka kapağında yazılı olan bu cümleler; Fransız Misyonerliği Cemiyeti Başkanı ve Müstemlekeler Bakanlığı Kuzey Afrika Müsteşarı’nın ibretlik sözleridir.

Kitapta bu emirleri yerine getirmek için Türkiye’de faaliyet gösteren misyonerlerin kültürümüzde inancımızda meydana getirdikleri tahribat anlatılıyor. Ayrıca; Türkiye’de misyonerin kontrolü altında bulunan okulların tam listesi veriliyor.

BİLGEOĞUZ YAYINLARI: 0.212- 527 33 66 e-posta: bilgi@bilgeoguz.com.tr

 

 

Önceki İçerik2012 AB İlerleme Raporu ve Özelleştirmeler
Sonraki İçerik“Babaların kıymetini bilip hayır duasını almak”
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.