Zulme Karşı Güçlü Olmak, Güç Kullanmak

210

Denir ki: “Zulüm, payidar olmaz.” Yine denmiştir ki: “Zulüm ile abat olanın, sonu berbat olur.”

İsrail, ayağına kurşun sıkıyor. Gelecek nesillerinin, atalarından utanç duyacağı işler yapıyor. Bugünkü İsrailli yöneticiler, Gazze’de orantısız güçle uyguladığı vahşeti, katliamı çocuklarına, torunlarına izah edemeyecekler, o çocuklar atalarının bu yüzkarası günahlarının hesabını yüzyıllarca veremeyecekler.

Ateş, düştüğü yeri yakar; Gazze üç aydır yanıyor. Otuz bin şehidi, yüz elli bin yaralısıyla  hem varlık ve özgürlük mücadelesi veriyor hem de insan olabilmiş ve insan kalabilmiş beşeriyete elimizden düşürmeyeceğimiz savaş romanı yazıyor. O romanın her sayfası kahramanlık örnekleri, zulüm trajedileri ile dolu. Yıkılan evler, işkence gören erkekler, tecavüze uğrayan kadınlar, aç ve susuz bırakılan çocuklar, hastalıktan ölen insanlar…

Halife Harun Resid’in oğlu Me’muna, çocuk iken hocası sebepsiz yere vurur.  Me’mun, “Neden bana vurdun?” diye sorar. Hocası, “Sus.” der. Birkaç kez tekrarlasa da hocası ona hep “Sus!” der. 20 yıl geçer Me’mun halife olur. İlk iş olarak hocasına “Bana niye sebepsiz yere vurmuştun?” diye sorar. Hocası tebessüm ederek, “Onu hala unutmadın mı?” der. Halife Me’mun “Vallahi asla unutmadım.” diye cevap verir. Hocası tarihe ibret olarak not düşülecek şu sözleri söyler: “Zulme uğrayanın asla unutmayacağını öğrenesin ve kimseye zulmetmeyesin diye yaptım. Sakın ha kimseye zulmetme; çünkü zulüm, yıllar geçse de kalpte sönmeyen ateştir.”

İsrail’in bugünkü orantısız, acımasız, yüz karası zulmünü tarih, silinmeyecek şekilde yazmıştır, bunu nesiller birbirine hep anlatacaklar, hafızalarında yaşatacaklar, bu zulmün faillerini dünya ayakta durdukça lanetleyeceklerdir.

Tarih doğru bilgi, sosyoloji sağlam bilinç ister. Yüksek irade, doğru zaman ve mekandaki sabırlı duruş, isabetli tespit ve kararlar, inanıyorum ki, bugün abat olanların sonunu berbat edecektir.

Vietnam Savaşı boyunca bir adam, Beyaz Saray’ın önünde her gece tek bir mum yakarak protesto yapmaktadır. Bir gece bir gazeteci: “Bayım bu küçük protestonuzun bir şeyi değiştirebileceğine gerçekten inanıyor musunuz?” diye sorar. Adam şöyle cevap verir: “Buraya onları değiştirmek için gelmiyorum. Buraya geliyorum ki, onlar beni değiştiremesinler. Bu vahşete seyirci kalarak, bir parçası olmamak için, gerçeği bilmeye ve anlatmaya devam edeceğim. Vicdan ve merhametimi söküp atmaya çalışan bu acımasız dünyaya karşı direnmek için bunu her gün yapacağım.”

Vicdanın dini, ideolojisi, mezhebi, milliyeti yoktur. Kirlenmemiş kalplerin taşıdığı vicdanlar, bir gün insanlığın egemen sesi olacaktır. Amerikalı askerin, “Özgür Filistin” diyerek kendini ateşe vermesini, insanlık, hafızasında temiz vicdan örneği olarak hep yaşatacaktır.

İsrail’in zulmüne, maalesef, dünyadaki egemen yöneticilerin seyirci kaldığını görüyoruz. Bu, acizliktir, korkaklıktır, vicdansızlıktır, insan türünün kendine karşı hainliğidir. Yüz akı diyebileceğimiz insanların ortaya koyduğu protestolar, yetersiz kalmakta, İsrail’i zulmünden asla vazgeçirememekte, gaflette olan körleri ve sağırları uyandıramamaktadır. Sonuç alıcı eylemler ortaya koymak lazım. Zor, oyunu bozar. Çive çiviyi söker. Benim anladığım şudur: İsrail güçten anlamaktadır, korkmaktadır

Bir kartala saldırma cesaretini gösterebilen tek uçan canlı, kargadır. Kartalın sırtına konar ve onu gagalamaya başlar. Kartal, karga ile savaşma gereğini duymaz sadece daha yükseğe çıkar. Bilir ki kartal yükseldikçe karga oksijen alamaz, kartalın  sırtından düşer.

İsrail, karga rolündedir, insanlığa, mazlumlara zulmüne devam etmektedir. Onu oksijensiz bırakmak, kartalın yaşaması için elzemdir. Anlaşmalara uymayan, ricalara kulak tıkayan, şantaj ve tehditlere aldırmayan, kendisine karşı uygulanan boykotları ciddiye almayan İsrail’e uygulanacak tek yöntem kalmıştır, o da kendisine karşı güç kullanmaktır. “Nush ile uslanmayanı eylemeli tekdir / Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.” demiş Ziya Paşa.

Dünya zor bir sınavdan geçiyor. Kime üzüleceğiz, acıyacağız? Ölenlere mi, öldürenlere mi? Zulüme alkış tutanlara mı, zulüm karşısında sessiz kalanlara mı? Acıma duygusunu yitirenlere mi, acımaktan başka bir şey yapamayanara mı?

Tolstoy’u hatırladım. “Acı duyabiliyorsan  canlısın, başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın.” der “İnsan Ne ile Yaşar” isimli eserinde.

Başkasının acısını duymak da yetmiyor. Bunun hesabı ağır. İnsanların, zulme karşı güçlü olması, güç kullanması lazım.