Bazı kişiler vardır, insanı duruşuyla etkiler, bazı zamanlar ve mekânlar
vardır, insanları ve toplumları bir halden bir hale koyar. Zamanın, mekânın,
insanlara karşı etkili bir özne olarak kullanılması oldukça değerli.
Yılın on bir ayında zil zurna sarhoş gezen ayyaş, Ramazan ayı
gelince şişesini saklar ve Kadir Gecesi kesinlikle kafayı çekmezmiş. Bir gün
kendisine niçin böyle davrandığını sorarlar: “Eee, o kadar da gavur değiliz hani.”
cevabını vermiş.
Ramazan, üç heceden veya yedi sesten oluşan bir sözcük değil. Ramazan,
anlam bütünlüğüyle, insanı, toplumu disipline eden, kötülüklerden koruyup
iyiliğe yönelten hem enerjisi hem motivasyonu yüksek bir kelime. En müptela
sarhoşu bile o pis alışkanlıktan, kısmen de olsa, alıkoyma gücüne sahip anlam
gücü nereden geliyor?
Ramazan ayı, içinde ifa edilmesi emredilen orucun olmasıyla,
kişilerin, verilmesi emredilen zekâtın bu ayda yaygınlık kazanmasıyla, toplumun
sihirli bir muallimi olmuştur. Ramazan ikliminin kişilerde ve toplumda
oluşturduğu güzelliği, İslam dışındaki dinin müminlerinde, Türkiye dışındaki
milletlerde görmek mümkün değildir. Tarihin süzgecinden damıtılan bu lezzet ve
mana gücü, yalnız bu toplumun ürünüdür, birikimidir. Ramazan; edebiyatıyla, sosyolojisiyle, tarihiyle en
güzel davranış ve düşünüş kalıplarını bu toplumda oluşturmuştur. Ona “Hoş
geldin, iyi ki geldin.” denmesi, onun hem hakkıdır hem bu toprakların değerini
bilenlerin görevidir.
Ramazan, bir terbiye ayı; oruç, bir terbiye açlığıdır. Rabb’imiz,
bize gönderdiği Kitabında oruçla ilgili şunları buyuruyor: “Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta
olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü
yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim
bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha
hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
(Bakara Sûresi 184)
Oruç, iyiliğin adıdır, Ramazan, iyiliğin mevsimidir.
Kendine iyilik yapmak isteyenler, mazeretleri yoksa, mutlaka oruç
tutmalıdırlar. Bu anlamda oruç, bünye için biyolojik dinginlik, ruh için
esenliktir. Oruç, kişi tutamayacaksa, ayette emredilen şekliyle, ihtiyaç
sahiplerine fidye vereceğinden, yani maddi yardım yapacağından dolayı,
insanlığa karşı bir iyiliktir. Her ritüeli iyilik ve diğerkâmlık içeren bu mevsim,
elbette heyecanla beklenecek, saygıyla karşılanacaktır.
Bulunduğumuz coğrafya, tarihin her döneminde bize hep olağanüstü bir
yaşamı armağan etti. 6 Şubat 2023’te son beş asrın en büyük felaketi olarak
değerlendirilen depremi yaşadık. Depremden on bir il etkilendi, en az 50 bin
canımızı kaybettik. Maddi zararı, trilyonlarla ifade etmek mümkün değil.
Yaşanan, basit bir doğal olay değil, afetti, felaketti. Yaraların sarılması,
beş on yılla mümkün değil. Depremle ilgili çok şey söylenebilir, ancak üç şey dikkatimizi
çekmeli: Necip milletimizin yardım seferberliği, mağdur depremzedelerimizin
tevekkülü ve değerbilirliği, yöneticilerimizin duyarlılığı ve samimi
gayretleri. Bu felaket sonrası “toparlanamaz” denen ülkemizin, kısa sürede
kendine gelmesi, birlik ve beraberlik örneği göstermesi, diğer milletlerin
şaşkınlığına ve hayranlığına yol açtı, takdirine sebep oldu.
Şimdi, Ramazan iklimindeyiz. Bu mevsimin mana
gücüyle, Rabb’imin buyurduğu vaatlerle, inşallah bu millet, bu yarayı
saracaktır, bu imtihanı da başarıyla verecektir. Bereket, paylaşmaktır.
Paylaşmak; azaltmaz, artırır. Paylaşmak; dayanışmaktır, güvendir, mutluluktur,
ibadettir. Kendi acısını hissedene canlı, başkasının acısını hissedene insan
denir. Paylaşmak, insan olmaktır.
Kaçınılmaz bir seçim süreci yaşıyoruz. Bizi felaketler
birleştiriyor, ancak siyaset fena vaziyette ayrıştırıyor. Beş asırda bir
yaşanabilecek toplumsal acımıza rağmen, işin içine siyaset girince, birbirimize
karşı çok acımasız olabiliyoruz. Sosyal psikolojimiz iyi gözlenmeli. Dünyada,
bizden daha zengin bir örnek bulunamaz, inancındayım. Körler koşuyor, dilsizler
bağırıyor, sağırlar dinliyor. Herkes yanlışın peşinde. İyilik, doğruluk,
güzellik adına yapılmaması gerekeni yapıyor. Vicdanlar tatilde, akıl kısa
devre, ahlak çelik çomak oynuyor.
Ramazan’ın manevi gücü, siyaset atmosferimizi de egemenliğine
alsın, istiyorum. İstiyorum ki, siyasi söylemlerimiz derinlikli ve yapıcı, hedeflerimiz
isabetli, tekliflerimiz sağduyulu, algılarımız yanlışsız, projelerimiz akılcı,
vaatlerimiz tutarlı ve bilimsel, tercihlerimiz doğru, seçeceklerimiz ve
seçtiklerimiz hamiyetperver, fedakârlık yaptıklarımız değerbilir olsun. Kimse
söylediğini yalanlamak, tükürdüğünü yalamak zorunda kalmasın. Herkes,
varlığıyla iftihar edilen, bulunduğu zamanın ve mekanın hakkını veren,
düşünceleriyle gelecek kuşaklara öncü, eserleriyle tarihe damga vuracak olsun.
İstiyorum ki, seçim öncesi teneffüs edeceğimiz bu güzel Ramazan havası, yanlış
bedenleri yeniden formatlasın, doğru bedenlere iyilik ve doğruluk yolunda daha
hızlı koşma enerjisi versin.
Zaman, emanettir; kıymetlidir. Ramazan daha kıymetlidir. Acırım,
zamanını, bilhassa Ramazan’ını boşa geçirenlere… Akıp giden zamanın, Ramazan
isimli muallimine selam olsun.