Zamanın Kıymetini Bilmek

77

Allah’a kulluk etmesi için yaratılan ve imtihan için dünyaya gönderilen insana sayısız nimetler verilmiştir. İnsanın bu imtihan dünyasında en kıymetli sermayesi ise zamandır. Zaman, biz insanlara bir emanet ve fırsat olarak verilmiştir.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de asra yani zamana yemin ederek (Asr 103/1), zamanın insan hayatı için önemine dikkat çekmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) de, “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini biliniz: Ölüm gelmeden önce hayatın; hastalık gelmeden sağlığın; meşguliyet gelmeden boş vaktin; ihtiyarlık gelmeden gençliğin; fakirlik gelmeden zenginliğin”(Buhârî, Rikak, 3) buyurarak vaktin, insan hayatı için en önemli nimetlerden birisi olduğunu haber vermiştir.

Kur’an-ı Kerim, insanların kendilerine verilen nimetlerden hesaba çekileceğini haber vermiştir. (Tekâsür, 102/8) Öyleyse, insan zaman nimetinden de hesaba çekilecektir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Kişi kıyamet gününde şu hususlardan sorulacaktır. Bunların cevabını vermeden hiçbir yere adım atamayacaktır. Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini ne işte harcadığından, malını nereden kazanıp nerelere harcadığından, öğrendiği ile ne derece amel ettiğinden.”(Tirmizî, Kıyamet, 1)

Hz. Peygamber (s.a.s.), “İki nimet hakkında insanların çoğu aldanmıştır: Sağlık ve boş vakit” (Buharî, Rikâk, 1) buyurarak insanların dünya ve ahiret mutlulukları için kendilerine lütfedilen bu önemli nimetlerin kıymetini bilemediklerini belirtmiştir.

Bir atasözümüzde zamanın önemi; “Vakit, nakittir” ifadesiyle vurgulanmıştır. Aslında vakit, nakitten de önemlidir. Çünkü kaybedilen mal, servet ve her türlü maddî imkanlar zamanla kazanılabilir, ama kaybedilen vakti kazanmak asla mümkün değildir.

Müslüman, vaktin kıymetini çok iyi bilir ve gereği gibi değerlendirir. Zira bütün ibadetler, özellikle de günün muayyen saatlerinde kılınan beş vakit namaz mü’minlere vaktin kıymetini telkin etmekle kalmaz, aynı zamanda her işi zamanında yapmasını, hayatını planlı ve düzenli yaşamasını da öğretir. Müslümanın hayatında “boş zaman” diye bir kavram olamaz. Onun boş ve faydasız şeylerle meşgul olması da düşünülemez. Çünkü Müslüman, her anını Allah’a kulluk yaparak ve O’nun yaratmış olduğu varlıklara hizmet ederek değerlendirmekle sorumludur.

Kur’an-ı Kerim’de,“Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler”(Mü’minun, 23/3) buyrularak, zamanını iyi değerlendiren ve lüzumsuz işlerden uzak duran kimseler, kurtuluşa eren mü’minler arasında sayılmıştır.

Müslüman, kendisine verilen ömrün kıymetini bilmeli; her gününü, her saatini, her dakikasını kısacası hayatının her anını dünya ve ahireti için faydalı olacak meşguliyetlerle değerlendirmelidir. Her işini planlı ve düzenli olarak yapmalı, vaktini israf etmemelidir. Eğer zamanı iyi kullanamaz ise, ibadetlerini vaktinde ve tam olarak yerine getiremez. İşlerini vaktinde yetiştiremez, sözünde duramaz, insanlara karşı mahcup olur. Bu durumdaki bir insan sürekli gönül huzursuzluğu içinde kıvranır durur.

Yüce Allah, bazı zaman dilimlerini diğerlerine göre daha feyizli, daha bereketli ve ayrıcalıklı kılmıştır. Regaib, Mirac, Berat ve Kadir gecelerinin içinde yer aldığı, Recep, Şaban ve Ramazan aylarından oluşan üç aylar böyle müstesna bir zaman dilimidir.

İşte Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in, “Allahım! Receb ve Şaban’ı bize mübarek ve bereketli kıl ve bizi Ramazan’a kavuştur”(Müsned, I, 259) buyurduğu mübarek ve bereketli bir maneviyat mevsiminde bulunmaktayız. Bugün üç ayların ikincisi olan, mübarek Şaban ayının ikinci günüdür. Şaban ayı, içinde kulların işlerinin takdir edildiği, bağışlanma ve günahlardan arınma gecesi olan Berat gecesini bulunduran, Sevgili Peygamber (s.a.s.)’in “Benim ayımdır”(Feyzü’l-Kadir, 4/161) buyurduğu şerefli bir aydır. Peygamberimiz Şaban ayına çok büyük önem verir, bazen tamamını, bazen de tamamına yakınını oruçlu geçirirdi. (İbniMâce, Savm, 4)Bizler de bu müstesna vakitlerin kıymetini bilmeli, manasına ve kutsiyetine uygun şekilde ibadetlerle ve hayırlı hizmetlerle geçirmeliyiz.

İçinde bulunduğumuz her anı, ömrümüzün kalan son anıymış gibi düşünmeli, Yüce Rabbimizin razı olacağı bir şekilde değerlendirmeliyiz.