Yine Parçalama İlleti! (2)

80

Bir kısmının alt kimlikleri vardır. Kendine has dilleri vardır.

Bununla beraber aynı üst kimliği benimsemişlerdir.

Onlarla hem-hâl olmuşlardır.

Aynı sevinci, aynı kıvancı, aynı tasayı ve aynı kaderi paylaşmışlardır.

İç içe yaşayan milletler; zamanla başı çeken milletin üst kimliği, müşterek

Ve ortak çatısı altında aynîleşmişler, birleşmişler; o dili konuşarak bir ve bütün olmuşlardır.

Belli bir tarih sürecinde, başı çeken milletin adı, hepsini kapsamıştır.

Bu doğal bir sonuçtur. Bundan rahatsız olmamak gerekir.

Saydığımız ve sayamadığımız bütün milletler; böyle bir süreçten geçerek millet olmuşlardır.

Nitekim millet; doğuş değil oluştur.

Yoksa yapısında alt kimlikleri barındırmayan millet yok  gibidir.

Merhum hocam Prof. İbrahim Kafesoğlu’nun da dediği gibi:

“1500 yıl önceleri bir Alman, bir Fransız veya İngiliz milleti mevcut değildi.”

Meselâ Türkiye; Türklerin, Türkleşmiş Türklerin yani müslümanların yaşadıkları yerdir.

Türk milletini oluşturan çeşitli unsurların vatanıdır, yurdudur.

Beyler! “Türkiye Milleti” yoktur. “Türk Milleti” vardır.

Çünkü bu ortak isim altında, diğer bütün unsur ve kavimler toplanmış, yer almışlar.

Yep yeni bir hüviyet ve kimlikle, yüzyıllarca tarihe;

Yeni misyonlarının, görevlerinin mühürlerini vurmuşlardır.

Yine merhum hocamız Prof. Erol Güngör’ün dediği gibi:

“Türkiye yüzlerce yıl her türlü dinî, hatta siyasî cemaatlerin sığındığı bir yer olmuştur.”

Bugün “Türk Milleti” adına katlanamayanların;

Yarın “Türkiye Milleti” adına da tahammül edemeyerek,

Yeni arayışlar peşinde koşmayacakları ne mâlûm?

Bunu kim temin edebilir? Bunu kim garanti edebilir? Bunu kim ve nasıl sağlayabilir?

Kaldı ki “Türkiye Milleti” bir karışımı ifade eder.

Zoraki birlikteliği gösterir. İğreti beraberliği vurgular. Sun’î ve yapay oluşu nazara verir.

“Türk Milleti” ise terkîbi, sentezi ifade eder. Gönüllü birlikteliği gösterir.

Sağlam, ayrılmaz, ayrışmaz, kaynaşmış beraberliği vurgular. Tabii ve doğal oluşu nazara verir.

“Türkiye Milleti” pamuk ipliğine bağlı unsurların sözde birliğini gösterirken;

“Türk Milleti” kopmaz bağlarla birbirine kenetlenmiş bir milleti simgeler.

Üstelik “Türk Milleti”ni oluşturan unsurların, Yahya Kemal Beyatlı’nın dediği gibi:

“Bizi ezelden ebede kadar bir millet hâlinde koruyan, birbirimize bağlayan;

Bu TÜRKÇEMİZ var. Bu bağ öyle metîn bir bağdır ki,

Vatanın hudutları koptuğu zaman bile kopmaz, hudutlar aşırı yine bizi birbirimize bağlı tutar:

TÜRKÇE’nin çekilmediği yerler vatandır. Ancak çekildiği yerler vatanlıktan çıkar. Vatanın kendi

Gövde ve ruhu Türkçedir.”

Çünkü dil, din bir ise millet birdir.

Din bir ise millet yine birdir.

Türkiye’mizde dil de birdir din de.

İşte bunun için millet birdir be dostlar!

Öyleyse:

Ne demek, ikide bir “Türkiye Milleti”?

Kimler verdi size, bu tuhaf hürriyeti?

Başka değil, bu olur bu vatanda ancak;

Türkiye’yi yine parçalama illeti!

Hz. Muhammed’in “Arapça konuşan Arap’tır.” dediği gibi,

“Türkçe konuşan Türk’tür.” vesselâm.

 

 

Önceki İçerikAKP’nin Boyası Döküldü
Sonraki İçerikBir Ben Vardır Bende…(2)
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.