Yılmaz: Karikatürle muhalefet etkisini gün geçtikçe kaybediyor…

110

Karikatürist Murat YILMAZ ile Türkyorum sitesinin yaptığı röportaj:

Murat YILMAZ, 1969 yılında, İzmit’te doğdu. Uzun süredir gazetelere ve dergilere karikatürler çizen Yılmaz’ın, katıldığı çeşitli yarışmalarda ödülleri bulunmakta… Halen İzmit’de ikamet ediyor. “Türkyorum” ve karikatür sanatı meraklıları için Murat Yılmaz ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik…

Afşin SELİM

Murat Yılmaz

– Karikatürü “çizgiyle mizah yapma sanatı” olarak tanımlayabilir miyiz?

Tanımlayabiliriz. Dünyada genellikle kabul görmüş olan tanım da budur zaten. Fakat burada mizahın çeşitlerinden olan “kara mizah” olgusunu da unutmamak gerekir. Karikatürün amacının sadece “güldürmek” olduğunu söylemek karikatürün ne olduğunu anlamamızda bizi yanıltabilir. Karikatür kimi yerde “güldürür”, kimi yerde “düşündürür”, kimi yerde de “eleştirir.” Karikatürü bu özellikleriyle beraber anlamak gereklidir.

– Peki, siz karikatür çizmeye ne zaman başladınız, teşvik edenler oldu mu, ilk olarak nerelerde yayımladınız?

Karikatür çizmeye ilkokul 4.sınıfa giderken başlamıştım. O yıllarda Gırgır dergisinde çizen karikatürcülerin çizgilerini taklit ediyordum. Beni teşvik eden olmadı. Aksine ailem derslerimi aksatırım endişesiyle karşı çıkıyordu. İlk karikatürüm de 1981 yılında bir çocuk dergisinde yayınlanmıştı.

– Sizi etkileyen karikatüristler kimlerdi?

Ben Gırgır dergisi ekolünden yetiştiğim için beni ilk etkileyen karikatürist Oğuz Aral oldu. Oğuz Aral’ın çizgisine yakın olan Ergun Gündüz, Şevket Yalaz, Gürcan Özkan, Gürcan Gürsel, İlban Ertem, Bülent Arabacıoğlu gibi karikatürcülerin çizgilerini de çok beğenirdim. Özellikle Bülent Arabacıoğlu’nun çizgilerindeki sağlamlığa ve desen gücüne hayrandım. Hâlâ da öyleyim.

– Sergileriniz oluyor mu?

Ulusal ve uluslararası birçok karma sergilere katıldım. Fakat kendime ait ilk sergiyi geçen sene Kocaeli’ndeki kitap fuarı etkinlikleri çerçevesinde açtım.

– Mesleğiniz dışında nelerle meşgulsünüz?

Kitap okumayı seviyorum. Özellikle tarih kitaplarına meraklıyımdır. Son yıllarda da İslam tarihi üzerinde yoğunlaştım. Nerede Asrı Saadet dönemi ile ilgili inceleme ve araştırma kitapları bulsam hemen almaya çalışırım.

– “Belediyelerimiz karikatür etkinlikleri açısından çok zayıflar” demiştiniz?

Evet. Fakat bu belediyelerden kastım AKP’li, MHP’li ve Saadet Parti’li belediyelerdir. CHP’li belediyeler karikatür etkinlikleri konusunda diğer belediyelerden çok çok ilerdeler. Neden böyle olduğu apayrı bir röportaj konusudur. Sanırım söz konusu partilerin karikatürün gücü konusunda çok fazla bilgileri yok, veya karikatür sanatını önemsemediklerinden dolayı bu tip etkinliklerde zayıf kalıyorlar.

Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş

Karikatürist Murat Yılmaz Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’a karikatürünü takdim ederken -Nisan 2010

Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın takipçileri tarafından da biliniyorsunuz. Karikatürlerinize olan ilgi nasıl?

İlgiden son derece memnunum. Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın internet sitesi sadece Kocaeli’nde değil hemen hemen dünyanın birçok ülkesinde ilgiyle takip edilen bir site.  Geçen dönemki Kocaeli Aydınlar Ocağı başkanı Ahsen Okyar Bey ve bu dönem ki başkanı Ruhittin Sönmez Bey karikatür bilinci ve duyarlılığı son derece yüksek kişilerdir. Bu özelliklerinden dolayı kendileriyle karikatür konusunda çok rahat anlaşıyoruz.

– Eleştiri, bir karikatür için olmazsa olmazı mı?

Özellikle gazete ve dergi karikatürcülüğünde olmazsa olmazıdır. Siyasi ve sosyal konulardaki yanlışlıklar karikatürün en önemli malzemeleri arasındadır. Bu yanlışlıklara dikkat çekmenin en etkileyici yöntemi de karikatürize ederek eleştirmektir. Eskilerin deyimiyle “hicvetmektir.” Hattâ bu hicvediş gerektiği yerde çok sert olmalıdır. Çünkü karikatürize edilerek yapılan bu sert eleştiriler ve hicvedişler yanlışlıkları yapan siyasetçi veya bürokratları rahatsız etmelidir. Eğer rahatsız etmezse karikatürün pek etkisi olmaz.

– Diğer sanat dallarını karikatürden ayıran şey nedir?

Çizim tekniği açısından çizgilerin abartılı olması… Bir de diğer sanat dallarına göre, topluma etkisinin fazla olmasıdır.

– Genel olarak, dünü ve bugünüyle, Türk mizahını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Karikatür açısından 1950 kuşağı karikatürcüleri ile 1980’li yıllardaki Gırgır dergisi ekolünün karikatürcüleri Türk mizahının gelişmesinde önemli bir yere sahiptirler. Eğer Türkiye’de karikatür sanatı bu kadar çok yaygınlaşmışsa bu 1950 ve 1980 kuşağı karikatürcülerinin sayesindedir. Günümüzde ise karikatür sanatı ilerlemesine devam etse de bu ilerleme bence eskiye nazaran çok yavaşlamıştır. Çünkü çizgi yönünden eski mizah dergilerindeki çizgi sağlamlığını günümüzdeki mizah dergilerinde göremiyoruz.  Gerek gazetelerde gerekse mizah dergilerinde “karikatürle muhalefet” etkisini gün geçtikçe kaybediyor. İlerleme sadece komik esprilerin veriliş tarzında oldu. Örneğin günümüzdeki Erdil Yaşaroğlu ve Yiğit Özgür gibi karikatürcüler esprileri eski karikatürcülere nazaran çok daha zekice ve komik tarzda veriyorlar. Esprilerin komikliği açısından günümüz karikatürcülerini ben daha başarılı buluyorum. Tabi bunda yıllar geçtikçe espri anlayışlarının değişmesinin de etkisi var. Belki 20 sene sonraki gençler de bugünkü esprileri beğenmeyip demode bulacaklar.

– Mesela, Fatih Sultan Mehmet’in karikatür çizdiğini hatırlatmıştınız?

Evet. Fakat ilginçtir çoğu kimse Fatih Sultan Mehmet’in bu özelliğini bilmez. Çok iyi tarih okuyucusu olduğunu iddia eden birçok kimseye “Fatih Sultan Mehmet’in karikatür çizdiğini” söylediğimde çok şaşırmışlardır. Konu ile ilgili Semerkand dergisinin 2007 yılındaki 99. sayısında “Fatih’in Defteri” başlıklı bir araştırma yazısı yazmıştım.  Yazıyı şu bağlantıdan okuyabilirsiniz: http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazi.aspx?ID=753. Yazıyı yazmadan önce internet üzerinden konu hakkında birçok bilgi toplamıştım. Bu bilgileri derleyerek yazdığım yazıda da görüleceği gibi Fatih’in defteriyle sadece sanat tarihçisi Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver ilgilenmiş ve konuyla ilgili olarak “Fatih’in Defteri” isminde bir kitap yazmıştır.

– İyi bir karikatürist aynı zamanda iyi bir okuyucu ve gözlemci olmak zorunda değil mi?

Evet. Oğuz Aral “Espri bulmakta zorlanıyorum” diyen çiçeği burnunda karikatürcülere “Çok okuyun. Hattâ yerde bir gazete kâğıdı dahi görseniz mutlaka okuyun” derdi.  Gözlem yapmak da her karikatürcüde bulunması gereken bir özelliktir. Gerekirse eline kâğıdı kalemi alıp dışarı çıksın bir bankta otursun. Gelen geçenin çizimlerini yapsın. Hiç kimse geçmiyorsa binaları çizsin. Bu tip çalışmaları yaptığı zaman farkında olmadan hayal gücünün de geliştiğini görecektir.

– İnternet, karikatür sanatını nasıl etkiledi?

Çok güzel etkiledi. Biz eskiden karikatürlerimizi göstermek için gazete gazete, dergi dergi dolaşırdık. Eğer uzak yerlere göstermek istiyorsak postaneye gidip zarf içinde karikatürlerimizi gönderir haftalarca, aylarca cevap beklerdik. Fakat internetin hayatımıza girmesi ile bunlara hiç gerek kalmadı. Bir e-postayla dünyanın dört bir tarafına karikatürlerimizi gönderebiliyoruz. Göndermesek bile bir blog site açıp karikatürlerimizi sergileyebiliyoruz. Dünyanın birçok yerindeki karikatürle ilgili etkinlikleri, sergileri, yarışmaları anında takip edebiliyoruz. Yurt içi ve yurt dışındaki birçok karikatüristlerle irtibata geçip haberleşebiliyoruz. Görüş alışverişinde bulunabiliyoruz. Yeni karikatür tekniklerini öğrenebiliyoruz.

Kitap okumak

– Nasıl karikatürist olunur, karikatürist olmak isteyenlere önerileriniz var mı?

Öncellikle sabırlı olmaları gerekiyor. Eğer hobi olarak karikatür çizmek istiyorlarsa hiç başlamasınlar derim. Çünkü karikatür çizmek zevkli olduğu kadar zordur da. İlk başlarda bilgisayarla çizimden uzak durmalıdırlar. Kendi çizgilerini oluşturabilmek için bilekleri ağrıyıncaya kadar sürekli eskiz çalışmaları yapmalıdırlar. Kısacası çok ama çok çalışmalılar.

– Söyleşi için teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz…

Ben teşekkür ederim. Ayrıca karikatür sanatına olan duyarlılığınızdan dolayı da sizleri tebrik ederim. İyi çalışmalar.