Yılbaşını mı yoksa Mekke’nin fethini mi kutlayalım?

118

Hıristiyan aleminin bayramı olan yılbaşı geleneği sadece Hıristiyan dünyasında değil, İslam dünyasında da adeta bayram havasında kutlanıyor. Türkiye’de bu kutlamalar içerisinde yerini almakta, büyük savurganlıklar yapılmakta. İçki alemleri düzenlenmekte, gelenek ve göreneklerimize uymayan adetlerle yıl başı karşılanmakta.

İslam Alemi’nin yılbaşı Hicret ile başlamakta. (Miladi 16 Temmuz 622-Hicri 1 Muharrem). Bundan kısa bir süre önce İslam aleminin yıl başıyla ilgili hiçbir şey yapılmadı. Gündemde bile yer almadı. Buna karşılık Hıristiyan aleminin yılbaşı için özel önlemler alınmakta, milli ve manevi değerlerimize uymayan adetlerle yılbaşı karşılanmakta. Yeni bir yıla girişte aslında düşünmeliyiz ve geçen yılın muhasebesini yaparak kazandıklarımızı ve kaybettiklerimizi değerlendirmeliyiz. 2011 yılını geride bıraktık. Ömrümüzden koca bir yıl gitti. Kendimizi kısa bir muhasebeye çekelim. Acaba 2011 yılında neler yaptığımızın muhasebesini yapalım ve 2012’yi daha başarılı geçirmek için şimdiden plan ve programlar yapalım.

Yılbaşını değil Mekke’nin fethini kutlamalıyız

Hıristiyan alemi tarafından sözde İsa (A.S) ın doğum günü olarak kabul edilen yılbaşı, Hz.İsa’nın yanına uygun bir şekilde kutlanmalı. Ama Hıristiyan alemi ve sömürgeci dünya ülkeleri bugünü bahane ederek insanları tüketime itmekte, düşünme yerine alkolle insanları robotlaştırmakta.

İslam alemi yılbaşını kutlama yerine, İslam medeniyeti için çok anlam ifade eden ve 1 Ocak’ta İslam alemi için de bir milat olan Mekke’nin fethini kutlamalı. Mekke hicretin sekizinci yılında 1 Ocak’ta 630 yılında fethedildi. Şimdi de gelin Mekke’nin fethine kısaca bir göz gezdirelim:

Mekke nasıl fethedildi?

Hudeybiye antlaşmasına göre; Huzaa kabilesi Resulullah’a Bekiroğulları kabilesi de Kureyş kabilesi himayesine girmişti. Fakat Bekiroğulları kabilesi ansızın Kureyşlilerden Saffan bin Umeyye, Ikrime bin Ebu Cehil, Süheyl bin Amr, Huveytib bin Abduluzza, Müfrez oğlu Hafz ve bir kısım Kureyşli müşriklerle Huzaa kabilesi üzerine saldırmışlar ve onlardan 23 kişiyi öldürmüşlerdi. Bunun üzerine Huzaa kabilesinden Amr bin Salim Huzai 41 kişilik toplulukla Peygamberimize geldiler ve olayı Resülullah’a anlattılar. Resulullah Kureyşlilere ya bu saldırıda öldürülen 23 kişinin diyetinin ödenmesini yâ da Kureyşlilerin Bekiroğullarının himayesini bırakmasını istedi. Kureyşli Müşrikler bunları da kabul etmediler. Fakat yine de anlaşmayı bozdukları için içlerini korku bürüdü. Ve tekrar anlaşma yapmaları için Ebu Süfyan-i Medine’ye yolladılar. Ebu Süfyan Peygamberimizden ve Sahabelerden özür dilediyse de kabul görmedi ve Mekke’ye eli boş olarak döndü. 

Mekke fethediliyor

Peygamberimiz büyük bir ordu hazırlayarak gizlice Mekke şehrini kuşattı. Aniden basılan Mekkeli Müşrikler neye uğradıklarını şaşırmışlar ve savaş hazırlığını bile yapamamışlardı. On iki bin kişilik büyük İslam ordusu hiç bir büyük olaya karışmadan kolayca Mekke şehrini fethetmişlerdir. Hicretin sekizinci yılında Resülullah (s.a.s.)”e boyun eğen Mekke bu tarihten sonra yeni bir dönemi yaşamaya başladı. Allah-u Teâlâ”nin mübarek kıldığı İslâm dininin merkezi olan bu belde şirkten putperestlikten ve bütün diğer hurafelerden arındırılmış yeni bir hayata kavuştu.

Daha önce bağımsız bir şehir devleti olan Mekke”nin fetihten sonra ekonomik ve sosyal durumu da değişmişti. Mekke ihtiyaçlarını temin edebilmek için ihtiyaç duyduğu yoğun kervan faaliyetlerine eskisi gibi bağımlı değildi. Zira İslâm devleti elde ettiği gelirleri ihtiyacı olan yerlere adil bir şekilde taksim ettiği için Mekke”nin ihtiyaç duyduğu her şey İslâm devleti eliyle sağlanıyordu. Ayrıca eski ticarî faaliyetler Mekke için artik hayatî olma özelliğini yitirmişti. Mekke Hac zamanlarında çok değişik bir manevî atmosfer altında hareketli ve canlı günler yaşıyordu. Bu zaman zarfında çok yoğun bir ticarî faaliyeti de sahne oldu. Ayrıca Mekke yeryüzündeki bütün Müslümanların kalplerinde yaşattıkları ve oraya ulaşıp Hac ibadetini yerine getirmek için büyük fedakârlıkları göze aldıkları bir manevî şehir olma özelliğini kıyamete kadar sürdürecektir.