1976 – 1977 yıllarında Güneydoğu’da yatılı bir okulda öğretmendim.
Bayrak törenlerinde, İstiklâl Marşı’nı bir kısım öğrencilerimize söyletemezdik ne kelime; o bir kısım talebeyi sıraya bile sokamazdık!
O talebeleri ara ki bulasın. Arazi olurlar, sanki yer yarılıp içine girerlerdi! Her biri kendine göre saklanacak bir delik bulurdu!
Bu yüzden okul müdürünü ve nöbetçi öğretmen arkadaşları bir sıkıntı alırdı. Ama o gibi öğrencilerle bir türlü başa çıkamazlardı.
X
O zamanlar ben, bu hareketlerin gerçek mahiyetinin pek farkında değildim!
Aslında, aynı örtülü ve dolaylı kıpırdanmalar ve gizli faaliyetler; İstanbul’da iken de vardı!
Ama ben, o zamanlar o hareketlerin de henüz ayırdında değildim!
“Doğu Kültür Derneği” gibi kamuflaj isimlerle kurulan birçok derneklere gençler girer çıkardı!
Özellikle doğulu bâzı arkadaşlar -çoğunluğu tenzih ederim- buraları mesken tutmuştu!
Sonraları anladım ki, gençlerimiz kandırılıyor!
Kendi devletine, kendi askerine, kendi polisine karşı dimağlarına kin, nefret ve düşmanlık tohumları aşılanıyordu!
Gençler nefretle bileniyor! Düşmanca tavırlar alıyor! Saf zihinleri; bölücü, ayrılıkçı fikirlerle dolaylı yoldan zehirleniyordu!
O günlerde ekilen acı tohumlar; bu günlerde fidan olarak ne kelime, her biri koca birer zakkum ağacı olarak karşımıza çıktılar!
Kamuflaj perdelerini indirdiler! Gerçek yüzlerini hayâsızca gösterdiler! Gerçek çehrelerini yüzsüzce açtılar! Açmaya da hiç çekinmeden devam ediyorlar!
X
Sayısız gözlemlerimden sadece birini anlatmış olmam; bölücü terörün bu günlere nasıl sinsi ve gizli bir çalışma sonucu geldiğini belirtmek içindir.
Son zamanlarda yeniden hortlatılan ve kendisini tekrar göstermeye çalışan terör olayları hafife alınmasın diye.
X
Fakat yine de bölücü, uğursuz emelleri için; gençlere el atanlar -çok şükür ki- halkımızdan istedikleri desteği alamıyor. Halktan umdukları arka çıkmayı bulamıyorlar.
İnşâallah hiçbir zaman da bulamıyacaklar. Çünkü geniş halk kitleleri işinde gücünde. Evinde barkında. İstediği gibi yaşantısını sürdürüyor. Hayatına devam ediyor.
Nasıl isterse öyle giyinip kuşanıyor. Neye inanmak istiyorsa ona inanıyor. Neyi yemek istiyorsa, onu yiyor. Nasıl ve kimle evlenmek istiyorsa, onunla evleniyor.
Evinde, barkında, köyünde kentinde, ayrıca hangi ayrı dili konuşmak istiyorsa öyle konuşuyor.
Çünkü Anadoludaki halkın; devletiyle bir alıp vereceği yok. Halkın, devletiyle herhangi bir sürtüşmesi, söz konusu değil.
Ne diyelim, kendilerini ayrı gayrı sayanlara; kendilerini farklı sananlara Allah iz’an versin. Şuur ve bilinç ihsan etsin. Akıllarını başlarına devşirsin.
X
1676
Biz Türkiye’deki herkesi kardeş biliyor. Öyle inanıyoruz. Çünkü âyet diyor: “Ancak mü’minler / inananlar kardeştir.”
Çünkü aynı dili konuşuyor. Aynı dine inanıyoruz. İşte asıl temel budur. Sonrası ayrıntı. Birlik ve dirlik burada, bu ruhta, bu temelde yatıyor.
X
Bir gün dış kışkırtmalar bitecek. Çünkü dışarıdan üfleniyor, burada oynanıyor.
Bir gün o kışkırtanların çanlarına ot tıkanacak inşâallah.
Başkalarını içinde boğdukları fitne fesat; kendi ayaklarına dolanacak. Kendilerini vuracak.
Zira Allah, bir zâlime başka bir zâlimi musallat eder.Sonra döner onu da kahreder.
X
Evet bir gün dış kışkırtmalar bitecek. Sular durulacak. Gençlerimiz sun’î / yapay kıpırdanışlardan elini eteğini çekecek. Yersiz çıkışları terkedecek. Bilinçsiz hareketlerden usanacak. Onlardan uzak duracak.
Ele güne karşı bir yumruk gibi bütünleşecek.
Açık kalan kollar kardeşlerle yine dolup taşacak. Hasretle kapanacak.
X
Velhasıl bu günlere çok sinsi desise ve hilelerle gelindi. Menfur emellere; menfî usul ve metodlarla ulaşıldı.
Sırtlar Batıya, AB’ye, ABD’ye ve Kuzey’e yaslandı. Yani terör yedi düveli arkasına aldı.
Türkiye yedi düvele karşı, ikinci bir İstiklâl Savaşı yapar konumuna geldi.
Yeniden Millî Mücadele verir oldu.
Yeniden bir nefis müdafaasında buldu kendini.
Yeniden savaşın içinde -hem de ne savaş- binlerce şehit verdi. Onbinlercesi gâzi oldu.
Daha da veriyor, daha da oluyor!
Daha da verecek, daha da olacak!
Çünkü toprak; eğer uğrunda ölen varsa, vatan oluyor ancak.
Bu bakımdan Türkiye’de olanları basite indirgemeyelim! Olayları hafife almayalım.
AB aşkına Midyat’a giderken, evdeki bulgurdan olmayalım.
Unutmayalım ki, Türkiye’nin bütünlüğü her şeyin üstündedir.
Bütünlüğe gölge düşürecek durumlardan kaçınalım.
X
Bir bütün olarak AB’ye gireceksek, oh ne âlâ
Parçalanmamız pahasına mı olacak bu iş yoksa?
Alınmamız parçalanma pahasına olacaksa,
Bilsin Batı bunu, yıkarız dünyayı başlarına!
1677- 1679