Olay Japonya’da geçiyor. Japonya’da 1947 tarihli yasalara göre kadınların tahta geçmesi yasakmış. Hatta bu yasayla hanedanın kadınları, evlenince sarayı terk etmek zorunda kalıyorlar; hak ve imtiyazlarını yitirerek sıradan bir vatandaş oluyorlarmış.
Japonya Prensesi Sayako’da geçtiğimiz yıllarda, Tokyo Belediyesi çalışanlarından biri ile evlenerek sıradan bir vatandaş olmuş. Sayako, saray dışı yaşama hazırlık için önce ehliyet kursuna gitmiş, süpermarketlerde alışveriş yapmış, kataloglardan mobilya ve eşya seçmiş. Bunları, gelecek hayatıyla ilgili meziyetlerini güçlendirmek için yapmış.
Düşünün bir kere prenses olarak yaşıyorsunuz. Araba kullanmamış, süpermarkete gitmemiş vs. bir gün sarayı bırakıp evleniyorsunuz. ( Belki daha özgür olabilirsiniz o ayrı bir konu.) Kişisel gelişiminize neler katıyorsunuz? Araba kullanmak, alışveriş yapmak…
Japonyada’ki prensesler gibi ülkemizde de gerçek hayatı bilmeden yetiştirilen birçok insan var. Özveriyi, sabrı, zorlukları görmeden yetişen birçok prensler ve prensesler var. İş hayatına atıldıklarında ya da yuvadan uçtuklarında karşılaştıkları hayatta çok zorluk çekiyorlar. Yaşamları boyunca hiç bilmedikleri şeyleri istemek de bizim adımıza yanlışlık değil mi? Unutmayalım ki, prens ve prenseslerimizin kendilerine neler kattıklarının başarısı bizim onları yetiştirme planlarımızın başarısına bağlı.
Hani bir hikaye var ya; Adamın biri bir gün Kelebeğin kozadan çıkmasını bekliyormuş. Bakmış ki kelebek kozadan çıkmakta çok zorlanıyor, kozayı eliyle yırtmış, kelebek rahat çıksın ve beklemiş hemen uçsun diye. Ama kelebek hiç uçamamış ve bir süre sonra da ölmüş. Çünkü adamın bilmediği bir şey varmış. Kozadan çıkmaya çalışan kelebek kanatlarını açmaya çalıştıkça kanatları kuvvetlenir ve uçması kolaylaşırmış. ( Benzer bir örnek de; Bebeğimiz ağladığı zaman çok üzülürüz ya hâlbuki ağlaması ciğerlerinin gelişimine yardımcı olur.)
Saygılarımla.