Yeni Yıl Bağrında Umutları Büyütüyor

111

Her yeni yıl tazelenen umutların, iyi dileklerin ve yüzü daha iyi bir gelecek hayal etmeye dönük özlemlerin paylaşılmasına vesiledir. Her yeni yıl; devreden umutların hüznüyle karışık, bir “yeni yıl daha iyi, daha güzel olsun” duygusunun canlanmasıdır bir bakıma. Her yeni yıl; bahara dair duygu ve inançlarımızın yenilenmesidir biraz da. Ve her yeni yıl; zamanın sonsuzluğundaki koşuda, herkesin kendince tanımladığı geleceğe ve kaçınılmaz olana, bir adım daha yaklaşmış olmanın karmaşasıdır aynı zamanda. Değil midir ki, bir doğa kanunudur; biten ve başlayanın, ölen ve doğanın, çürüyen ve yenilenenin diyalektiğidir hayat. Ve mesele, hayatı başlayanın, doğanın, yenilenenin yürüdüğü rotadan yaşamaktır. Devreden hasretler mi demeli umutlarımızın adına, biz öldükçe, azaldıkça, sesimiz gün be gün kısıldıkça büyüyen hasretler… Herkes kendince tanımlayabilir tabii; ama hasret, kan ile revan bir zamanda kıvranırken umutlarımız, en çok barış demek olmalıdır. Kendinle, hayatla, insanlarla, gerçeklerle… Hayat devam ediyor ve devam eden hayat, bağrında umutlar büyütüyor. Bu haftaki konuğumuz Prof. Dr. Bülent Coşkun’la, ruh sağlığımızın ne tür tehlikeler altında olduğunu ve bu tehlikelerden korunmanın yollarını konuştuk. İşte notlarım: 

Ruh sağlığı diyince ne anlamalıyız?
Ruh sağlığı, sağlığın ayrılmaz bir parçası olarak bilinir, söylenir. Ancak yaygın biçimiyle günlük ilişkilerimizde ruh sağlığından söz edildiğinde akla ruh hastaları, ruh hastalıkları gelebilmektedir. Ya da ruh sağlığını bozabilecek gerginlik yaratacak etkenleri öncelikle düşünebiliriz – günlük sıkıntılarımız, yorgunluklarımız, çıkmazlarımız, insan ilişkilerinde karşılıklı birbirimizi yıpratmalarımız gibi… Bu konularda teknik bazı ifadeler de günlük dilimizde yer bulmuş durumdadır, tükenmişlik gibi, stres gibi, depresyon gibi psikoz veya psikoza girmek gibi. Bazen bu terimler amacını aşan biçimde, anlamının dışında da kullanılabilmektedir. Öte yandan konunun uzmanları, ruh sağlığı deyince çalışabilen, üretebilen, sevebilen ve gülebilen bireylerden söz etmek gerektiğini düşünmektedirler. Sağlık bir bütündür, ruh sağlığı duygularımızla, düşüncelerimizle sağlığa anlam katabilmemize, sağlığımızın farkına varmamıza yarar. Belki ilerde değinme fırsatımız olur, bir de ruh sağlığını güçlendirme, geliştirme konusu var, sıra gelirse ondan da söz ederiz.   

Ruh sağlığımız ne tür tehditler altında?

Ruh sağlığımız tehdit altında mı? Ya da ruh sağlığımıza, genel sağlığımız dışında özel, ayrı bir tehdit mi söz konusu? Sağlığı bütün olarak ele almak durumunda olduğumuza değinmiştim. Bedensel, ruhsal ve sosyal özelliklerimizle sağlığımız bir bütündür, bir parçasını diğerlerinden ayrı düşünemeyiz, düşünmemiz gerekir. O halde önce “sağlığımız tehdit altında mı?” sorusuna cevap arayalım. Sağlığımız hızla değişen, yapaylaşan çevremizle, hoyratça harcanan doğal kaynaklarımızla, yarını düşünmekten çok bugüne odaklanan ve sürekli tüketmeye koşullanan yaşam biçimimizle, ciddi bir tehdit altında görünüyor, aksini söylemek çok zor. Benzer biçimde giderek her an daha fazla mekanikleştiğini gördüğümüz ilişkilerimiz; özveri, dayanışma, anlayış, hoşgörü kavramlarının iyi niyetli sözler olmanın dışında geçerliliğinin azaldığına tanık olmamız da sağlığımızın psikososyal yanına yönelik bir tehdit olduğu düşüncesini güçlendirmektedir. 

Ruh sağlığının sağlığın nasıl ayrılmaz bir parçası olduğunu detaylandırır mısınız? Sağlıklı insan nasıl olur?
Memnuniyetle açmaya çalışayım. Sağlık kavramını nasıl bir çerçevede ele aldığımız önemlidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün çok yaygın şekilde bilinen tanımında sağlığın bedensel, ruhsal ve sosyal iyilik hali olmasına vurgu yapılmasının yanında sağlığın hastalık olmamasından öte bir durum olduğuna da dikkat çekilir. Sağlık iyilik hali olmasını gerektirmektedir. Bu durumda uzun süre devam eden bir bedensel hastalığı olan kişinin o hastalığına rağmen iyilik halinden söz edebiliriz. Özellikle de psikososyal iyilik halinden. Bedensel bir engeli vardır, görmüyordur, yürüyemiyordur, hatta belki bir uzvu yoktur ama, bu kişi üretebiliyordur, sevebiliyordur, yaşadığı topluma katkıda bulunabiliyordur. Bu özeliklerinin de farkındadır ve mutludur… Gelin birlikte düşünelim, görünür herhangi bir hastalığı ya da bedensel engeli olmayan ancak çalışmayan, üretmeyen, sevemeyen hatta zaman zaman gerginliği ile çevreye huzursuzluk saçan birisi mi daha SAĞLIKLIdır yoksa bir hastalığı ya da engeli olmasına rağmen yukarıda belirtmeye çalıştığım gibi üreten, katkıda bulunan birisi mi? Görüldüğü gibi sağlıklı olmak, psikososyal iyilik hali olmak veya ruh sağlığı yerinde olmak “hasta” ya da “engelli” olmaktan farklı bir durumdur. Ruh sağlığını bu anlamda sağlıklı olmanın ayrılmaz bir parçası olarak görmek gerektiğini vurgulamak istedim.  

Toplumumuzda ruh sağlığı giderek bozuluyor mu?

Ruh sağlığımızın giderek bozulup bozulmadığı konusunda bir değerlendirme yapmak pek kolay değil. Belki de ruhsal sorunlarımızı daha fazla fark edebilir olduk… Yeni yılda ya da genel anlamda gelecekte ruh sağlığımızı korumak için neler yapabileceğimiz konusuna değinmeniz çok olumlu bence. İşte bu bile gelişmekte olan farkındalığımızın bir sonucu olabilir. Belki daha önce bu soru üzerinde pek düşünmezdik ya da ancak şakasını yapabilirdik, bir aşısı olsa da ruh hastalığından korunsak diye… Ruh sağlığımızı korumayı, ruhsal hastalıklardan uzaklaşmak ruhsal bozukluklarla karşılaşma riskini azaltmak anlamında alırsak bazı önlemlerden söz edebiliriz. Bir de, yukarıda da değinmiştim, ruh sağlığını güçlendirmek, geliştirmekle ilgili konulardan söz etmek mümkün. Burada hastalıktan, hasta olmaktan öte iyilik haline değinebiliriz. 

Ruh sağlığımızı nasıl korumamızı tavsiye edersiniz?

Önce sizin söz ettiğiniz biçimde ruh sağlığımızı korunma yollarına bakalım: Sık ve yaygın olarak görülen bir ruhsal hastalık hali, günlük dilimizde çökkünlük, karamsarlık olarak ifade edebileceğimiz bir durumu, depresyonu ele almamız mümkün. Çökkünlükten korunmanın aşısı yok elbette ama kendimizi tanıma, güçlü ve geliştirmemiz gereken yönlerimiz hakkında farkındalık geliştirmemiz karşılaşabileceğimiz zorluklarla başa çıkmamızda bize imkan sağlar, hastalık belirtilerini bilmemiz ne zaman yardım almamız gerektiğine kolay karar vermemiz herhangi bir hastalıkta olduğu gibi sorunları erken çözmemize yardımcı olur. 

DEVAMI YARIN…

Prof. Dr. Bülent Coşkun, Bihter Gördü

Prof. Dr. Bülent Coşkun, Bihter Gördü

Prof. Dr. Bülent Coşkun

Prof. Dr. Bülent Coşkun