Yeni anayasa tartışmalarında gözden kaçan bir gerçek var. Türkiye’ ye dışarıdan milli ve üniter yapıyı bozucu, Türklüğü dışlayıcı sürekli tavsiyeler yapılıyor. Buna Barzani ve Talabani bile katıldı. Küresel gücün çıkarlarına göre bir Türkiye şekillendirilmeye çalışılıyor.
Bu sadece Türkiye ile ilgili değil. Anayasa değişikliği emperyal gücün kıskaca aldığı ülkeler için de geçerlidir. İleride İslamın ve Orta Doğu’nun şekillendirilmesinde ”bak Türkiye bunu yaptı sen de aynısını yap” şeklinde bir dayatma yapılacaktır. Bütün gaflet ve ihanete bulaşmamış dernek ve vakıfların buna yasal tepki göstererek yenianayasa@tbmm.gov.tr adresine görüşlerini bildirmeleri gerekiyor.
Sadece hedefte anayasa yok. Geçen hafta İstanbul da gerçekleştirilen ve ABD Başkan Yardımcısının da katıldığı ”Yeni Başlangıçlar İçin Ortaklıklar” ve yine İstanbul’ da yapılan ” II. Küresel Girişimcilik Zirvesi ‘ne katılan Orta Doğu ülkelerine ABD güdümlü nasıl bir ekonomik düzen kurmalarının gerektiği adeta dikte ettirildi. Küresel girişimcilik zirvesinde konuşan Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu ABD ile İslam dünyası arasında işbirliğinin geliştirilmesinin istendiğini söylemiştir.
Sağdan ve soldan emperyal gücün mutfağına malzeme taşıyanlar adeta yarış halindedir. Bir dönem Sovyet emperyalizmine karşı ülkelerini koruyor gibi görünüp doğrudan veya dolaylı ABD çıkarlarına hizmet edenler bugün uyanmak durumundadır. Türkiye’den Kars ve Ardahan’ın talep edildiği dönemlerde NATO üyeliği peşine düşmüştük. Belki o ortamda bu yadırganacak bir şey olmayabilirdi.
Ancak Sovyetlere karşı Müslümanların kullanıldığı yeşil kuşak hareketi’de kullanılanlar, kullananlara tabi olma hastalığından bir türlü kurtulamadılar. Hala soğuk harp şartlarının ve ABD- Sovyetler mücadelesinin geçerli olduğunu zannediyorlar. Oysa dengeler değişti; tek patronlu dünya bütün dini grup ve ülkeleri eşgüdüm altına alınmaya çalışıyor. İslam ve müslümanlar ılımlılaştırılarak devşiriliyor. Dostluk ve müttefikliği milli çıkarlar tayin ediyor. Yeşil kuşak hareketi ve soğuk harbin ABD’yi içimize ve kurumlarımıza fazlaca nüfuz ettirdiğini bazılarımız hala görmezlikten geliyor.
Aslında sağcıyla milliyetçi arasındaki fark da günümüzde netleşiyor. Birçok sağcı var ki dün de bugün de milliyetçi olamadı. Bir kısım sağcılar, küresel emperyal güce hizmet eden blok da bazı liberallerle, bazı İslamcılarla ve aşırı soldan devşirilenlerle ortak cephe kurmuşlardır. Türkiye’nin ve İslam ülkelerinin Büyük Ortadoğu Projesine yönlendirilmelerine yardımcı oluyorlar! Ne de olsa Müslümanlar kardeştir, kardeşler de herhalde birbirlerine böyle günlerde yardımcı olabilirler!
Toplantıda Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan da inciler döktürmüş. Serbest ticaret anlaşmalarının yapılmasının, arttırılmasının vizenin kaldırılarak serbest ekonomik hareketliliğin sağlanmasının, Bölgeyi ve bu coğrafyayı ayağa kaldıracağından bahsediyor. Kısaca serbest piyasa ekonomisi ve liberal bir reçete sunuyor. Oysa Dünyada tam ters bir gelişme var.
Gelişmiş ülkeler piyasaların pek serbest olmasına razı olmuyorlar. AB içinde de korumacı, milli, politikalar öne çıkıyor ve AB sallanıyor. ABD kendi piyasalarını rahatlatmak üzere, eurodaki istikrarsızlık, durgunluk ve hantallığın kendisine yansımasını önlemek için altı büyük ülkenin merkez bankalarına likidite arttırıcı tedbirler aldırmıştır.
Çin Merkez Bankası zorunlu karşılıklarda indirim yapıyor, parasının aşırı değerlenmesini önlüyor ve ihracatı arttırıyor. Kaldı ki Çin’in cari açığı değil, fazlası var. Türkiye ise cari açığı kapamak için sıcak paraya dayanıyor. Karşılığında da varını yoğunu satıyor. Yüzlerce örnek sayın Babacan’ı tekzip ediyor.
Her alanda milli çıkarların ön planda düşünülmesi gereken bir dönemi yaşıyoruz. Bazıları gerçekleri görmese de …