Yazık Oldu Ülkeme!

84

 

Koskoca ülke adeta şamar oğlanına döndü, hem vallahi, hem billahi!

PKK’ya boyun eğiliyor, emriniz olur deniyor, yine yetmiyor, verdikçe istiyorlar ve ne verirsen ver, istemeye devam edecekler. Bayrak indiriyor, yol kesiyor, vergi(!) topluyor, asker(!) topluyor, paralel devlet kurmuş gidiyor, ülkemizin yöneticileri de hâlâ daha fazlasını vermek için bahane arıyorlar.

PKK’ya razı olalım diyoruz, yetmiyor!

Suriye vuruyor, jet düşürüyor, silah sıkıyor, Esat, rejimini güçlendiriyor, PYD-Rojova gibi oluşumlar sınırımızda komşu oluyor, Suriye Türkmenleri heder oluyor ve yalnız, sahipsiz kalıyor, Esat ülkemizle alay eder hale geliyor, ülkemizin yöneticileri seyrediyor ve üç ayda Şam’da kılacakları namazı yıllardan beri erteliyorlar.

Ne yapalım Suriye de böyle olsun, başka işlerimizi halledelim diyoruz.

Olmuyor!

Barzani’ye her türlü tavizi verip, Maliki’yi alt edelim ucuzluğu ile uğraşırken, IŞİD çıkıyor. ailesiyle ve korumalarıyla beraber Musul Konsolosumuzu rehin alıyor, haftalardır haber yok. Üstüne Türk şoförler sürekli rehin alınıyor, seyrediyoruz ve hiç birşey yapamıyoruz. Barzani’ye verilen tavizler, çekilen yağlar hiçbir işe yaramıyor. Irak Türkmenleri yalnız, sahipsiz, Nerdesen Gavim Gardaş diyerek ağıt yakmaya devam ediyorlar ve bizi de çaresizlikten ağlatmaya devam ediyorlar.

Aman olsun, Irak da böyle olsun, başka işimiz mi yok, şimdi Irak’la uğraşma zamanı mı diyoruz ve Irak’tan vazgeçiyoruz.

O da ne?

Bir de bakıyorsun, Libya çıkıyor!

Libya’da General Halefe Hafter diye biri çıkıyor ve diyor ki, buradaki Türkleri 48 saat içerisinde çekin, yoksa karışmam ha diyor. Yahu etme tutma diyoruz, ama laf dinlemiyor. Yöneticilerimiz ise, bunu da geçiştirmek için ne gerekiyorsa yapıyor, ama, mızrak çuvala sığmıyor elbette!

İsrail’i saymıyorum!

Sadece, 2013 yılının 19 Haziran’ında İsrail’e gıcık olsun diye Recep Tayyip ERDOĞAN, Gazze’ye gideceğini ilan etmişti. Ama, işlerinin çokluğu nedeniyle bir yılı aşkındır gidememesi gibi küçük bir konu var da bahsetmeye değmez!

Maalesef, artık, dünyada alay konusu haline geldiğimiz bu konular yaşanırken, Dışişleri Bakanımız bir tek laf ediyor: Sabrımızı kimse test etmesin!

Allah aşkına, test mi kaldı, sınav mı kaldı?

Sınav bitti, sonuçlar açıklandı ve sıfır puanla koskoca ülke sınıfta kaldı, daha neyin testini bekliyoruz, anlamak mümkün değil!

Hani, şu kırk haramiler ve kervancının fıkrası var ya, ülke ona döndü.

Bütün bunlar ne için oluyor biliyor musunuz?

Hah! İşte tam da bu konu işin düğüm noktası!

Ülkemizde, basında, iş hayatında, yargıda, askerde, diğer kurum bürokrasilerinde, siyasette bir avuç insanın, geldikleri yeri kaybetmemek için, çok büyük yolsuzluk iddialarının altında kalmış, artık içinden çıkılamaz karmaşık ilişkiler ağının içine düşmüş tepe yöneticisinin yerinde kalması için herşeyi yapma gayretlerinden bu işler başımıza geliyor ve daha da kötü günler bekliyor.

Çünkü, o kadar büyük bir menfaat çarkı kurulmuş ki, tepe yönetici bir giderse bütün bu çark

darmadağın olacak ve bu bir avuç menfaat grubu da, ülkede bile kalamayacak.

Bütün mesele bu!

Bunun için de, toplumu, yok başörtüsü idi, yok dindar idi, yok yiğit idi, yok dünya lideri idi gibi konularla oyalayıp duruyorlar ve algı mühendisliğini çok iyi yaparak düzenlerini devam ettirmeye çalışıyorlar. Bu bir avuç insan için, ülkemizin, devletimizin, insanımızın ne hale geldiği hiç önemli değil. Vah ki vah, yazıklar olsun!

Bunlar yokken biz Müslüman değildik, bunlardan öğreniyoruz her şeyi! Koskoca Müslüman Türk Milleti, bunların sayesinde bugünlere geldi çünkü!

Ne kadar üzücü, ne kadar acı, ne kadar büyük bir acizlik ve de ne kadar komik bir durum!

Ama, her gecenin sabahı mutlaka vardır ve olacaktır.