Ramazan Kültürünü Yaşıyor muyuz?

45

 

Ramazan Ayı başladı. İftar sofraları, teravih namazları, sahur yemekleri ve Ramazan sohbetleri. Ramazandan önce günde 4 öğün yemek yiyorduk, yine acıkıyorduk. Şimdi 18 saate kadar oruç tutuyoruz, hiçbir sıkıntı çekmiyoruz. Ne kadar güzel bir duygu. Oruç tutmak ne kadar güzel ibadet. Vücudumuzda dinleniyor, gönlümüzde huzur buluyor, kendimizi dinleyebiliyoruz.

Geçmiş Ramazanla ilgili eski dostlarla sohbetler ediyoruz. Nerede o eski Ramazanlar diyoruz. Eski Ramazanları arıyorlar dostlarımız. Fırsat eldeyken biz de bugünkü Ramazan kültürünü doya doya yaşayalım.

Bu Ramazan ayını doya doya yaşamak, çocukluk yıllarımızı hatırlamak ve Ramazan kültürünü genç nesle anlatmak için onları bilgilendirmeliyiz.

ÇOCUKLUK YILLARIMIZDAKİ RAMAZANLAR

Sahur’a kalkmak, 17 saatten fazla hiç bir şey yiyip içmeden oruç tutmak, akşam iftar sofrasında manevi duygular yaşamak, teravih namazı kılarak, Ramazan sohbetlerinde güzel dost ve arkadaşlarla paylaşmak ne kadar keyifli. Bu keyfi ve ramazan kültürünü fırsat bilerek, doya doya yaşayabiliyor muyuz?

Ben kendi adıma Ramazan kültürünü doya doya yaşamak çocukluk yıllarımdaki Ramazan coşkusunu kendi benliğimde yaşatmaya çalışıyorum. O çocukluk yıllarımda Ramazan’a hazırlık, babamın katırla pazardan ramazan alışverişi yapmasını daha dün gibi hatırlıyorum. Ramazan için hazırlık bambaşka olurdu. Bütün işler ev hayatı ramazanın gelişine hazırlanır, Ramazan doya doya yaşanırdı.

SAHURA KALKMAK TEMCİD PİLAVI YEMEK

Sahura kalkmak ve temcid pilavı yemek o yıllarda sahur sofraların en önemli yemeği olan üzüm hoşafı ve benim deyimimle düdüklük yani tereyağlı makarna ve bölgemize özgü yoğurtlu ve yufkadan yapılan siron yemekleri yemek çok önemli ayrıcalıktı. Sahura kalkmak için büyüklerimize yalvarmamız ve eğer çağırılmamışsa yorganın altından sahur sofrasını izlediğim o günler ne güzel günlerdi.

İlk oruç tutma denememi daha dün gibi hatırlıyorum. Rahmetli halamın şefkatli ve sevecen tavrı ile sahura kalktığım o geceyi hiç unutmam. Sahur yemeğini yiyip, yattığımda gördüğüm rüyalar ve ertesi gün herkese ben oruç tutuyorum diye caka sattığım gün gözlerimin önünden bir sinema şeridi gibi geçiyor. Oruç tuttuğumu unutarak, hurma ağacında afiyetle hurma yemem ve rahmetli halamı Oğlum sen oruç tutmuyor musun?  dediğini duyar gibi oluyorum.

Sahur sofraları ise bir başka güzellik sunardı. Oruç tutanlar için ayrı sofra, oruç tutmayan biz çocuklar içinse sofranın kenarında yenen yemekler. Oruç tutanların yanında yemek yemek ayrı bir ayrıcalıktı. İftar sofrasındaki buğdaydan ve mısırdan yapılan yöreye özgü sebze den yapılan yemekler. Meyve hoşafları, nar gibi kızarmış böreklerin kokusu halen hisseder gibi oluyorum. İftar yemeğinden sonra, her evde mahallenin en geniş evinde kılınan teravih namazları, ramazan gecesi oynadığımız oyunlar tabi bayram hazırlıkları. O günler ne güzel günlerdi. Onlar artık mazi oldu, hatıralarımızda yaşıyor. Herkesin az veya çok ramazan hatıraları vardır. Bu hatıraları canlı tutmak için Ramazan kültürünü ben doya doya yaşamaya çalışıyorum.

İFTAR YEMEĞİ DAVETLERİ

Şartlar ne olursa olsun, Ramazan’ın başı ve sonundaki günü mutlaka evimde ailemle iftar yapmaya ayırırım. Yapılan iftar davetlerine mümkün mertebe katılır dost ve arkadaşlarla sohbet etme imkânım olur. İftar sofraları dostlar geçidine dönüyor. İftar öncesi ve sonrası birçok dostla sohbet ediyoruz. Teravih namazları ise ayrı bir mutluluk kaynağı. Teravih namazlarını mümkün mertebe değişik camilerde kılmaya çalışıyorum.

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ

Sonuç olarak, Ramazan hızla geçiyor. Çocukluğumuzdan bugüne Ramazan Kültürü hepimiz için ayrı anlamlar ifade edebilir. Fırsatı değerlendirerek, Ramazan kültürünü doya doya yaşayalım. Çocukluk yıllarımızdaki Ramazanları da hatırlayarak, çocukluk yıllarımızı bir kez daha yaşayalım.