HÜLYA GÜNAY: İrili ufaklı 33 adet kitabınız yayınlandı. Gazete ve dergi sayfalarında, internet sitelerinde Röportaj ve Kitâbiyat başlıkları altında her birinden 600’e yakın çalışmanız olduğu biliniyor. . Cenâb-ı Allah nazardan korusun ve devamını nasip etsin.
Efendim, çalışmalarınız geniş bir yelpazeye yayılıyor: Târih, kültür, İslâmiyet, dilimiz Türkçe, Türk Yurtları, Türk Destanları ve Biyografiler…
(Şimdilik) Son kitabınız da biyografik bir eser. Ağabeyiniz Hulûsi Çetinoğlu ekseninde Türkiye’nin siyâsî, iktisâdî hayatına sert dokunuşlarda bulunuyorsunuz. Ağabeyiniz hakkında kitap yazma fikri nasıl doğdu?
OĞUZ ÇETİNOĞLU: Hiç hesapta olmayan bir tesâdüf… Akıl Fikir Yayınları* işyerinde bir sohbet sırasında Hulûsi Çetinoğlu’nun adı geçti. Yayınevi’nin sâhiplerinden İsmâil Derici Heyecanla araya girdi:
-Hulûsi Çetinoğlu sizin ağabeyiniz mi?
-Evet!
-Onun hakkında kitap yazıldı mı?
-Hayır.
-O halde siz yazınız, biz basalım…
Sonra anlattı: İstanbul’da Mühendisler Birliği’nin seçimli genel kurul toplantısı vesilesiyle kendisini tanıdığını, şahsiyetinin, düşüncelerinin ve hususiyetlerinin tesirinde kaldığını, sonraki hayatını yakından tâkip ettiğini, saygısının ve hayranlığının arttığını, topluma örnek teşkil etmesi sebebiyle onun yeni nesillere tanıtılması gerektiğini ifâde etti.
Ağabeyim bana örnek ve şahsiyetimin şekillenmesinde tesirli olmuştu. Onun dürüstlüğünde, çalışkanlığında, fikriyatında, inancında ve yönetim mahâretine sâhip insanlara, toplumumuzun ihtiyacı olduğu düşüncesi öteden beri aklımda vardı. Bu düşünce gelişti ve kitap meydana geldi.
Ders ve örnek alınacak hâdiseler kitapta bol miktarda yer alıyor.
HÜLYA GÜNAY: Birkaç misal verebilir misiniz?
OĞUZ ÇETİNOĞLU: En güzel misal Sanayi eski bakanlarından Merhum Mehmet Turgut’un ‘Hâtıra Nev’inden Notlar’ isimli kitabında yer alıyor. Kısaca özetleyeyim:
Sayın Bakan, İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi’nden sınıf arkadaşı Hulûsi Çetinoğlu’nu, o dönemde Türkiye’nin en büyük Kamu İktisâdî Teşebbüsü olan Sümerbank’a genel müdür olarak tâyin etmiştir. Bakanın memleketi Kilis’ten bir heyet Sümerbank Genel Müdürlüğüne gelir. Adâlet Partisi Kilis ilçe bakanının kızının Sümerbank’ta işe alınması talep edilir. Genel Müdür vazifeli olarak yurt dışındadır. Yardımcısı, bu konuda yetkisi olmadığını, genel müdürün halledebileceğini söyler. Bir hafta sonra geldiklerinde genel müdür, ‘olmaz’ der. Heyet Sayın Bakan’a gider. Bakan Bey, Genel Müdürü arayıp meseleyi karşılıklı görüşmek istediğini söyler. Bir araya gelirler. Bakan Bey’in ilk sözü:
-Sen bu iş için bir çözüm bulursun…
-Bir değil iki çözüm teklifim var. Birincisi sizin personel alımının durdurulması hususundaki talimatınızın iptal edilmesi… Fakat bunun uygulanmasını doğru bulmam. Devlet ciddiyeti ile bağdaşmaz. İkinci çözüm: istifamı veririm, yerime tâyin edeceğiniz yeni genel müdür seçmeninizin kızının işe giriş işlemini yapar.
Odayı derin bir sessizlik kaplar. Uzun süren sessizliği Bakan Bey’in kararlı sesi bozar:
-Hayır Hulûsi! Sen işinin başına dön. Devlet ancak devletin menfaatini koruyup kollamak için kendini fedâ eden prensip sâhibi idârecilerinin irâdesiyle yükselir.
HÜLYA GÜNAY: Müthiş bir olay. Cumhuriyet târihinde herhalde benzeri yoktur veya yok denecek kadar azdır. Yaşanan olayın benzerleri çok olsaydı, Türkiye bugün bambaşka bir konumda olurdu…
OĞUZ ÇETİNOĞLU: Aksi yönde gelişen hâdiseler daha çok…
HÜLYA GÜNAY: Lütfeder misiniz?
OĞUZ ÇETİNOĞLU: Uzun yıllar Almanya’da çalıştıktan sonra Türkiye’nin resmî sektörde en büyük fabrikalarından birine genel müdür olarak gelen şahıs, üç ay sonra istifasını verip ayrıldı. Personel ve idârî işler sorumlusu ve yönetim kurulu üyesi olduğum holdingde çalışmaya başladı. Ayrılışının sebebini sorduğumda ilgili bakanla aralarında geçen konuşmayı anlattı:
-Gönderdiğim listede isimleri yazılı 15 kişiyi işe almamışsın… -Sayın bakanım, evvelki hafta ve geçen hafta gönderdiğiniz kişilere işbaşı yaptırdım. Personel fazlamız var. Ayrılmaları ve emekli olacakları bekliyorum. O zaman işe yerleştirebileceğim. -Adamların beklemeye tahammülü yok. Derhal işbaşı yaptırılmasını istiyorum. -Başüstüne Efendim. Ancak bir hususu arz etmeme müsaade buyurunuz… -Söyle! -Almanya’da sayın bakanım telefon ettiğinde; ‘Üretimi ve ihracatı artırın, mâliyet fiyatlarını düşürün’ diyordu. Böyle talimatlarla çalışma iştiyakım artıyordu… -Sen yorulmuşsun. İstifanı ver de git dinlen…
Türkiye yıllardan beri ‘gelişmekte olan ülkeler’ limanında beklemekte olan bir gemi gibi. Bir türlü gelişmiş ülkeler limanına geçemiyor.
Kitap, Hulûsi Çetinoğlu biyografisi görümünde ise de, asıl hedefi, bahsi geçen bekleyişin sebebini tespit etmektir.
HÜLYA GÜNAY: Diğer hâdiselerden de bir örnek verebilir misiniz?
OĞUZ ÇETİNOĞLU: Farklı bir hâdiseyi nakledeyim: Orta halli işletmelerden birinin müdürü telefon eder. Konuşmanın özeti:
-Efendim aybaşı yaklaşıyor. Personelimizin ve işçilerimizin ücretlerini ödeyecek paramız yok.
-Bir kamyonet kiralayın, hafif özürlü, defolu malları yükleyin ve pazarlarda satın, elemanlarınızı mağdur etmeyin.
-Efendim ben fabrika müdürü olarak pazarda…
-Elemanlarınızdan birkaçını görevlendirin.
Aybaşında müdür, genel müdürünü tekrar arar:
-Efendim, emrinize uyduk. Elemanlarımızın iki aylık ücretini karşılayacak gelir elde ettik. Arz ederim.
-Ben de sizi ve görevlendirdiğiniz elemanlarınızı tebrik ederim.
………
Türkiye’de bu iş, alışılagelmiş usullerle şöyle çözülmeye çalışılırdı: 1-Fabrika müdürü genel müdürlüğe bir yazı yazıp durumu bildirir. 2-Genel müdür yazıyı yardımcısına havâle eder. 3-Yardımcı bir komisyon kurup meseleyi üç-dört toplantıda enine boyuna konuşurlar. 4-Komisyon konuyu mâlî işlerden sorumlu genel müdür yardımcısına havâle eder. O da banka kredisi temin etmek için teşebbüse geçer. Bu işin de bir yolu yöntemi vardır. İki ay sonra çözüm bulunur. Gecikme sebebiyle fabrika personelinin çalıştığı müesseseyle bağları zayıflar, verim düşer, işyerinden ayrılmalar olur, yeni ve daha mühim problemlerle karşılaşılır…
HÜLYA GÜNAY: Pratik zekânın üstünlüğü… Peki Efendim, pratik ve üstün zekâlı, fedakâr bir bürokrat olan ağabeyiniz kısa bir süre sonra niçin görevden alındı?
OĞUZ ÇETİNOĞLU: Çok mükemmel bir soru. Cevabında Türkiye gemisinin neden yıllar boyunca azgelişmiş ülkeler limanında beklediğinin çok net açıklaması var. Uzun bir meseledir. Özetlemeye çalışayım:
Bir kamu iktisâdî kuruluşunun özelleştirilmesi için çok sayıda makamın görüşü alınır. (Bâzen de alınamaz) 1-Bağlı bulunduğu bakanlığın, 2-Maliye Bakanlığının, 3-Ticâret Bakanlığı’nın 4-Devlet Plânlama Teşkilâtının, 5-Başbakanın, 6-Cumhurbaşkanının ve arada konu ile alâlakı 3-5 makamın…
Kuruluş zarar ediyorsa, çeşitli usuller denenerek kâra geçmesi sağlanır, sermâyesi artırılır, satış yöntemleri belirlenir ve satışa çıkarılır. Bu işler en az 1-1,5 yılda tamamlanabilir.
Sümerbank’ın bağlı kuruluşlarından biri için bütün bu işler, bir senede tamamlanır. Alâkalı dâirelerden onay alınır. Satışa çıkarılacağı sırada kabinede değişiklik yapılır. Yeni Mâliye Bakanı, tesisin bulunduğu vilâyetin milletvekilidir. Üniversiteden sınıf arkadaşı olması sebebiyle Sümerbank Genel Müdürüne serzenişte bulunur: ‘Hulûsi Kardeşim, bula bula özelleştirme için seçim bölgemdeki fabrikayı mı buldun?’
HÜLYA GÜNAY: Bu sitemin sebebi ne ola ki…
OĞUZ ÇETİNOĞLU: Fabrika devletin mülkiyetinde olacak ki, sayın bakan, kendisine seçim kazandıran partilileri ve yakınlarını fabrikada istihdam etsin ve yeniden seçilsin…
HÜLYA GÜNAY: Bu söylediklerinizin tamamı kitapta var mı?
OĞUZ ÇETİNOĞLU: Daha fazlası var.
HÜLYA GÜNAY: Ağabeyiniz teknik eleman olmasına rağmen, mükemmel bir iktisat uzmanı. Bir özelliğini daha açıklayıp başka konulara geçelim, uygun görürseniz…
OĞUZ ÇETİNOĞLU: Zarar eden kamu iktisâdî işletmelerini zarardan kurtarıp kâr eder hâle getirdikten sonra, çalışanlarına hisse senedi satmak suretiyle özelleştirmeyi düşünüyordu. Fabrikanın çalışanı, aynı zamanda çalıştığı işyerinin sâhiplerinden biri olacağından verimli çalışması için canını dişine takarak, gecesini gündüzüne katarak çalışacak, emekli olduktan sonra da ek geliri hazır olacaktı.
HÜLYA GÜNAY: Diğer ülkelerde uygulaması var mı?
OĞUZ ÇETİNOĞLU: Var. Amerika’da Ford, Almanya’da Mercedes, İngiltere’de Morgan Motor Company, Japonya’da Toyota, İtalya’da Fiat fabrikalarının işçileri, çalıştığı fabrikanın ortağıdır.
HÜLYA GÜNAY: Ağabeyinizin diğer özelliklerinden de bahseder misiniz?
OĞUZ ÇETİNOĞLU: Müşfik,sevecen ve buna rağmen otoriter bir aile reisinde, evlatlarını çok seven fakat sevgisiyle şımartmayan, sözünü dinleten bir babada, otoritesini kimseyi kırmadan / incitmeden kullanmasını bilen bir idârecide bulunması gereken bütün meziyetlere sâhipti. Az ve öz konuşurdu. Düşüncesini çok az kelime ile net bir şekilde ifâde ederdi. Dostları ve sevdikleri için her fedâkarlığı göze alabilen bir ideal insandı. Dürüstlüğü ve çalışkanlığı iftiharı olarak değil, mecburiyeti olarak kabul ederdi. Aşırı iltifatlardan rahatsız olan mütevazı ve sâde bir insandı.
HÜLYA GÜNAY: İlgi, bilgi ve çalışma alanlarından söz eder misiniz?
OĞUZ ÇETİNOĞLU: İlgi ve bilgi alanı genişti. Sorulmazsa beyanda bulunmazdı. Sorulduğunda, soru sâhibini ve dinleyenleri ikna edecek bilgileri verirdi. Lise öğrencisinin o gün öğrendiği ve fakat unuttuğu; fizik, kimya matematik, cebir, geometri ve trigonometri formülünü az önce öğrenmiş gibi ezberden söylerdi. Çok okurdu. Okuduklarını kolay kolay unutmazdı. Hiçbir şahsî çıkar peşinde koşmaz; vatan, millet, bayrak, ezan ve âilesinden, dostlarından ve prensiplerinden başka vazgeçilmezleri bulunmayan seçkin bir Türk münevveri idi. ‘Dürüst ve çalışkan olmak yetmez! Her Türk, dürüst ve çalışkan en az 10 kişi yetiştirmeli’ diyordu.
HÜLYA GÜNAY: Hizmet alanları da geniş olmalı…
OĞUZ ÇETİNOĞLU: Evet. İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanlığı, İstanbul Teknik Üniversitesi Talebe Birliği Başkanlığı, Ankara’da Makine Mühendisleri Odası Genel Sekreterliği, aynı kuruluşta Başkan Yardımcılığı ve Ankara Mühendisler Birliği Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. 8 dâireli Petrol Apartmanı Yapı Kooperatifi’ni kurdu, inşaatına nezâret edip bitirdi. İstanbul’da Türkiye Millî Kültür Vakfı kurucuları arasında yer aldı, Mütevelli Heyeti Başkanı oldu. Türk Kültürüne Hizmet Vakfı kurucuları arasında yer aldı ve Yönetim Kurulu Başkanı oldu. Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) Yönetim Kurulu Başkanı, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Yönetim Kurulu Başkan Vekili olarak çalışma hayatına katkıları oldu.
Sümerbank Genel Müdürlüğü’nden emekli olduktan sonra Çelik Endüstrisi A. Ş.’nde Genel Müdür, Parsan Makine Parçaları Sanayii A.Ş.’nde Yönetim Kurulu Başkanı, Borusan Holding’de Yönetim Kurulu Başkan Vekili olarak çalıştı. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde, İşçi ve İşveren Sendikalarında, Türk Edebiyatı Vakfı’nda, dâvet edildiği gazete merkezlerinde; boru hatları, özelleştirme, sendikacılık konularında konferanslar verdi, makaleler yazdı. Tesislerin temel atma ve hizmete açılışları vesilesiyle konferans mâhiyetinde konuşmalar yaptı. Kamu İktisâdî Teşebbüsleri ve Özelleştirme konusunda konferanslar verdi. Halka Açık Şirketler isimli esere geniş kapsamlı önsöz yazdı. Muhtelif gazetelerde günlük meselelerle alâkalı geniş hacimli röportajları yayınlandı.
Hulûsi Çetinoğlu hakkında kısa kısa…
*İşyerinde elde edilen başarıların şahsına değil, ekibine âit olduğunu söylerdi.
*İşyerindeki sıkıntıları hiçbir zaman evine taşımadı.
*Önemli olumsuzluklarda öfkesini üzüntüsünü olabildiğince frenler, aile fertlerinin, dostlarının ve yönetimi altındaki elemanların küçük başarılarında ise memnuniyetini bir miktar abartırdı.
*Şahsî eşyâlarını dâima aynı yere koyar, lâzım olduğunda hiç aramaz, üzerinden günler ve aylar geçmiş olsa bile bir gün önce koymuş gibi… karanlıkta olsa bile elini uzatır, alırdı.
*Kâğıt paraları cüzdanına, fotoğraf yüzü sol tarafa bakacak şekilde yerleştirirdi. Ceket ve pantolon ceplerine kâğıt para koymazdı.
*Yön tâyininde ve adres bulmakta mâhirdi. Bir defa gittiği adresi, yıllar sonra bile kolayca bulurdu.
*Bulunduğu odadan çıkarken elektriği mutlaka söndürürdü. Odada biri varsa, ikaz edilmeksizin kapattığı elektriği, özür dileyip derhal açardı.
*Muhakemesi kuvvetli idi. Doğru neticelere varır, muhatabını ikna etmekte zorlanmazdı.
*Az ve öz konuşurdu. Buna rağmen sohbeti zevkli olurdu.
*Her doğruyu konuşmasına malzeme yapmaz fakat söyledikleri mutlaka doğru, kesin bilgi ve yaşanmış olaylardan meydana gelirdi.
*Dostlarına çok düşkündü.
*Eşinin akrabalarıma ve arkadaşlarına, çocuklarının arkadaşlarıma da değer verirdi.
* Küçük çocuklarla oynar, güldürür, büyüdüklerinde derslerinde, işlerinde yardımcı olurdu.
*Yenilikçi bir insandı. Yenilenmenin, devrim şeklinde değil, kendimiz kalarak ve gelişerek yenilenme şeklinde olması gerektiğini söylerdi.
————————————
*AKIL FİKİR YAYINLARI: Telefon: 0.212-514 77 77 e-posta: bilgi@akilfikiryayinlari.com www.akilfikiryayinlari.com
OĞUZ ÇETİNOĞLU 28 Kasım 1938 târihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticâret Lisesi ve Ankara İktisâdî ve Ticârî İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te: muhasebeci, mâlî müşâvir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da demir ticâreti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas âzâsı olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisinde, Son Havadis, Tercüman, Dünyâ ve Kırım’da yayınlanan Kırım Sadâsı gazetelerinde, Türk Ocakları Genel Merkezi’nin yayımladığı Türk Yurdu Dergisi’nde yazdı. İslâm, Kadın ve Âile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Târih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER/Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM/Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği üyesidir. İstanbul’da ikamet etmektedir. Evlidir, bir oğlu, Emir adında bir torunu vardır. |