Yavuz Sultan Selim Han’a Vefasızlık

125

Yavuz Sultan Selim Han; Osmanlı’da Türk-İslam birliğini sağlayan  halifelik makamını İstanbul’a getiren  önemli bir sultan.  Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran, Mercidabık ve Ridaniye seferleri çok önemli. Geçtiğimiz yıllarda Yavuz’un takip ettiği yoldan Erzurum üzerinden Çaldıran’a inmiştik. Geçen haftada Kilis’de Mercidabık ovasında Yavuz’u hatırladık. Kahire  yakınlarında Ridaniye bölgesini  gezerken Yavuz Sultan Selim’in  ihtişamlı geçmişi gözlerimizin önüne geldi. Fatih’in torunu, Bayazid’in oğlu ve Kanuni’nin babası Yavuz, Osmanlı Türk tarihi için çok önemli. Bir cihan imparatoru Yavuz’un vefat ettiği Çorlu bölgesinde araştırma yapıp belgesel çektik.

* Yavuz Sultan’a bir Anıt  neden çok görüldü.?

Devr-i Alem ekibi olarak bu kez Uçsuz bucaksız Trakya Bölgesindeydik. Gazeteci Arkadaşım Yılmaz Işık ile bu kez ekip olarak rotamızı Batı’ya çevirdik ve verimli ve bir o kadar tarih kokan Trakya  ovasında  tarihin izlerini sürdük. Konumuz bu kez  Osmanlı İmparatorluğu’nun 9.Padişahı olan Beyazit’in oğlu, Fatih’in torunu Yavuz Sultan Selim idi.

Öyle bir Padişah ki sekiz yıl kaldığı tahtında imparatorluğuna 80 yıl hizmet kazandırmış bir Padişah…

Öyle bir Padişah ki, Tahtı devraldığında 2.375.000 km2 olan Osmanlı topraklarını sekiz yıl gibi kısa bir sürede 2,5 kat büyütmüş ve ölümünde imparatorluk topraklarının 1.702.000 km2’si Avrupa’da, 1.905.000 km2’si Asya’da, 2.905.000 km2’si Afrika’da olmak üzere toplam 6.557.000 km2’ye çıkarmış bir Osmanlı hükümdarı.

Devr-i Alem belgesel  program ekibi  bu kez işte bu sebeple Batı seferine çıkan ve yolda Muratlı yakınlarında vefat eden Yavuz Sultan Selim’in  vefat  ettiği yeri araştırdık. Ve bakınız ne gibi tespitlere ulaştı: 

Çorlu’da Padişah  Yavuz Sultan Selim’in vefat ettiği belirtilen Muratlı ilçesi Yukarısırt köyüne doğru araçla yol alırken, yemyeşil, uçsuz bucaksız tarlalar arasında gittik.
Büyük bir tepe üzerinde bulunan Yeşilsırt köyüne çıktığımızda ise Ergene havzası ayaklarımızın altındaydı…
***
Sultanın öldüğü yer bom boş..

Çorlu’dan yaklaşık 40 km.yol katettikten sonra  yüksekçe bir tepede yer alan 17 hanelik Yukarısırt  köyüne vardık. Bayezit’in oğlu, Fatih’in torunu  olan Yavuz Sultan Selim burada sırtında çıkan bir çıbanın kanını zehirlemesi sonucu bu köyde Ulaz mevkiinde 1520’de vefat etmiş. Ama bugün bu yerde bir anıt ve anıta benzer bir şeyi bile yok. Görüştüğümüz köylüler ve köyün muhtarı Şerif Yıldırım, bugüne kadar geçmiş muhtarların anıt isteklerine Tekirdağ’dan bir yanıt gelmemiş. Şimdi köylüler buraya bir padişaha yakışır anıt istiyor. Köy muhtarı da tekrar dilekçe yazacak bu konuda.
***
Definecilerin merakı yetkililerden çok…

Ve köyün muhtarı bir acı gerçeği daha itiraf ediyordu bizlere: ” Maalesef buraya sizden önce hep gelenler oldu, Televizyoncular geldi, Barış Manço sağlığında gelip program yaptı. Ama en çok defineciler geldi. Bir çoğu define arayan insanlardı. Defineciler, yetkililerden daha çok merak ediyorlardı Padişah’ın vefat ettiği yeri…” diyordu.

Şimdi ölen sultan Yavuz Selim adına bir de camisi bulunan ama hala imamı olmayan cami dururken, köylüler, burada Padişaha yakışır bir anıt yapılmasını ve köylerinin bu şekilde ünlenmesini ve daha da kalkınmasını istiyorlar…

Padişah Burada Son Nefesini Vermiş:

Bir kısım devlet ileri geleni Rodos’un fethi konusunda Sultan Selim’i teşvik ediyordu. Ancak Selim adanın zaptı için hazır bulunan dört aylık levazımı yeterli bulmamıştı. Daha önce Fatih Sultan Mehmed tarafından da kuşatılan Rodos’un, fethedilmesinde yine başarısız olunmasını istemediğinden dolayıdır ki Sultan Selim çok daha iyi hazırlanılması emretmiştir.

Yavuz Sultan Selim, donanma faaliyetleriyle beraber yapacağı seferin yönü hakkında kesin kararı vermeden önce Edirne’ye gitmeye karar vermiştir.
Sultan Selim, Mısır Seferi’nden sonra Batı Seferi’ne başlamak amacıyla Veziriazam’ı Kapıkulu askerleriyle Edirne’ye göndermiş, sonra kendisi de 2 Şaban 926/Ağustos 1520’de Edirne’ye doğru yola çıkmıştır. Ancak Selim, sırtında bir çıban çıkmasından ötürü rahatsızlanmıştır. Halk arasında yanıkara olarak da isimlendirilen bu çıban, Şirpençe ya da Aslan Pençesi ismiyle bilinmektedir.

Hoca Sadettin Efendi, yazılarında Yavuz Sultan Selim’in ölümüne sebep olan çıban hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir ve bundan ötürü günümüzde kaynak olarak genelde onun yazılarına başvurulmaktadır. Yazılarına göre; Yavuz Sultan Selim, Edirne’ye harekete karar verdikten sonra bir gün musahibi Hasan Can’a sırtına bir şeyin battığını söylemiş, bunun üzerine Hasan Can, elini hükümdarın sırtına sokmuş fakat bir şey bulamamıştır. Ancak ikinci sefer yine aynı şeyden şikâyet edince o zaman Hasan Can, Sultan Selim’in sırtına bakmış ve henüz baş vermiş, etrafı kızarmış ve tam olgunlaşmamış sert bir çıban görmüştür. Bunu Sultan Selim’e söyleyince, Sultan çıbanı sıkmasını istemişse de Hasan Can: “Pâdişahım, büyük bir çıbandır, henüz hamdır, zorlamak caiz değildir, bir münasib merhem koyalım” demiş, bunun üzerine Sultan Selim “Biz Çelebi değiliz ki, bir çıban için cerrahlara müracaat edelim” cevabını vermiştir. O geceyi ızdırap içinde geçiren Hünkâr, ertesi gün hamama giderek orada çıbanı sıktırıp zedeletmiş, fakat bu da ızdırabını artırmaktan başka bir işe yaramamıştır. Bunun üzerine Hasan Can’a “Seni dinlemedik amma kendimizi helâk ettik” deyip çıbanın macerasını anlatınca Hasan Can “neredeyse aklım başımdan gidiyordu” diyecektir. Bütün bu sıkıntılara rağmen Yavuz, sefer daha önce kararlaştırıldığı için geri dönmeyerek hasta olduğu halde 2 Şaban 926/Ağustos 1520 tarihinde Edirne’ye doğru yola çıkmıştır.

 * Kitab-ı Şakakı Numaniye’de Yavuz Sultan Selim

Yavuz, Çorlu’da kırk gün Başhekim Ahmed Çelebi tarafından tedavi edilmiş fakat yara yine de büyüyüp açılmıştır. Hareket edemeyecek kadar yorgun düşen Yavuz, tedaviden ümidini kesince Edirne’de bulunan Veziriazam Piri Mehmed Paşa ile vezir Çoban Mustafa Paşa’yı ve Rumeli Beylerbeyi Ahmed Paşa’yı acele yanına çağırtmış ve vasiyetini belirtmiştir. Ayrıca acele edip yetişmesi için Manisa Valisi olan oğlu Şehzade Süleyman’a haber göndermiş ancak oğlu gelmeden 926/1520 yılında 8 Şevval’ı 9’una/21 Eylül’ü 22’sine bağlayan gece Çorlu karargahının bulunduğu köyde vefat etmiştir. Sultan Selim’in vefatı, tek oğlu olan Manisa Valisi Şehzade Süleyman gelinceye kadar gizli tutulmuştur. Süleyman’ın 11 Şevval tarihinde İstanbul tarafına gelip kadırga ile saraya indiği haber alındıktan sonra, Selim’in vefatı ve yeni Pâdişah’ın İstanbul’a geldiği ilan edilmiştir.

Devlet erkânı, derhal İstanbul’a gelip yeni Padişah’ı tebrik ettikten sonra Selim’in naaşı, bütün ilgililer tarafından Edirnekapı haricinde, bağlar ucunda karşılanıp, hazırlanmış bulunan tabuta konmuştur. Fâtih Sultan Mehmed Câmii’nde cenaze namazı kılındıktan sonra, o tarihlerde Mirza Sarayı denilen günümüzdeki Sultan Selim Câmii yanındaki mahalleye defnedilmiştir. Türbesi, oğlu Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır.