Yaşlılara Saygı Haftası Üzerine

56

Yaşlılık ve yaşlı sağlığı
konularında farkındalık oluşturmak adına; “18–24 Mart Yaşlılara Saygı Haftası” olarak
anılmaktadır.

Sözlükte yaşlı insan, takvimsel yaşı
ilerlemiş, ihtiyarlamış kimse anlamına gelmekle birlikte, deneyimli, tecrübeli
kişi anlamında da kullanılmaktadır.

Yazdır

Doğum oranlarının düşmesi ve teknolojik
gelişmelerin sağlık hizmetlerinde etkili kullanımı, bilinçli beslenme ve
hareketli yaşam, ortalama yaşam beklentisinin uzamasına ve yaşlı nüfusun artmasına
imkân sağlamıştır. Yaşlanma, çevreyle kurulan ilişkilerin sınırlanması ile
başlar esasında. “Önemli olan hayata yeni yıllar eklemek değil, yılları hayata
eklemektir.”

İnsanoğlunun var olduğu günden
bugüne kadar üzerinde en çok düşündüğü, araştırma yaptığı, çareler aradığı, fakat
bir türlü engelleyemediği gerçek, “yaşlanmak”
tır.

Uzmanlar yaşlıları; genç yaşlılar
(65-74 yaş), orta yaşlılar (75-84) ve ileri derecede yaşlılar (85 yaş ve üzeri)
olmak üzere üçe ayırmaktadır.

Dünya
Sağlık Örgütü, yaş dilimlerini yeniden düzenlemiştir.
Açıklanan verilere göre, 0-17 yaş ergen kabul edilirken, 65 yaşına kadar
olanlar da genç sayılmaktadır. Böylece 0-17 yaş arası: ERGEN, 18-65 yaş
arası: GENÇ, 66-79 yaş arası: ORTA
YAŞ, 80-99 yaş arası:  YAŞLI olarak
tanımlanmaktadır.

TÜİK’in 2017 Mart ayında açıkladığı
hayat tabloları 2015 sonuçlarına göre; doğuşta beklenen yaşam süresi, Türkiye
geneli için toplamda 78, erkeklerde 75,3 ve kadınlarda 80,7 yıldır. Genel
olarak kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşamakta olup, doğuşta beklenen
yaşam süresi farkı 5,4 yıldır.

Bazı toplumlarda yaşlılar, sakatlarla eşdeğer
sayılmış, istenmeyen, acınmaya muhtaç kişiler olarak algılanmış, birikim ve
deneyimleri göz ardı edilmiştir. Yaşlı insanın aile içinde “tüketen ve bakımı oldukça zorlaşan bir birey”
olarak görülmesi, yalnızlığa itilmesine neden olmuştur.

Şehirlerde derme çatma evlerde oluşturulmaya çalışılan
yeni tip ailelerde çocuk gibi yaşlı insan da yük olarak görülmeye, çoğu kez
tüketici bir obje olarak algılanmaya başlanmıştır. Yaşlılar köy ortamından ve
akraba çevresinden kopmuş, şehir hayatının akışı içinde yalnızlaşmışlardır.
Aile içinde dayanışma azalırken çocuk için kreşler, yaşlı için çeşitli
bakımevlerinin varlığı elzem bir hal almıştır.  Daha iyi şartlarla şehir hayatına katılan
yaşlılar ise modern hayatın kuşattığı çocukları ve torunlarıyla nasıl baş
edeceklerini bilmez bir çaresizlikle, gittikçe kenara itilmektedirler.

Modern hayat, daha fazla lüks ve müreffeh bir yaşam
adına, aslında insani olan tüm değerlerimizi yitirmemizi sağlamaktadır. Büyük
aile sıcaklığını ve dayanışmayı yok eden modern şehir kültürü, aile bireylerini
de karşı karşıya getirmekte ve ailenin parçalanmasına neden olmaktadır.

Oysa yaşlılara saygı ve sahiplenme bilinciyle
yakınlaşmak, insani bir sorumluluktur. Yaralı bakımsız, çaresiz bir hayvanın ihtimamla
korunarak tedavi ettirildiği, doyurularak koruma altına alındığı günümüzde, bir
insan olan yaşlılara elbette ki bunların daha fazlası yapılmalı, yapılabilmelidir.

Roussean’un “Her
yaşın kendine özgü kuralları, vazifeleri ve faziletleri vardır”

ifadesi ve Henry Ford’un “Öğrenmeyi bırakan her insan yaşlanmış
insandır”
sözü hayata bakış açısında önemlidir. İnsan kendini
yenilemedikçe, geliştirmedikçe ve düşünsel çaba göstermedikçe hangi yaşta
olursa olsun diriliğini yitirmeye, canlılığını kaybetmeye yüz tutmuş bir kişi
olur. Edebiyatçıların ustalık dönemi eserleri genellikle yaşlandıkları
dönemlerde ortaya çıkar. Mimar Sinan’ın ustalık dönemi eseri olan Selimiye
Camii’ni yaptığında 80 yaşındaydı.

Bizim kültürümüzde yaşlı insan ölünceye kadar okumaya,
tefekküre ve ibadete davet edilen, yaşlandıkça “öf” denmekten
kaçınılan, kollanan, tecrübesinden istifade edilen, değer verilen, sevgi ve
saygı duyulan bir bireydir.

Yaşlılar, geleceği kuran insanlardır. Çınar ağacının
körpecik yeşil dallarını koruyup kollayan, onun yıllanmış gür gövdesidir.
Yaşlılar bu bağlamda, takdire değer ve saygı duyulması gereken değerler olarak
algılanmalıdır. İnsani değerleri taşıyan ve yaşamaya çalışan yaşlılar, tecrübe
ve birikimleriyle hayata daha olgun ve dengeli bakabilmektedirler. Toplumda
gençlerin dinamizmi ve heyecanları, yaşlıların tecrübesi ve olgunluklarıyla
dengelenerek hayat çeşitlendirilmelidir. Bilgi, birikim, tecrübe, olgunluk
açısından aile içerisinde çıraklık/ustalık ilişkileri mevcuttur. Yani hayat
tecrübesiyle ilgili ebeveynler usta, çocuklar ise çırak gibidir.

Yaşlılar,
dünle bugün arasındaki köprülerdir. Kültür yaşamımızı yarınlara taşıyan en
önemli varlıklarımızdır. Yaşlılara saygı göstermek bir minnet borcudur. Onlar dünyayı
geliştirerek, değiştirerek, bizlere hazır ve kurulu bir hayat düzeni
bırakmışlardır. Tecrübe kaynağıdırlar. Onların yaşanmış ve kazanılmış bu deneyimleri,
bizleri birçok yanlışı yapmaktan kurtarmaktadır.

Yaşlılar, dinlememiz ve öğrenmemiz gereken yaşam
deneyimlerine sahiptirler. Onlara karşı zarif ve anlayışlı olmamız gerektiğini
unutmamalıyız. Bize çok değerli bir şeyi, sevgiyle istekle, üstelik ücretsiz öğreten
birine saygı göstermek, minnet duymak gerekmez mi? Yaşlı insanların bilgeliği,
hayatımızı gerçek anlamda zenginleştirmektedir.

Onları arayıp hatır sormak, saygımızı,
sevdiğimizi sözle ve davranışlarımızla göstermek, önemsemek, kapı açmak, önce
onu buyur etmek, hayatını kolaylaştırıcı küçük dokunuşlarda bulunmak,
hoşlandığı konularda konuşturmak, yanına oturmak, ellerini tutmak, sevdikleri
hitaplarda bulunmak, kibar, saygın ifadelerle hitap etmek, onurlandırmak,
ufacık iyiliklerle gönüllerini almak, anlamlı ve değerli tavırlarla selamlamak,
hal hatır sormak ne kadar değerli ne güzel jestlerdir.
Sıcacık bir tebessüm, o kişinin belki de hüzünlü günlerini mutluluğa
dönüştürecektir.

O yüzden çocuklarımıza daha şimdiden
bu güzel duygu düşünce ve davranışları kazandırmamız gerekmektedir. Onlar,
iyi davranışların en iyisini hak ediyorlar. Hak ettikleri saygınlığı kazanmaları, geleceğimiz adına çok önemlidir. Kazanmış
oldukları bilgi birikimleri, deneyimleri, her zaman yararlanmamız gereken, günümüze
ve geleceğe ışık tutan en nadide kaynaklardır.

Toplumsal
huzuru, millî birliği, sosyal yardımlaşma ve dayanışma duygusunu güçlü tutmak
istiyorsak, bizleri bin bir meşakkatle, yüksünmeden gönüllerinin sıcaklığı ve
tebessümleriyle, besleyen koruyup kollayan, büyüten, yetiştiren ve topluma
kazandıran yaşlılarımıza, hak ettikleri sevgiyi, değeri ve hürmeti laikiyle,
yüksünmeden göstermeliyiz.

Toplumun mihenk taşı, zenginliği,
temeli, huzur ve mutluluğun anahtarı, her türlü sıkıntılarımızın devası olan
büyüklerimize, huzur ve refah içinde yaşayabilmeleri adına gerekli değeri ve
ihtimamı göstermek üzerimize borçtur. Bu tavır yalnızca bir hafta ile sınırlı tutulmamalı, yaşamımızın bir parçası
olmalıdır.

Bu
duygularla yaşlılarımızın, “Yaşlılara Saygı Haftası”nı en samimi
duygularımla kutluyor, sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir ömür diliyorum.

Sevgiyle
kalın.