Yapay zeka programları son zamanlarda hem çok çeşitlendi ve hem de çok gelişti. Her geçen gün daha da gelişmekte olan yapay zeka programları ile inanılmaz işler yapılabilmekte.
Türkiye dijital dönüşümün bir parçası olarak yapay zekanın stratejik önemini dikkate almaya çalışıyor. 2021 yılında “Ulusal Yapay Zeka Stratejisi’ni yayımlandı. Yapay zekaya en çok yatırım yapan ülkeler listesinde ilk üç ABD, Çin ve Birleşik Krallık olurken, Türkiye ise bu listede 20’nci sırada yer alıyor.
Nobel ödüllü bilim insanımız Daron Acemoğlu “Türkiye’de birkaç şirket haricinde şirketlerin ve politikacıların yapay zekaya hazır olmadığını” belirtti. Acemoğlu, “Türkiye’nin bu konuda inovasyona girmesi gerektiğini” söyledi. Sadece özel sektörde değil, “kamu ve savunma sektöründe yapay zekâ çok önemli. Yapay zekâ kullanılarak kamu sistemimizde birçok şey iyileştirilebilir. Öte yandan, yapay zekâyı kullanabilmek için daha eğitimli bir işgücüne sahip olmamız lazım” dedi.
*****
Devletlerin ve şirketlerin bu kadar önem verdiği bir konuda biraz bilgimi artırmak istiyorum. Yapay zeka programları ile neler yapılabilir öğrenmeye çalışıyorum. Henüz işin çok başlarındayım.
İlk merak ettiğim şeylerden biri “yapay zeka beni ve yazdıklarımı nasıl değerlendiriyor?” sorusuna cevap aramak oldu.
*************************************
Yapay Zekâya Göre Ben Neymişim?
Yapay zekaya “Ruhittin Sönmez ve O’nun bir yazar olarak demokrasi, hukuk ve din alanındaki köşe yazılarını” sordum. Bakın ne cevaplar aldım:
Önce “Ruhittin Sönmez, Türkiye’de tanınmış bir köşe yazarı ve siyasetçidir” diye başlayan tanıtımdan sonra tam bir özgeçmiş çıkardı. “Tanınmış bir yazar ve siyasetçi” tanımı gururumu okşasa da internetteki -çoğunu kendimizin paylaştığı bilgilerin- birkaç saniyede bir araya getirilmesi ürkütücü geldi bana.
****
Yapay zeka köşe yazılarımı aynen şöyle değerlendirdi:
“Ruhittin Sönmez’in yazıları, Türkiye’deki güncel siyaset ve sosyal meseleleri ele almaktadır ve genellikle milliyetçi bir bakış açısından yazılmıştır.”
Yapay zeka bu genel tespitten sonra aşağıdaki detaylı açıklamaları yaptı:
Yazarın yazılarında Din ve Demokrasi Algısı:
Yazılarda din ve demokrasi konuları iç içe işleniyor. Yazar, dini referanslar kullanarak Türkiye’deki siyasi ve toplumsal sorunları eleştiriyor ve çözüm önerileri sunuyor.
• İslamcıların iktidar mücadelesi ve ahlaki erozyon: Yazar, İslamcıların iktidar mücadelesinde dini kullandıklarını, ancak iktidara geldikten sonra ahlaki değerlerden uzaklaştıklarını iddia ediyor. Yolsuzluk, adam kayırma, yalan söyleme gibi ahlaki sorunları dile getiriyor ve İslamcıların bu sorunları görmezden gelerek ekonomik gelişmelere odaklandıklarını eleştiriyor. Dinin siyasete alet edilmesinin yarattığı olumsuz sonuçları ele alıyor. (Yapay zeka bu gibi her hüküm cümlesinden sonra parantez içinde rakamlar veriyor. Bu rakamlar birer link olup, üzerine tıklayınca ilgili makalelere erişebiliyorsunuz.)
• İslamcıların laiklik algısı: Yazar, İslamcıların laikliği yanlış anladıklarını ve demokratik değerlere yeterince önem vermediklerini belirtiyor. Siyasete, ticarete ve diğer beşeri ilişkilere dini karıştırmamanın önemini vurguluyor. İslamcıların Türkiye’yi getirdiği mevcut durumdan çıkış için laikliğin ve evrensel değerlerin önemine vurgu yapıyor. Dini siyasete, ticarete ve diğer beşeri münasebetlere bulaştırmamanın önemini savunuyor. Camilerde siyaset yapılmasının bazı Müslümanları dinden soğuttuğunu ve “deizm”e yönelttiğini belirtiyor.
- Din Adamlarının Kalitesi ve Siyasallaşması: Yazar, Türkiye’deki din görevlilerinin çoğunun İslam’ın özünü anlamakta ve anlatmakta yetersiz kaldığını savunuyor. Camilerde verilen mesajların Kur’an ile örtüşmediğini, insanların dinden soğutulduğunu ve bu durumun düzeltilmesi gerektiğini belirtiyor. Türkiye’deki camiler, Kur’an kursları ve imam hatip okullarının sayısına rağmen, bu kurumlarda verilen din eğitiminin yetersizliği ve insanların dinden soğutulması sorununu ele alıyor. Gerçek İslam’ı anlatan ve yaşayan din adamlarına duyulan ihtiyacı vurguluyor. Kur’an’ın özünden kopmadan, insanları vicdanen etkileyen ve dünyayı iyileştirmeye yönelik mesajlar veren din adamlarının önemini anlatıyor.
• Biat kültürü ve itaat: Yazar, Türkiye’de yaygın olan biat kültürünü eleştiriyor ve insanların kendi akıllarını kullanmadan dini liderlere veya siyasi figürlere körü körüne itaat etmesini kınıyor. Bu durumun IŞİD ve FETÖ gibi tehlikeli örgütlerin ortaya çıkmasına zemin hazırladığını savunuyor.
Yazar yazılarında, dinin siyasete alet edilmesinin, demokratik değerlerin ve hukukun üstünlüğünün zedelenmesine yol açtığını iddia ediyor. İslam’ın özüne dönülmesi, ahlaki değerlerin ön plana çıkarılması ve biat kültüründen uzaklaşılması gerektiğini savunuyor.
Yazarın köşe yazıları, okuyucuya, İslam dininin anlaşılması, yaşanması ve toplumsal sorunlara ilişkin bir bakış açısı ve perspektif sunabilir.
****
Yazarın yazılarında adalet, hukukun üstünlüğü ve demokratik değerler:
Yazar, Türkiye’de adaletin, hukukun ve demokrasinin değerlerinin zedelendiğini belirtiyor. Yargının bağımsız ve tarafsız olmadığını, siyasi operasyonlar için kullanıldığını ve hukukun siyasallaştığını vurguluyor. Ayrıca, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ihlal edildiğini ve fiilen kuvvetler birliği sistemine geçildiğini iddia ediyor.
Hukuk Devleti ve Ekonomi arasındaki ilişki: Yazar, Türkiye’nin son yıllarda hukuk devleti ve demokrasi alanlarında gerilediğini savunuyor. Özellikle yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına yapılan müdahaleleri eleştiriyor. Hukuk devleti ilkelerinin uygulanmasının, yargı bağımsızlığı ve şeffaflığın ekonomik gelişme için de gerekli olduğunu vurguluyor.
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesinin önemine vurgu yaparak, Türkiye’nin demokratik, hukuk devleti ilkelerine bağlı kalması gerektiğini belirtiyor.
****
Yapay zeka yapmak istediklerimi tam olarak anlamış gibi.
Umarım yazılarımı inceleyen doğal zekalar da en az bu kadar doğru anlamışlardır.