2007 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında yaşananları inanıyorum ki
tarih ayrı bir başlıkta değerlendirecektir.Birilerine göre 40 yıllık
kazanımlar suya düşmüştür. Birilerine göre ülkemize ileride biçilen
gömlek yırtılmıştır.
Demokrasinin sonucu olarak, siyasetten gelen deneyimli bir dış
işleri bakanı muhalefetin bütün tehditlerine rağmen şimdi Cumhurbaşkanı
olmuştur. Bazıları benim cumhurbaşkanım değil diyor. Bazıları içine
sindiremiyor. Bazıları ideolojisi benim ideolojimle bağdaşmıyor, bu
bakımdan kendisine güvenmiyorum diyor. Sayın Gül ün yıllarca evvel
söyledikleri deşiliyor. Değişti, değişmedi diye enine boyuna aylarca
envai çeşit yorumlar yapılıyor. Merak ediyorum acaba neyi değişecekti.
Namazımı bırakacaktı. İçkimi içecekti. Eşine bikinimi giydirecekti.
Bıyıklarını kesip saçlarını arkada kuyruk mu yapacaktı. Neyini
değiştirecekti. Sanıyor musunuz ki kendisini bir zamanlar devrimci
olarak tanımlayıpta şimdi Atatürkçü geçinenler değişti. Asıl takiyyeyi
onlar yapıyorlar. Bir söz vardır. “Kırk yıllık yani olmaz kani”.
Ortada değişme diye bir şey yoktur. Sadece duruş vardır. Bence Sayın
Cumhurbaşkanının değişmeye ihtiyacı yoktur. Bu kişi bu ülkede
başbakanlık, dış işleri bakanlığı, Başbakan yardımcılığı yapmadı mı?
Beş yıl hükümette icraatın içinde olmadı mı?
Şimdide tamamen demokratik yoldan Cumhurbaşkanı seçildi. Bu
seçim,herkesin sıkı sıkıya sarıldığı demokrasinin sonucu olmadı mı?
Yoksa demokrasi her zaman solun istediği neticelerimi vermeli idi?
Daima bir solcumu zirvelerde olmalı idi? Bu muydu cumhuriyetin
kazanımları. Manevi boyutu olanlar bu ülkenin ikinci sınıf
insanlarımıydı? Onlar hep idare edilen mi olmalıydılar? Böyle
olmadığını bu ülkenin asıl sahibi olan halk gayet açık bir şekilde
söylemedi mi?
Mesaj gayet açık değil mi?. İdare edenin olmazsa olmazı bu ülkenin
vatandaşı olmasıdır. Bu ülkenin bütünlüğüne ihanet etmemiş olmasıdır.
Liyakatli ve deneyimli olmasıdır. Makamı temsil edecek tahsil ve
donanıma sahip olmasıdır.
Bunların hepsi Sayın Abdullah Gül de var mı?
Cevap: Evet var.
Öyleyse bütün aleyhte ve haddi aşan eleştirilere ya sabır.
Tüm çirkin davranışlara ya sabır.Yazılan tüm abuk sabuk yazılara ya sabır.
Yapılan ihtilal çağrışımlarına, hatta bu halden medet ummalara ya sabır.
Tabiî ki kolay değil.40 yıl mücadele vereceksiniz.Bazı makamları
kale haline getireceksiniz. Aslında hiç sevmediğiniz ve mezarını
sürekli istismar vasıtası haline getirdiğiniz insanı tüm
tehditlerinizde kullandığınız halde bu sefer muvaffak olamamış
olacaksınız. Sizin yerinizde kim olsa sinirlenir.
Anayasal güçleri de kullanamadınız. Özlediğiniz 12 Eylüllerde
olmadı. Yurt dışından da kimse müdahale etmedi. Hıncınızı da
alamadınız. Yenilginin bu tür hezimete dönüşmesi de insanı tabi ki
çileden çıkarır. Bunların hepsi doğaldır. Diğer tarafta bizi millet
yapan sessiz çoğunluk aynı vakur tavrı ile zamanını beklemiş, üstüne
düşen görevi zamanı geldiğinde tam olarak yerine getirmiştir. Hiç bir
boşluk bırakmamıştır.
Yasalarda yorumlanacak hiçbir aralıkta kalmamıştır.
Şimdi hazım zamanı. İşinize gelse de gelmese de içinize sindirme zamanı.
Benim içinse yorum farklı. Ben Sayın Cumhurbaşkanından farklı şeyler
beklemiyorum. Hükümetten de farklı şeyler beklemiyorum. Korkanların
korkularını da beklemiyorum. Bana göre şimdi işleri daha zor.
Sorumlulukları daha da artmıştır. Sığınacakları hiçbir bahane yoktur.
Karşılarında pireyi deve yapacak bir sürü muhalif vardır. Yazarından,
çizerinden, politikacısından, memurundan, işçisinden, bürokratına kadar
bir çok insan onları takiptedir. Solculara kalırsa işler böyle
tıkırında yürümez. Buna dayanılmaz. Bu durum kabul edilemez. Onlar
rövanşı almaya kaldıkları yerden devam edeceklerdir.
İktidara düşen görev ise özenle çalışmaktır. Utanmayacaklarını bile
bile onları utandırmaya çalışmaktır.Yolsuzluklarla daha fazla mücadele
etmektir. Belediyeleri daha dikkatle denetlemektir. Tarafsızlıktan
uzaklaşmamaktır. Hak sahiplerine eşit davranmaktır. Siyasetten zengin
olmayı prensip edinmemektir .Siyasete girince kısa zamanda
zenginleşenin dokunulmazlığını kaldırmaktan, onların yasa önünde
kendilerini aklamasından çekinmemektir. Dış düşmanlara karşı dik ve
onurlu duruş sergilemektir. Adam gibi ülkeyi yönetmektir.
Şimdi söylenecek en iyi söz ise şudur;
Bu güne kadar neler geçmedi ki, bunlarda geçer.