Tartışmalı Wikileaks belgelerinin dünya siyasetinde 11 Eylül benzeri bir depreme yol açacağı anlaşılmaktadır. 11 Eylül’de New York’ta gökdelenlerin yerle bir edilmesi süper gücün küresel istilasının gerekçesi yapılmıştı. Bundan başta Irak ve Afganistan payını almıştı. Yarın neler olabileceğini bugünden kestirebilmek oldukça zordur. Ülkeler ve dünya her gün yepyeni gündemlerle uyanıyor. Ülkeler arasındaki yok edilemeyen milli menfaat çatışmalarında iletişim teknolojilerinin en önemli birer silâh haline geldiği bir gerçektir. Bu araçlar kullanılarak kitleler yanıltılabiliyor, yönlendirilebiliyor ve şartlandırılabiliyor. Dostlar düşman, düşmanlar dost yapılabiliyor. Bölgesel operasyonlar gerçekleştiriliyor. Belgeler taksite bağlanmış…
Bu belgeler, Türkiye’yi yönetenler için ibretlerle doludur. ABD’nin hemen hemen bütün Avrupa ülkelerindeki Büyükelçiliklerinden gelen duyumlara göre, Türkiye’nin AB üyeliğinin bir hayal olduğu teyid edilmektedir. Ancak bu hayali üyeliği kapıda tutarak Türkiye’den bazı şeyler koparmak, Devletin yapısını değiştirtmek, kaynaklarına el koymak, yeni yapay azınlıklar yaratmak, tarımı ve sanayii perişan edici tedbirleri aldırmak ve Kıbrıs’ta Türkleri tekrar azınlık konumuna itici tek devlet (Rum devleti) pazarlamaları göz ardı edilecek gibi değildir.
KKTC’ni AB yolunda feda etmeye yatkın ihanet odakları, bir kere daha görülmüştür ki; Türkiye’nin önündeki gerçek engellerdir. Türkiye asıl bunlardan kurtulmalı… Gerekli durumlarda lüzumlu tepkileri gösteremeyen siyasiler de bunlara çanak tutmaktadırlar. Annan Plânı’nın kabul edilmesinin karşılığında KKTC neyi kazandı ki? AB tarafından vaat edilenlerin hangisi gerçekleşti? Vatan topraklarını vatan olmaktan çıkaracak, bağımsızlığı, hükümranlık haklarını reddedecek ülke ve toplumların geleceği yaşama hakları yoktur.
Rusya’nın bir mafya babası aracılığıyla Batı’nın oyuncağı olan PKK’ya silâh sattığı bilinen bir gerçektir. Peki, Rusya bunları yaptı da sözde müttefikimiz ABD, önce Çekiç Güce, daha sonra da Türkiye’ye saldırttığı bu örgüte nasıl destek sağladı; hangi istihbaratları geçti? TSK’ni yıpratmada ABD, iyi gayret sarf etti. TSK’nin gizli belgeleri, kozmik odaları, Heron uçaklarının görüntüleri ve ilgi çekici istihbaratla ilgili bilgi yandaş medyanın ekranlarından taştı durdu. ABD Büyükelçisi veya Başkonsolosu ağabeylerine menfaat karşılığı bilgi sızdırıp kendilerini satanlar, demokratik ve şeffaf ortamda gizli mi kalacak? Özel sektör ve kamu sektöründe “ABD’ye düşmanlık etmek Türkiye’nin yararına değildir, uyumlu olmalıyız” diye ortaya dökülen mahlûklar neden teşhir edilemez? Kumkapı’da Karen Fogg’a kurulan sofralar, Bebek’te ABD eski büyükelçisi Marc Harris ağabeylerinin önüne dökülen bilgi ve belgeler niye soruşturulmaz?
Haberleşme teknolojilerinin taşıdığı önem ve birer sıcak harp aracı haline gelmeleri, Telekom‘un özelleştirilmesi yanlışı, düşünen kafaları bir kere daha düşündürmelidir. Hizmetin artan maliyeti bir tarafa, ülkenin sürekli istihbarat zaafiyetlerine sürüklenmesinde Telekom ve benzerlerinin özelleştirilmesinin, Soğuk Harp şartlarının çoktan değiştiğinin fark edilememesinin acaba payı yok mudur? Nasıl olsa önümüzü açıyor diye sorumsuzca diğer kurumları dış destekli suçlama ve yıpratma yarışı iktidarlara ne kazandırır?
Türkiye, yabancı istihbarata son derece açık, yabancı ajanların at oynattığı serbest bölge haline gelmiştir. Yasadışı dinlemeler, birbirini teknolojiden de faydalanarak dinleyen farklı gruplar; hem üzücü, hem düşündürücüdür. Bugün Türkiye’ye her türlü dinleme cihazı ve bu alanla ilgili teknoloji, araç gereç internet yolundan kontrol dışı ve vergisiz sokulmaktadır. Birçok alanda olduğu gibi bu sahada da önemli kararlar almak ve hatadan dönmek gerekmektedir. Bunu bugünkü iktidar yapamaz. Bu bakımdan, Haziran 2011 Genel Seçimleri birçok açıdan farklı bir seçim olmak durumundadır. Bu seçimlerden mevcut iktidarın kazanarak çıkması halinde Türkiye Türkiye olarak kalabilecek mi? Türk Milletini inkâr eden, milli kimliği reddeden, ülkeyi bir marifet gibi etnik çorbaya çevirici yeni ve sözde sivil anayasa sinyalleriyle ülke nereye varacak?
Her türlü siyasi mülahazanın dışında bu gerçekleri düşünmek durumundayız.