Vesikalı veya Ödüllü Yar; Sinema Sektörü

36

Fikir emekçileri günümüzde hala adli soruşturmadan kurtulamıyorlar. Genelde çoğu da yargı ve soruşturma sonucu beraat eder ama, boşu boşuna mahkemelerimiz böylece meşgul edilir. Babıali’de gazetecilik yaparken ani bir kararla Polatlı Topçu ve Füze Okulu ile Erzurum Tabakhane Topçu Alayına askere giderken (1968) hakkımda açılan 40 küsur dava devam ediyordu. Fikir suçunu çok iyi bilirim. Bunun ıstırabını duyduğum için de Yüzaltmışüç (Yunus Emre Yayınevi 1974) adlı eserimde görüşü ne olursa olsun fikir suçlarından yargılananları anlattım, düşünce özgürlüğünü savundum, hakikat arayışımı sürdürdüm.

Bu süreç benim için epeyi süre devam etti. Bir sivil toplum kuruluşu yöneticisi olarak fikir ve sanat sitemizdeki resimli romandan (2006), sonra Yürüyüş Yolu adlı biyografik anı kitabından (2014) yine yargılandım. Çünkü fikir emekçiliğinin, emekliliği yoktur. Hak vaki olana kadar üretmeye devam eder, hakkında dava açılır veya açılmaz. Öyle ki bunu hocamız, şair Arif Nihat Asya şöyle ifade ediyor; “Sessizce düşünsek, duyacaklar bir gün/ Olmazları olmuş sayacaklar bir gün/ Onlar bu vehimle ellerinden gelse/ Rüyalara sansür koyacaklar bir gün!”

Yürüyüş Yolu davası görülürken kurucusu olduğum Türkiye Yazarlar Birliği’nden, üyeleri olduğum Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden, kısa adı FIJ olan Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’ndan (Internatıonal Federation Of Journalistes), Edebiyat, Sanat, Kültür Araştırmaları Derneği’nden vs belki duymamışlardır ama geçmiş olsun, dava nasıl gidiyor falan gibi yakınlaşma bile görmedim, duymadım.

Aydın Yüreğindeki Sorumluluk

Telif Hakları Derneği Başkanımız Cafer Vayni davayı sahiplendi, bilgi ve belge verdi, Avukat Mehmet Cangir de hukuki danışmanlık yaptı. Davalarımdan aklandım. Müteşekkirim kendilerine. Cafer Vayni bunu hep yapıyor. Açıyı genişletti ve dijital dünya, yayın, kültür, sinema, müzik ve güzel sanatlar endüstrisi için de çok önemli sahiplenmeler gerçekleştiriyor. En son Doğuş Üniversitesiyle birlikte (2024) sinema endüstrisi telif hakları sempozyumunu hayata geçirdi, 2025’te ise yine Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla güzel sanatlardaki telif haklarını ve fikri hukuku gündeme taşıyacak.

Bunlar imkanla falan değil, yürekle, ufukla, aydın sorumluluğuyla, sivil topluma zaman, kadro ve kaynak aktararak üretenlere faydalı olmak için yapılan etkinliklerdir. Üstelik çağdaş kamusal bir alanı da sahiplenmektir.

Çengelköy Doğuş Üniversitesi kampüsünde iki gün süren(29-30 Kasım 2024) ve benim de sonuna kadar takip ettiğim programda 5 oturum gerçekleşti, 27 akademisyen iştirak etti, 14 tebliğ sunuldu ve tartışmaya açıldı.

Program sunucusu Doç Dr.Nermin Özcan Özer de takdimindeki nokta atışlarıyla mesela “sinema farklı disiplinler harmanlayarak seyirciye ulaşan güçlü, etkili bir sanat dalıdır” hatırlatması bir bakıma önemli bir tebliğ yansıtmak gibiydi. Güzel Türkçesi, konuya hakimiyeti, hal ve tavrı ile pekiyi aldı.

Telif İnsan Hakkı Ve Hukuku

Cafer Vayni Başkan insana, fikri üretime, esere, çağa yatırım yapmaya endekslediği açıklamasına göre; sinema sansür tarihidir. Türkiye’de 1932-1988’e kadar 26 bin 273 sansür uygulaması dolayısıyla sinema sektörü fazla gelişemedi.

Başkan Cafer Vayni’nin bir hatırlatması çok önemliydi. Şöyle dedi uzun konuşmasında; “Birleşmiş Milletler Beyannamesinin 27. Maddesi telifin bir insan hakkı oyduğunu tescil eder, hatırlatır. Sonra UNESCO 1955’te Cenevre Antlaşmasıyla dünya telif haklarını zapturapt altına aldı. Artık telif hakları bütün dünyada dolaşabiliyor. TRIPS Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması (1988) yaygınlaştı. Türkiye’de bundan nasipleniyor ve nasiplenecek. Ekonomiye de ciddi bir katkı verecek. Zaten bunun en son örneği yurtdışına satılan televizyon dizileridir.” Sadece bunlar için bile birkaç özel oturum yapılabilirdi. Çünkü milli kimliğimiz ve toprağımız, bir de iddiamız üretmeye ve eser vermeye çok yatkın. Üstelik kolektif bir çaba sinema.

Özellikle günümüzde Uluslararası Almanya, Azerbaycan Kitap Fuarına ve Kazakistan’a giden yayınevleri kitaplarının telif haklarını da satarak mutlu dönüyorlar artık. Bu güzel ve önemli bir gelişmeydi telif hakları için. Hatta bunun için de mesleki sivil toplum kuruluşları örgütlendi.

Yaratıcı Özgürlük Teşvik Edilmeli

Doğuş Üniversitesi bu konuda bir “uzman akademi” oldu diye düşünüyorum. Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Mustafa Alper Gümüş sinemanın bir eğlence değil, bir sanat formu, bir düşünce alanı, varoluş sorularına muhatap bir sektör olduğunu, insan hakikatinin arayışını netice verdiğini savundu. Önemli bir tespit bu. Prof.Dr. Gümüş, zamanı damıtan bir araç olan sinemanın, vakti mühürlemek için değil, dağıtmak, parçalamak ve sorgulamak olduğunu öne süren Tarkovski’yle aynı düşüncede. Dolayısıyla sinema sektörü ruhen ve hukuken korunmalıdır.

Dünyamızda siyasi gelişmeler kadar kültürel ve teknolojik gelişmeler de çok hızlı. Kronikleşmiş problemler, yapay zekanın oluşması dolayısıyla, sinema sektörü elbette problemlerinin çözümlenmesi beklemektedir. İşte bütün bu hususlar Doğuş Üniversitesi’ndeki sempozyumda görüşüldü. Program sonuna doğru Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Mevzuat Dairesi Başkanı Şükriye Şirin de eleştirilere cevap verdi, yanlış anlaşılmalı düzeltti. Bu da önemli ve iyi bir gelişme.

Sempozyumdaki tebliğ, eleştiri ve cevaplara göre; sinema sektöründe hakikat arayışı devam ediyor, öte yandan da köklü değişiklikler birbiri ardından geliyor, edebi eser sayılan sinema ve telif bir insanlık mirasıdır, yaratıcı özgürlük teşvik edilmelidir, sanat ve sanatçının korunmasında tek yetkili ise bakanlıktır. Ayrıca sinema telifleri yeteri kadar toplanamıyor, bir tıkanıklık yaşanıyor, belli ki bir boşluk vardır ve bu giderilmelidir. Başta Sanatçı Kemal Sunal ailesi olmak üzere mahkeme süreçleri devam ediyor. Bunun için konuya ilişkin uzman sayıları artırılmalıdır. Çünkü çoğaltmalar artık videolarla olduğu için kontrolü de zor yapılıyor. Konuya ilişkin eski Bakan Ertuğrul Günal çok çaba sarf etti ama devamı gelmedi, gelemedi. Dolayısıyla ilgili kurum, kuruluş ve üretici sektör temsilcileri sık sık bir araya gelinmelidir. Meslek birlikleri güçlendirilmelidir. Ayrıca yaptırım olmadıkça sorunlar da maalesef çözülemiyor.

Telif Hakları Derneğimizin lokomotif olduğu Sinema Sempozyumu notlarıma göre; sinemada da RTÜK gibi bir kamusal oluşuma ihtiyaç vardır, fakültelerimizdeki sinema öğrencileri için bir festival düzenlenmelidir, Kültür Bakanlığı gelişmelerde öncü olmalı, sinema festivalleri kimliklendirilmeli, sinema emekçilerinin hakları korunmalı, yabancılarla ortak yapımlar teşvik edilmeli, desteklenmeli, sinema çalıştayı yapılmalı, İletişim Fakültelerinde sinema dersi okutulmalı ve arka planı genişletilmeli.

Grevler Sinemayı ABD’den İngiltere’ye Taşıdı

Toplantıya anlı şanlı sanatçılardan ve sinema sektörünün önde gelenlerinden kimse yoktu. Oysa haberleri vardı ve davet edilmişlerdi. Buna rağmen toplantı ilgiyle sürdü. Sempozyumda merhum Sanatçı Kemal Sunal Ailesinin Avukatı Hanife Güven 82 film için açılan davanın devam ettiğini belirtirken, İstanbul Bölge Adliyesi Savcısı Asım Ekren internette yapılan ihlallere karşı mücadelenin 100 bin tık aldığını hatırlattı. Bu da önemli bir tespit. Avukat Ceren Kalı ise “umuma iletim hakkının kapsamı, yürürlükteki yasa ve tasarı bağlamına ilişkin” önerilerini sunarken bir çatı kuruluşa ihtiyaç olduğuna dikkat çekti.

SATEM Meslek Birliği Başkanı Mehmet Güleryüz de telif hakları konusunda çok çaba vermelerine rağmen, girişimlerinin sonuçsuz kaldığını; ancak televizyon dizilerinin bu teliflerin ödenmesini sağladığını, dolayısıyla sistemin işlediğini, öte yandan da ciddi bilgi eksiklikleri olduğunu, üretenlere teliflerin hemen yansıtılması gerektiğini anlattı.

Konuşmalarda yurtiçi ve dışı dizilerin Türkçe öğrettiği, şive ve lehçe farklılıklarını giderdiği de ileri sürülerek savunuldu. 30 Yıllık Holywood sinema deneyim sahibi sinemacı ve oyuncu Metin Güngör yapay zekanın sadece müzikte değil, sinemada da sorun olacağını anlatırken başta Hoolywood Sineması olmak üzere dünya sinemasının kötü durumda olduğuna işaret etti. Sanırım ABD dahil bazı ülke sinemacılarının grevi yüzünden sektör film çekmekte zorlanılıyor. Bu arada sinema yeni dönemde grevler yüzünden Amerika’dan İngiltere’ye geçti.

Meslek Birlikleri Çok Artınca

Konya Selçuk Üniversitesi’nden Prof.Dr. Altekin Can ve Prof.Dr. Sedat Şimşek sempozyuma özel bir alaka göstermişlerdi. Kiliseden Camiye çevrilen ibadethanelerin belgeselini yapan Sedat Şimşek Hoca talebelerini ahlaklı yetiştirdiğini anlatarak alkış aldı ve “Sinema sektörü çalışanları ahlaklı olunca o zaman hak yenmez, kul hakkına dikkat edilir” demez mi? Keşke öyle olabilsek!

Çeyrek asırdır telif hakları hukukçusu olarak çalışan Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü Mevzuat Daire Başkanı da 1995’te Gümrük Birliği Sözleşmesiyle başlayan süreçte, en son 2021’deki değişiklikle yeniden yapılanma sağlandığını, uyumlu olmasına rağmen uygulanmadığını, istenilen seviyeye gelinmediğini, sektörde 27 meslek birliği ve bir federasyon olduğunu hatırlatarak tek muhatap olsa daha faydalı olunabileceğini anlattı. Devletin kaynak topladığını ve hak sahiplerine dağıttığını, fakat cumhurbaşkanlığı sistemiyle yeni bir değişim ve uygulamaya gidildiğini, bazı yasaların kadük olduğuna dikkat çekti.

Dünyada sinema sektörü deyince sadece Amerika değil, 1960’lı yıllarda Fransa da iddialıydı ve rakipti. Söz konusu zaman dilimi duygusal ve romantik bir dönemdi. Alain Delon, Brigitte Bardot, Jean Paul Belmando, Catherine Deneuve gibi sanatçılarla Franasız filmleri Türkiye dahil bütün dünyada kapalı gişe oynadı. Sovyetler Birliği’nde de Yönetmen Grigori Cuhray’ın Dünya Savaşı sırasında bir Rus neferini anlattığı(1959), Vladimir İvashov ve Zhanna Prokhorenka’nın baş rol oynadığı; barış özlemi ve harbin yıkımlarını konu aldığı film “Askerin Türküsü” de Türkiye dâhil her ülkede hasılat rekorları kırdı.

Tanıtım İçin Sinema Öncü

Bizde ise yeni yeni kıpırdanmalar oluyor. En şık örnek ise Meryem Uzerli, sonra Vahide Parçin ile Halit Ergenç’in başrolde olduğu, gerekli ve gereksiz eleştirilere rağmen Muhteşem Yüzyıl çoğu ülke televizyonlarına satıldı. Hem döviz girdisi ve hem de Türkiye’nin tanıtımına katkı sağladı.

Sinema böyle bir sektör.

Kaynağı ve sanatçısı zengin olan, insana ve fikre yatırım yapan ülkeler bugün için açık olan bir fırsatı yeniden değerlendirebilirler. Bütün bunları hatırlattığı, gündeme taşıdığı ve sektör emekçilerinin haklarını koruduğu için Cafer Vayni başkanlığındaki Telif Hakları Derneği ve Doğuş Üniversitesinde teşekkürler.