17 Şubat 1926 tarih ve 743 sayılı Türk Medeni Kanununun, 1 Ocak 2002 tarihinde uygulamadan kaldırılıp, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesi üzerine bir araştırma yaparak kanundaki yanlışları ve eksikleri tespit ettim. Bu tespitlerin tamamını bize ayrılan köşede yayınlamanın imkânı yoktur.
Ancak doğumdan ölüme herkesi ilgilendiren bu temel yasa dilinin de yaşayan Türkçenin en güzel örneklerinden biri olmasını beklerdik. 298 kelimenin yeni kanunda yer almadığını bu kelimelerin ancak % 10’nun değişmesi gerektiğine, kalan kelimelerin hukuk dilinde değiştirilmesinin imkânsız olduğunu, yeni kelimelerin eski kelimelerin tam karşılığı olmadığı açıkça görülmektedir.
Bunlardan bazıları;
Temyiz: Ayırt etme, Temyiz Kudreti: Ayırt etme gücü, Mümeyyiz: Ayırt etme gücüne sahip kişi. Tahsis: Özgülüme, Fahri: Onursal, İntikal: Geçmek, Feragat: Vazgeçmek. Medeni Kanunumuzda böyle bir çok kelime iğdiş edilmiş, gaye Öztürkçe kelimeler bulmak. O zaman sormak lazım kabuk Türkçe var mı? diye.
Bunları kısaca değerlendirdikten sonra YUSUF YANÇ isimli bir öğretmenin yazdığı Türkçe ile ilgili yazıyı çok önemli bulduğum için köşemde aynen yayınlamayı uygun gördüm.
Türkçemizi ne hale getirdiler? Sık sık bunu soranlar var. Bir dil bu kadar yabancı dillerin etkisi altında kalıp, saçma sapan bir dil haline nasıl gelir? Bu yazıyı okuyun ve görün, Türkçenin ne hale geldiğini.
Karamanoğlu Mehmet Bey’i arıyorum, göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı? Bir ferman yayınlamıştı. Bu günden sonra, divanda, dergâhta, bargahta, mecliste, meydanda Türkçeden başka dil konuşulmaya. Diye hatırlayanınız var mı?
Dolanın yurdun dört bir yanını, çarşıyı, pazarı, köyü, şehri fermana uymayanınız var mı? Nutkum tutuldu, şaşırdım merak ettim. Dolandığımız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere gördüklerinize, duyduklarınıza üzüleniniz var mı? Tanıtım demo, sunucunun spiker, gösteri adamının şovmen, radyo sunucusunun diskjokey. Hanım ağanın first Lady olduğuna şaşıranınız var mı? Dükkanın store, bakkalın market, torbanın poşet, mağazanın süper, hiper, gross market, ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı? İlan tahtasının bilbooard, sayı tahtasının skorboard, bilgi alışının brifing, bildirgenin deklerasyon, merakın, uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?
Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı beldelerin girişinde welcome, çıkışında good bye okuyanınız var mı? Korumanın, muhafızın, bodyguard, sanat ve meslek pirlerinin duayen, itibarın, saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı? Sekinin, alanın platform, merkezin center, büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final, özlemin nostalji, olduğun öğreneniz var mı? İş hanının Plaza, bedestenimizin galeria, sergi yerlerimizin centroom, showroom, büyük şehirlerimizi mega kent diye gezeniniz var mı? Yol üstü lokantanızın fast food, yemek çeşitlerinizin menü, hesabını adisyon diye ödeyeniniz var mı? İki katlı evinizi dublex, üç katlı evinizi triplex, köşklerinizi villa, eşiğinizi antre, bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?
Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik, vurguncunun spekülatör, eşkiyanın mafya, desteğe, koltuk çıkmaya sponsorluk diyeniniz var mı? Dağın tepesindeki köyde cafe show levhasının altında kahve içeniniz var mı? Toprağımızı, bayrağımızı inancımızı çaldırmayalım derken, dilimizin çalındığını talan edildiğini özün el diline özendiğine içi yananız var mı? Masallarımızı, tekerlemelerimizi, atasözlerimizi unuttuk. Şarkılarımızı Türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik. Türkçemiz elden gidiyor dizini döveniniz var mı? Karamanoğlu Mehmet Bey’i arıyorum göreniz bileniniz var mı? Bir ferman yayınlamıştı hayal meyal hatırlayıp da sahip çıkanınız var mı?
Çocukluğumuzda “Vatandaş Türkçe konuş” kampanyası vardı. Sureti haktan görünse de hedef azınlıklardı. Mahalledeki bir abimiz bir gün ada vapuruna binip Türkçe konuşmayanları nasıl yola getirdiğini anlatmıştı. Galiba asıl şimdi böyle bir kampanya açmak gerekiyor. Tabi zorlamadan
Bu acı durum karşısında vatandaş Türkçe konuş kampanyası açmak gerekiyor. Türkiye’deki bütün milli dernekleri bu konuda göreve çağırıyorum.