Kerkük ve Musul Konusu:
Ortadoğu’yu GBOP çerçevesinde yeniden şekillendiren ABD bugün; Kerkük, Musul gibi petrol ve doğal gaz yatakları yönünden dünyanın en zengin bölgelerinden bu iki önemli merkezde söz sahibi olmuş, askerlerini bu bölgelere yerleştirmiş, kimi terör gruplarını kendi menfaati için kullanır hale gelmişken;
Evet, yüzyıllar boyunca atalarımızın egemenliğinde kalan; Türkmen kardeşlerimizin yaşadığı bu iki önemli vilayetin zamanı geldiğinde ”Türkiye’nin 82 ve 83’ncü illeri olur” söylemi; o bölgelerde yaşayan kardeşlerimize bir mesaj, bir moral verme olarak değerlendirilebilir.
Ancak bölgede yaşayan Türkmen kardeşlerimizin bu süreç yaşanırken orada yalnız olmadıklarını göstermek, onların yasal haklarını savunmak, bölgede ulusal güvenliğimizi tehdit eden oluşumları engellemek ama bunu da bölgede mevcut ülkelerle koordine ederek yapmak önceliğimiz olmalıdır.
Şu anda da ülkemizi yönetenler bunu yapmanın gayretindedirler.
Atatürk’ün ”Yurtta sulh, cihanda sulh” söylemi; dış ilişkilerimizde daima bize yol gösteren en önemli tespiti olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini barındıran bu coğrafya; üç kıtayı birbirine bağlayan, tarihsel ve yaşamsal geçmişi, bölgesel zenginliği, çevresinde mevcut pek çok sorunlu komşu ülkelerle önemli bir görüntü arz etmektedir.
Pek çok medeniyetlere, dinlere otağ olmuş vatan topraklarımıza, 1071’de adımımızı attığımız ilk günden buyana Haçlı zihniyetinin temsilcileri; Türklerin, Büyük Türk Milletinin bu coğrafyada olmasını hiçbir zaman istememiş, burada olmamızı içine sindirememiştir.
Ardımızda kalan 946 yıllık zaman, bizlerin ata yadigârı bu topraklardan çıkıp gitmemiz, çıkarılmamız amacıyla kurgulanmış senaryoları, türlü ihanetleri, savaşları anlatır.
Orta Asya’dan başlayan yaşam mücadelemizi anlatan tarih sayfaları, üç kıtanın hâkimi Osmanlı’nın yıkılmasıyla başlayan süreçte yaşananları, istiklal savaşımızda; ‘düşman vatanın bağrına hançerini dayadığında’, her türlü ihanet ve şer odaklarının neler yaptığını, bağımsızlığımız, özgürce yaşam hakkımız için milletimizin tereddütsüz canı da, malını da nasıl feda ettiğini, tarih sayfalarımız açıkça belirtmiştir.
Devletimizin bir asırlık kuruluş tarihi içerisinde bizim hiçbir ülkenin toprağında gözümüz olmamış tam aksine vatan coğrafyamızı savunabilmek adına türlü tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya olmuş ama bunları da dimdik duruşumuzla, birlikteliğimizle, vatanımızı savunmanın kararlılığı ile savuşturmaya hazır olduğumuzu cümle âleme göstermişizdir.
Ancak ulusal güvenliğimizi korumak, kollamak adına yeri ve zamanı gelir de böylesi bir durum söz konusu olursa şu husus bilinmelidir ki;
Türkiye bölgesinin en güçlü devleti olarak, milletinden aldığı güç ile topraklarımıza vaki olacak her türlü tehdidi; bugün de savuşturacak, hakkını hukukunu her zeminde koruyabilecek güç ve kararlılıktadır.
Yakın tarihimize bakıldığında:
Devletimizin, milletimizin milli menfaatlerini korumak adına Cumhuriyet Ordularımızı sadece Kıbrıs adasında görürüz ki, bu başarılı harekât da adada ki soydaşlarımızı Rum mezaliminden kurtarmak, adanın Yunanistan’a ilhakını önlemek, Lozan’da kurulan Türk-Yunan dengesinin bozulmasının önünü kesmek amacıyla 1959-1960 Londra ve Zürih uluslararası anlaşmalardan doğan Türkiye’nin Garantörlük hakkı çerçevesinde gerçekleşmiştir.
Kore’de dünya barışına hizmet adına o yaban ellerde yarattığımız kahramanlıkları tarih sayfalarına kazıyan Mehmetçiklerimizi, dost ve müttefik Güney Kore’deki Türk Şehitliğinde yatan evlatlarımızı unutmamak gerekir.
Kısacık da olsa özetlemeye çalıştığım bu tarihsel gerçeklere bakıldığında;
Asırlık bir çınar gibi dimdik ayakta duran Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yaşam alanı olarak bellediği aziz vatanımızda her dönemde birilerinin gözü olmuş, türlü oyunlarla vatanımızı karıştırmak isteyenler bulunmuştur. Bunların cevabı; geniş bir analizini yapmış olduğum ”ÖNCE VATAN” isimli kitabımda mevcuttur.
Bu yazı dizimde vurgulamak istediğim en önemli husus; Büyük Türk Ulusunun vatanına, milletine, devletine, bayrağına olan sevgisinin, tutkusunun hiçbir zaman kaybolmayacağının, yok edilemeyeceğinin mesajını vermektir.
Onun içindir ki;
Vatan:
Türk Milleti için her şeyden önce gelir, her şeyden aziz bilinir.
Onun içindir ki; topraklarımıza bir saldırı olduğunda daima ”Önce Vatan” denir. Türk Milletinin vatan bellediği her coğrafya parçası onun vazgeçilmezidir. Asırlar boyunca tarih sayfaları bunu böyle yazmış, böyle bellemiştir.
Çünkü Vatan:
Türk Milletinin yaşam hamurudur. Bu hamur Türk Milletinin namusudur, şerefidir, onurudur.
Çünkü Vatan:
Türk Milletine atalarından emanet, burçlarında ay yıldızlı bayraklarımızın dalgalandığı gururudur.
Çünkü Vatan:
Gelecek nesillerimizin istikbali, yaşam geleceklerinin ele geçirilemeyen, geçirilemeyecek son kalesidir. Türk Milleti için vatan söz konusu olduğunda, ona olan bağlılık her şeyden önce gelir.
Türk Milletinin ardında kalan muhteşem tarihimize baktığımızda;
Vatan:
Kimi zaman canımıza can katan, kimi zamansa uğruna can verdiğimiz topraktır.
Aziz vatan topraklarımızda bir ve beraber olmamızın yegâne anahtarı; karşılıklı güven, saygı ve sevgi bütünlüğümüzdür.
Büyük Türk Ulusu bundan önce olduğu gibi; bundan sonra da bir ve beraber olmamızın verdiği güç ile önüne çıkacak her türlü engeli aşacak kudrette olup; çağdaş yarınların aydınlattığı ileri medeniyet seviyesine giden yolda hızla ilerlemeye devam edecektir. SON
Not: Yazarımızın “Önce Vatan” İsimli Kitabı Bilge Oğuz yayınevinden temin edilebilir