Vahideddin’in Fevzi (Çakmak) Paşa’ya Verdiği Tarihi Görev

71

Merhum Bülent Ecevit’in  “Vahideddin hâin değildi!”  diyerek başlattığı ve basında yankı yapan sözleri, etkisini hâlâ sürdürmekte, bundan ötürü basında lehde – aleyhde yazılar sürüp gitmekte.

Vahideddin’in hâin olmadığına en büyük delil olarak da, Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’ya bizzat Vahideddin’in gönderdiği gösterilmekte.

X

Şimdi bu iddianın ispatını Fevzi (Çakmak) Paşa’dan dinleyelim. Fevzi Paşa, yakın tarihimizin en büyük sırrı diye neşredilen bu ifşayı, refikası (eşi) Fitnat hanıma, şöyle açıklamıştır:

“Fitnat, demiş Mareşal. Öyle bir şey biliyorum ki, ortaya çıkıp söylememe bugüne kadarki tutumumuz ve davranışlarımız müsait değil. Mecburum, bu sırrı kendimle beraber mezara götürmeye.”

Ve işte Mareşalin senelerce sakladığı büyük sırrı ki, Sultan Vahideddin’in vatansever bir insan olduğunu ve kurtuluşu Anadolu’da gördüğünü izaha hâcet bırakmayacak derecede apaçık göstermektedir.

Dinleyelim Fevzi Paşa’yı:

“Mütareke senesinde, bir Cuma Selâmlığı’ndan sonra Sultan Vahideddin beni huzuruna kabul etti:

‘Paşa, dedi. Durumu görüyorsunuz. Bu işler ancak Anadolu’da teşkilâtlanarak kurtarılabilir. Bana Anadolu’da teşkilât kuracak, memleketi şu karanlık durumdan kurtarabilecek Paşaların bir listesini yapıp getirin.’

“Ertesi Cuma, yine Selâmlıktan sonra huzuruna girip hazırladığım listeyi verdim. Dikkatle okuduktan sonra, bir müddet sustu. Sonra yarı kapalı gözleriyle ağır ağır, tane tane konuşmaya başladı:

” ‘Paşa, Mustafa Kemal Paşa hırsız mıdır?’

” ‘Hâşâ Padişahım!’

” ‘Bir namussuzluğu, ahlâksızlığı var mıdır?’

” ‘Hâşâ Padişahım!’

” ‘Beceriksiz ve kabiliyetsiz midir?’

” ‘Hayır Efendimiz. O hepimizden bilgili, kabiliyetli ve dinamiktir.’

” ‘O hâlde bu listeye niçin onun adını yazmadınız?’

“Hiç düşünmeden cevap verdim:

” ‘Padişahım, Mustafa Kemal Paşa yenilik, bilhassa öteden beri Cumhuriyet taraftarıdır.’

”  Padişah elindeki kâğıdı atar gibi masanın üzerine bıraktı. Ayağa kalkıp pencereye döndü. Limanda demirli İtilâf Devletleri (aralarında Osmanlı Devleti aleyhinde anlaşmış bulunan İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan) gemilerini göstererek:

” ‘Paşa, Paşa! Bu gemileri görmek kanıma dokunuyor. Bu memleket kurtulsun da isterse Cumhuriyet olsun. Kendine selâmla birlikte tebliğ ediniz. Haftaya Cuma günü Mustafa Kemal Paşa’yı göreceğim.’ ” (Tercüman Gazetesi, 10 Nisan 1976’dan naklen: Vehbi Vakkasoğlu, Bozgun, İstanbul – 1977, s. 166-167)

X

2231

Mustafa Kemal Paşa ile Vahideddin arasında doğmuş dostluğun geçmiş safhalarına bakınca böyle bir gelişmenin çok mümkün olacağı görülmektedir. Ya sonrası. Bu samîmi dostluğun ve işbirliğinin âkıbeti niçin bir uçurumla bitmiştir? Bu sorunun cevabını da şöyle veriyor bu hatırayı nakleden Sn. Yavuz Senemoğlu:

Sonrası. Evet, sonrası tarihimizin bir çok örneklerinde olduğu gibidir. İnsan yaradılışımızın hep ileriye, hep yükseğe bakan, ilerlemek ve yükselmek hırsı. Ötede, hem Saltanatının tehlikeye düşmesi, hem kişisel mevkiinin elden gitmesi gibi endişeler araya kapatılamaz mesafeler açtı.

Ancak kadere teslimiyeti olan Padişah, vatanı terk ettikten sonra San Remo’da şu cümleyi söyleyecek kadar feragat içindedir:

‘Saray ve saltanat yıkılmış ne çıkar, vatan kurtuldu ya.’

X

Yukarıdaki hatıraya açıklık getiren ve bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından Falih Rıfkı Atay’a da anlatılmış bulunan son görüşmeyi, E. Behnan Şapolyo, onun ağzından nakletmiştir. (A.g.e. s: 167 – 168)

 

 

 

 

 

 

Önceki İçerikAydınlar Ocakları Yeni Gelişmeler Karşısında Ne Yapmalıdır ?
Sonraki İçerikCaminin İçindekiler
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.