Merhum Bülent Ecevit’in “Vahideddin hâin değildi!” diyerek başlattığı ve basında yankı yapan sözleri, etkisini hâlâ sürdürmekte, bundan ötürü basında lehde – aleyhde yazılar sürüp gitmekte.
Vahideddin’in hâin olmadığına en büyük delil olarak da, Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’ya bizzat Vahideddin’in gönderdiği gösterilmekte.
X
Şimdi bu iddianın ispatını Fevzi (Çakmak) Paşa’dan dinleyelim. Fevzi Paşa, yakın tarihimizin en büyük sırrı diye neşredilen bu ifşayı, refikası (eşi) Fitnat hanıma, şöyle açıklamıştır:
“Fitnat, demiş Mareşal. Öyle bir şey biliyorum ki, ortaya çıkıp söylememe bugüne kadarki tutumumuz ve davranışlarımız müsait değil. Mecburum, bu sırrı kendimle beraber mezara götürmeye.”
Ve işte Mareşalin senelerce sakladığı büyük sırrı ki, Sultan Vahideddin’in vatansever bir insan olduğunu ve kurtuluşu Anadolu’da gördüğünü izaha hâcet bırakmayacak derecede apaçık göstermektedir.
Dinleyelim Fevzi Paşa’yı:
“Mütareke senesinde, bir Cuma Selâmlığı’ndan sonra Sultan Vahideddin beni huzuruna kabul etti:
‘Paşa, dedi. Durumu görüyorsunuz. Bu işler ancak Anadolu’da teşkilâtlanarak kurtarılabilir. Bana Anadolu’da teşkilât kuracak, memleketi şu karanlık durumdan kurtarabilecek Paşaların bir listesini yapıp getirin.’
“Ertesi Cuma, yine Selâmlıktan sonra huzuruna girip hazırladığım listeyi verdim. Dikkatle okuduktan sonra, bir müddet sustu. Sonra yarı kapalı gözleriyle ağır ağır, tane tane konuşmaya başladı:
” ‘Paşa, Mustafa Kemal Paşa hırsız mıdır?’
” ‘Hâşâ Padişahım!’
” ‘Bir namussuzluğu, ahlâksızlığı var mıdır?’
” ‘Hâşâ Padişahım!’
” ‘Beceriksiz ve kabiliyetsiz midir?’
” ‘Hayır Efendimiz. O hepimizden bilgili, kabiliyetli ve dinamiktir.’
” ‘O hâlde bu listeye niçin onun adını yazmadınız?’
“Hiç düşünmeden cevap verdim:
” ‘Padişahım, Mustafa Kemal Paşa yenilik, bilhassa öteden beri Cumhuriyet taraftarıdır.’
” Padişah elindeki kâğıdı atar gibi masanın üzerine bıraktı. Ayağa kalkıp pencereye döndü. Limanda demirli İtilâf Devletleri (aralarında Osmanlı Devleti aleyhinde anlaşmış bulunan İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan) gemilerini göstererek:
” ‘Paşa, Paşa! Bu gemileri görmek kanıma dokunuyor. Bu memleket kurtulsun da isterse Cumhuriyet olsun. Kendine selâmla birlikte tebliğ ediniz. Haftaya Cuma günü Mustafa Kemal Paşa’yı göreceğim.’ ” (Tercüman Gazetesi, 10 Nisan 1976’dan naklen: Vehbi Vakkasoğlu, Bozgun, İstanbul – 1977, s. 166-167)
X
2231
Mustafa Kemal Paşa ile Vahideddin arasında doğmuş dostluğun geçmiş safhalarına bakınca böyle bir gelişmenin çok mümkün olacağı görülmektedir. Ya sonrası. Bu samîmi dostluğun ve işbirliğinin âkıbeti niçin bir uçurumla bitmiştir? Bu sorunun cevabını da şöyle veriyor bu hatırayı nakleden Sn. Yavuz Senemoğlu:
Sonrası. Evet, sonrası tarihimizin bir çok örneklerinde olduğu gibidir. İnsan yaradılışımızın hep ileriye, hep yükseğe bakan, ilerlemek ve yükselmek hırsı. Ötede, hem Saltanatının tehlikeye düşmesi, hem kişisel mevkiinin elden gitmesi gibi endişeler araya kapatılamaz mesafeler açtı.
Ancak kadere teslimiyeti olan Padişah, vatanı terk ettikten sonra San Remo’da şu cümleyi söyleyecek kadar feragat içindedir:
‘Saray ve saltanat yıkılmış ne çıkar, vatan kurtuldu ya.’
X
Yukarıdaki hatıraya açıklık getiren ve bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından Falih Rıfkı Atay’a da anlatılmış bulunan son görüşmeyi, E. Behnan Şapolyo, onun ağzından nakletmiştir. (A.g.e. s: 167 – 168)