Vah Benim Kıbrıslım! (1)

87

Kıbrıs la ilgili olarak televizyonlarda program üstüne program yapılıyordu.

Her grup, her düşünceden siyaset adamı konuşturuluyordu.

Sivil cenahtan her çeşit düşünceye yer veriliyordu.

Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri’nden emekli birçok elçimiz fikir beyan ediyor,

Güzel açıklamalarda bulunuyordu.

Gerçi nadiren nahoş sözler sarf edenler de, olmuyor değildi!

Yazık ki, Yunan’ın, Rum’un, AB’nin ve ABD’nin ağzıyla konuşanlar da çıkıyordu!

Fakat genellikle Türk Dışişleri’nin çok değerli elemanlara sahip olduğu bir gerçektir.

Gerçekten Türk Dışişleri güvenilir, vazifeşinas, vatanperver, ağırbaşlı, ne dediğini bilen,

Ne yapacağını kestiren kişilerden oluşuyor.

Türkiye ve yavru vatan Kıbrıs’ın menfaat ve çıkarlarını savunan görüşlere sahip kimselerdir.

Türk Dışişleri ve Türk milleti bunlarla ne kadar övünse yeridir.

Tabii bu arada çeşitli yazar-çizer takımı da, ekranlarda boy gösteriyordu.

Umumiyetle gayet oturaklı, saygın, isabetli konuşmalar yapılıyordu.

Maalesef az da olsa, çatlak sesler çıkaranlar da olmuyor değildi!

Hemen belirteyim ki, sessiz çoğunluğun sesi, bütün seslerin üstündedir.

En doğru, en isabetli söz odur. Her zaman olduğu gibi son noktayı o koyar.

Çünkü o, halkın sesidir. Halkın sesi ise, Hakk’ın sesidir.

Hiç şaşmaz. Asla yanılmaz.

Bu rahatlatıcı hüküm bir yana değerli okur!

Zamanın son bir televizyon programında, özellikle Kıbrıs’taki muhaliflerden oluşan konuşmacıların;

Konuşmaları kanımızı dondurmuştu.

Hayretten hayrete düşürmüştü.

Dehşet içinde bırakmıştı bizleri.

Bu programda Türkiye yerden yere vurulmuştu (2002)!

Merhum Denktaş ağır tenkitlere maruz kalmıştı!

Çok yakışıksız sözler söylenmişti!

Annan plânı şöyle ya da böyle mutlaka kabul edilsin denilmişti!

Ne pahasına olursa olsun ille de barış sözleri sarf edilmişti!

Dehşetle irkilmiştim.

Aman Yarabbi, demiştim.

İşte asıl bozgun buydu.

Gerçek yenilgi böyle olurdu, diye düşünmüştüm.

Çünkü Kıbrıslımın bir kısmının yazık ki kafaları fethedilmişti!

Maalesef kafalarına girilmişti!

Sanki beyinleri yıkanmış! Dün unutulmuş!

Rum siyasîlerinin uğursuz çehresi mûnisleşmiş, sempatikleşmiş!

Sahte gülücükleri etkili olmuştu!

Tuzak davranışları lütuf sanılıyordu!

Birlik çağrısı kulağa hoş geliyordu!

Aklıma fareli köyün kavalcısı gelmişti.

Kavalcının sihirli kavalının sesine kapılan çocuklar gelmişti.

Kavalcının peşine düşmeleri gelmişti.

Vah benim Kıbrıslım diye var gücümle;

Bağırasım gelmişti.

Beşparmak dağlarından olanca gücümle

Haykırasım gelmişti.

 

 

Önceki İçerikKonaklar Mahallesi Muhtarı ASLI AKYÜZ Hanımefendi ile ülkemizin sorumlu ve fakat yetkisiz mülkî âmirlerinin meselelerini konuştuk. Çok önemli iki teklifi gündeme getirdi.
Sonraki İçerikÇıldır’lı Âşık İrfânî
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.