Ulu Pir Ahmet Yesevi ve Ramazan Dede

74

Ramazan Dede, şirin ve güzel bir ilçe olan Gerede’mizin, şu anda mesire yeri olarak kullanılan, ormanlık alanındaki türbe-mezarda yatmaktadır. Son dönemde elden geçirilip, çevresi düzenlenmiştir. Mezar taşında ölüm tarihi 1176 yazar. Hemen bitişiğinde, ilçemizin 70’li yıllardaki önemli iş adamlarından, Ağızviran Güneyköy’lü (Asıl adı Oğuz Ören olmalı) rahmetli Tahsin Dolgun tarafından şirin bir mescit yaptırılmıştır. İşte bu mezar, ilçemiz insanları ve buraya gelen insanlar tarafından ziyaret edilen ve dua edilen bir mekândır. Bu güzel mesire yerinin yeni adı Esentepe olmakla beraber, halkımız nezdinde burası hep Ramazan Dede olarak bilinir. Ramazan Dede’nin ölüm tarihine bakıldığında Horasan Erenlerinden olduğu anlaşılır. Horasan Erenleri denildiğinde ise Hoca Ahmet Yesevi’nin yetiştirip Anadolu’ya, İslami anlayışı öğretmek, yerleştirmek ve geliştirmek üzere gönderdiği ALPERENLER akla gelir.

Buradaki mezar taşı tarihinden de anlıyoruz ki Gerede ilçemiz ve havalisi 1100’lü yıllarda Türklerin gelip yerleşmeye başladığı, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde fethedilmiş bir bölgedir. Demek ki atalarımız o yıllarda gelip buraları vatan yapmışlar ve bizlere bırakmışlardır. Bizlerin manevi dünyasında, İslami anlayışımızda önemli yeri olan,  bu Horasan erenlerini yetiştirip buralara gönderen Hoca Ahmet Yesevi kimdir? Kendisini ne kadar tanıyor, biliyoruz? O’nun yazdığı Divan-ı Hikmet isimli eserini ne kadar biliyor, tanıyoruz?

Hoca Ahmet Yesevi (1093-1166) yılarında yaşamış, yaptıkları ve yazdıkları ile Hazret-i Türkistan, Ulu Pir olarak da bilinen, Yesevilik denen tasavvufi öğretinin kurucusudur. Bu büyük zat, 2016 yılında, Türkiye’nin teklifi ve Azerbeycan, Kazakistan ve Kırgızistan’ın desteği ile UNESCO tarafından Anma ve Kutlama programına dâhil edilmiş, ölümünün 850. yıldönümünde muhtelif etkinliklerle anılmıştır. Bunlardan biri de Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın himayesinde yapılan ve Divanı Hikmetten bazı şiirlerinin bestelenip icra edildiği ”Sevdayı Muhammet” programıdır.

Hoca Ahmet Yesevi, Türklerin Müslümanlık anlayışının oluşmasında çok etkili olmuş bir zattır.  XI. yy.’da Horasan’da yaşayan ve bu bölgeden başlayarak tüm Türklerin yaşadığı coğrafyada etkisi olan bir DİN ÂLİMİDİR. Bunda öğretisini Türkçe yapmasının yanında yetiştirdiği öğrencileri bu bölgelere gönderip görevlendirmesinin rolü büyüktür. Horasan erenleri denilen öğrencileri Anadolu’muzun muhtelif yerlerine gelip yerleşerek bu öğretiyi yaymışlar ve Müslümanlığın doğru anlaşılıp yaşanmasını sağlamışlardır.

Ulu Pir’i daha iyi tanımak için O’nun Divan-ı Hikmet isimli eserinden birkaç örneği paylaşmak isterim;

İnsan sevgisini anlatan;

“kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırma,

Çünkü kalbi kırmak Allah’ü taala’yı kırmaktır.

Gönlü kırık zavallı garip birini görsen,

Yarasına merhem koy, yoldaşı ve yardımcısı ol”

Birlik ve dirliği anlatan;

Bu yeşil kubbede ses bırakan pir,

Hikmetli sözlerle anlatıp bir bir,

Vahyin dili ile Türkçe seslenir,

Der ki Türkistan’a birlik yolu bu…

 

Tekbir sesleriyle sulanan bozkır,

Rüzgâra karışıp Hu yankılanır.

Yesevi türbeden nuruyla balkır,

Der ki Türk karındaş! Birlik yolu bu,

Ayrılma Kur’an’dan dirlik yolu bu.

 

Adalet ve cömertliği;

Dünya ehli halkımızda cömertlik yok,

Padişahlarda vezirlerde adalet yok,

Dervişlerin duasının kabulü yok,

Türlü bela halk üstüne yağdı dostlar.

Kul hakkının Önemi;

Dünya malını yeme, doğrudan başkayı deme,

Kişi malını yeme, Sırat üzre tutar ha!

Aile ve kardeşler, hiç kimse olmaz yoldaş,

Yiğit ol, garip ol, ömrün yel gibi geçer ha!

Hayatı anlatan;

Bu dünyadan sefer edip öleceğin vakit, kara gündür,

Kadın, çocuk, mal, mülk hepsinden vazgeçtiğin gündür,

Ne kadar hükmün geçse, gücün olsa da ecel seni serbest bırakmaz,

Devleti ve dünyayı alt üst etsen bile, o gün ölüm günündür.

Bu şiirlerinde görüldüğü gibi Hoca Ahmet Yesevi dinimizin güzel ahlakını, sevgi ve hoşgörüsünü, anlayış ve dayanışma ruhunu Çağatay Türkçesi ile yazmış ve bu öğretiler, Türklerin İslami değerleri benimseyip yaşamasında büyük yer tutmuştur. Bu öğretiler önce Horasan Erenleri dediğimiz insanlar vasıtası ile daha sonra da Hz. Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli gibi rehber insanlarımızın öğretileri ile bu güne kadar gelebilmiştir. Bizlerinde bu öğretileri bu günün diline ve şartlarına uygun yorumlar ile bunları bilip öğrenip insan anlayışımızı, hayat anlayışımızı şekillendirmemiz gerekmektedir. Bunu yapabildiğimiz oranda çağımızın medeniyet anlayışına katkı verebiliriz inancımı paylaşır bu konuda yapılan çalışmaların artması duygularımla saygılar sunarım.