“Bildim ki nihân bela imiş aşk
Bir dertli macera imiş aşk” (Fuzulî)
2008 veya 2009 yılıydı. O zamanlar,
ev arkadaşım İsa ile birlikte İstanbul Kadıköy’de bir hukuk bürosunda
çalışıyorduk. Patronumuz Hurşit Bey Ak Parti Kadıköy teşkilatında yönetimdeydi.
İsa da yine Ak Parti Kadıköy Gençlik Kollarında faaliyetlere katılıyordu.
(Hurşit Bey 2015 Kasım seçimlerinde milletvekili seçildi. 2018 seçimlerinde
Meclis’e giremedi. 2019’un başında Cumhurbaşkanı tarafından BDDK üyeliğine
atanarak ödüllendirildi. İsa 2018 seçimlerinden önce Ak Parti Kadıköy İlçe
Başkanlığı yapıyordu. Milletvekili aday aday oldu ancak aday gösterilmedi. Daha
sonra Ak Parti’den koptu. Şu an Gelecek Partisi’nin İstanbul İl Başkanlığı’nı
yapıyor)
O yıllarda Ak Parti Kadıköy Gençlik
Kolları her ayın son Cuma günü “Fasl-ı Siyaset” adında bir program
düzenliyordu. Her programa ayrı bir yazar davet ediliyordu (bu yazarlar tabiî
ki Ak Partililer tarafından sevilen isimler arasından seçiliyordu). İsa da beni
her programa davet ederdi.
Programlardan birinde konuk yazar
Ahmet Turan Alkan’dı. Ahmet Turan Alkan, lise yıllarında okul kütüphanesinden
aldığım “Ateş Tecrübeleri” kitabıyla tanıdığım bir yazardı. Kitaptaki gerek
tespitleri gerekse kendine has üslubuyla hayranlığımı kazanan yazarlardan biri
olmuştu. Ülkücü kökenli olması ise kendisine duyduğum sempatiyi daha çok
artırıyordu. Köşe yazılarının yayınlandığı gazetenin olumsuz referansına rağmen
o gazetenin genel politik yaklaşımından uzak, kendine özgü bir duruşu ve
çizgisi olan bir yazar imajı veriyordu. Yazılarındaki mizahi üslup ise
beğenimizi ayrıca artırıyordu. O dönemde Ak Partililer de kendisini çok
seviyorlardı.
Program başladı Ahmet Turan Alkan
kendine has o mizahi üslubuyla konuştu, biz de zevkle dinledik. Sonrasında her
programdan sonra olduğu gibi soru-cevap faslı başladı. Dinleyiciler arasından
ülkücü kökenli olduğu anlaşılan biri “Yatağına Kırgın Irmaklar”ı sormuştu
mesela, kendisinin de yatağına kırgın ırmaklardan olduğunun altını çizerek.
Soru hakkı bana geldiğinde ise şu
soruyu sormuştum ben de; “Ateş tecrübeleri kitabınızda bir ifade
kullanıyorsunuz: ‘Türk’ün ateşle imtihanı” diye. (Bu ifade meğer Halide Edip’e
aitmiş ve Halide Edip’in aynı adda bir kitabı varmış. Ogün için cahil olan ben
bunu bilmiyordum tabi) Sizce Türk’ün ateşle olan bu imtihanı sona erdi mi,
yoksa bu imtihanı belirli periyotlarla tekrar tekrar yaşayacak mıyız?”
“O ifade bana değil, Halide Edip’e
ait” diye cevabına başladı Ahmet Turan Alkan. “Ve evet” diyerek devam etti ve
ekledi, “bizim sosyolojik yapımızı, siyasi geleneklerimizi göz önüne alacak
olursak sık sık ateşle imtihan edileceğiz!”
Kişiyi Öldürmeyen Şey Kuvvetlendirir
Yukarıda anlattığım hatıramın
üzerinden yıllar geçti. O geçen yıllar içerisinde memleketimiz büyük badireler
atlattı, hala başında olan başka büyük badirelere ev sahipliği yaptı ve hala
yapıyor. Mayamızdan mıdır, huyumuzdan mıdır, suyumuzdan mıdır, coğrafyanın
kader olmasından mıdır, yoksa Süleyman Pekin Ağabey’in dediği gibi kaderimizi
coğrafyamızın değil karakterimizin belirlenmesinden midir bizim ateşle
imtihanımız bitmek bilmedi. Bundan sonra da pek biteceğe benzemiyor.
Bir şey bilmiyorum ancak sahne
arkasına kulak kesildiğimde duyduğum seslerden öyle anlıyorum ki; son bir
yıldır Türk siyasetinde yaşanan olaylar ve özellikle Sayın Cumhurbaşkanı’nın
“Yeni bir Anayasa yapalım” çıkışı yakın gelecekte bizi yeni bir “ateşle
imtihanın” beklediği intibaını uyandırıyor. Umarım koskoca bir yanılgı
içindeyimdir.
Yine öyle tahmin ediyorum ki bu
yaklaşan ateş yakıcılığı yüksek olan bir ateş olacak. Ve bizi ya yutup
öldürecek ya da mukavemetimizi artırıp bizi daha da kuvvetlendirecek. Sonuçta
kişiyi öldürmeyen şey kuvvetlendirir ve inşallah bu ateşten milletçe
kuvvetlenerek çıkarız.