“Türk’üm Özür Dilerim”

307

TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş, seçimden iki gün sonra, Meclis’te verdiği iftar yemeğinde mevcut Anayasa’dan kurtulma vaktinin geldiğini söylüyor. NTV’nin 2 Nisan tarihli haberi şöyle: “‘Aynen 1921 Anayasası’nda olduğu gibi Türkiye’nin katılımcı, güçlü bir anayasa yapma imkânı bu Meclis’te vardır.’ diyen Kurtulmuş, ‘Şunu söylememiz gerekir; artık kaç kere değiştirilirse değiştirilsin 1980 ve 1960 darbelerinin o karanlık eserlerini bünyesinde taşıyan bu mevcut Anayasa’dan Türkiye’nin sivil siyasetinin kurtulma vakti çoktan gelmiştir.’”

Mevcut anayasayı dövme, 1921’i övme ilk kez yapılmıyor. Kurtulmuş’un konuşması üzerine Yeniçağ’da Arslan Bulut, daha önceki benzer beyanları hatırlatmış:

Önce Abdullah Öcalan, “1921 Anayasası’na dönelim” dedi. Sonra Adalet Bakanı iken Abdülhamit Gül, “1921 Anayasası, Türkiye’de yaşayan herkesin her düşüncenin, her inancın, her anlayışın yansıdığı bir toplumsal sözleşme metnidir.” diyerek “100 yıl sonra aynı ruhla bunun yine gerçekleşeceğine, inancımız tamdır.” şeklinde konuştu. Tayyip Erdoğan da “milletin çeşitliliğini yansıtan bir Anayasa” yapacaklarını ilan etti.

1921-1924 fark nedir?

Kurtulmuş, gerekçe olarak, mevcut anayasada “darbelerin karanlık izleri” bulunduğunu söylüyor. Bu anlaşılır bir gerekçe değil. Şimdi anayasa tefsir ilmini yaratıp neresinin karanlık, neresinin aydınlık olduğunu mu arayacağız? Sayın Kurtulmuş o mevcut ve ıslah olmaz anayasadan ayrılmayacağına namusu ve şerefi üstüne yemin ederek o kürsüye gelmemiş miydi?  O yemin sırasında fikrini söyleseydi de bu vebalin altına girmeseydi daha doğru olmaz mıydı?

Neyse ki Öcalan’ın, Abdülhamit Gül’ün ve Sayın Erdoğan’ın gerekçeleri Kurtulmuş’unkinden daha açık.

Baştan alalım. Bu 1921 Anayasası aşkı nereden geliyor? TBMM’nin bir yayını var: Osmanlı’dan Günümüze Türk Anayasa Metinleri (Şuradan indirebilirsiniz). Oradaki 1921 ve 1924 anayasalarını karşılaştırın. Fark nedir? Fark şudur: 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda, “Türk” kelimesi geçmiyor. Taradım. Türk, tam 0 (sıfır) kere geçiyor. Cumhuriyet’in ilanından sonra kabul edilen 1924 Anayasası’nın ise her tarafı “Türk” ve “Türkler” dolu. Hatta şöyle bölüm başlıkları var: “Beşinci Fasıl- Türklerin Hukuk-ı Ammesi”

Bir fark daha var. 1921, özerk vilayetler tanımlıyor. 1921’in devleti ne üniter ne de millî. 1924 üniter ve millî.

Açıkça söyleyin söyleyenler var

Abdullah Öcalan, mevcut anayasayı neden beğenmediğini, 1921’i niçin tercih ettiğini açık açık söylüyor. Diğer beyanlarda da, bu derece olmasa bile bir miktar açıklık var. “1980 ve 1960 darbelerinin o karanlık eserlerini bünyesinde taşıyan…” hükmü bunlara nazaran pek de karanlıkta kalıyor. Lütfen o karanlık eserlere işaret ediniz.

Lütfen düşüncelerinizi, ne istediğinizi ne istemediğinizi açıkça söyleyin. Siz millete karşı, meclise karşı ve evet bu anayasaya karşı sorumlu kişilersiniz. “Anayasa karanlıktan izler taşıyor.”,  “Anayasa sivil değil.” Bu ifadeler zifiri karanlık! Sizi rahatsız eden neyse söylemekten çekiniyor musunuz?

Bakın Öcalan açık açık söylüyor. Bir televizyon programında Korkut Özal da söylemişti: “Cumhuriyetle bir sıkıntımız yok. Fakat tek bir millet üzerine kuruldu. Sıkıntı burada.” Evet. Siz de onun gibi düşünüyorsanız, açıkça söyleyiniz: Ben Türkiye’de Türk egemenliğini kabul etmiyorum. Bütün vatandaşlara Türk denir ifadesini kabul etmiyorum. 1000 yıllık Türk egemenliğinden gına geldi. Türkiye’de egemenlik paylaşılmalıdır. Bunun nasıl yapılacağını, sizin açılımınız zamanlarında TESEV anlatmıştı. Ben de o tarihlerde Türk’üm Özür Dilerim kitabımda yazmıştım. Yakında özür dilememe gerek kalmayacak. Türklüğü anayasadan tamamen çıkaracağız. Bakın anayasanın ıslah olmaz karanlık tarafları neler:

Türklükten kurtulmak

Anayasa’nın Başlangıç bölümü dâhil olmak üzere bütününde, Türk etnik kimliğine vurgu hâkimdir. Bu vurgu, metin boyunca sıkça tekrarlanan ‘Türk vatanı ve milleti’, ‘yüce Türk devleti’, ‘Türk milleti’, ‘Türk toplumu’, ‘her Türk’, ‘Türk vatandaşı’, ‘Türk dili’, ‘Türk kültürü’, ‘Türk tarihi’ gibi ifadelerle kendisini göstermektedir. Bu dil, farklı etnik kökene mensup insanlardan oluşan Türkiye toplumunun çoğulcu yapısıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, hazırlanacak yeni Anayasa’da herhangi bir etnik kimliğe bu ve benzeri göndermeler yapılmamalıdır. Gerek Anayasa’nın birçok maddesinde, gerekse çeşitli yasalarda yer alan ‘Türk milleti’ ifadesi ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları’ ifadesiyle değiştirilmelidir. Bazı hukukçulara göre ise, kolaylığı nedeniyle sadece ‘millet’ sözcüğünün kullanılması yeterli olacaktır. (Sayfa 22)

“Bu düzenlemeler ışığında, 6, 7 ve 9. maddeler başta olmak üzere, Anayasa’da yer alan ‘Türk milleti’ ifadeleri, ‘Türkiye vatandaşları’ ibaresiyle değiştirilmelidir. Benzer bir düzenleme, yasalar, yönetmelikler, genelgeler ve tüzüklerde, yani mevzuatın genelinde de yapılmalıdır.” (Sayfa 26)

Haydi. Kurtulalım şu Türklükten.

Önceki İçerikİnşaat Mühendisi, Bestekâr ve Koro Şefi ÖZGEN GÜRBÜZ ile MÜZİKAL Sohbet
Sonraki İçerikUçurtmalı Şiir
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)