Türkmendağı ve Mikropsi Hastalığı

36

Türkmendağı düşmesin diye Rus Uçağını düşürdük ki doğruydu. Ama Türkmendağı da düştü; ne Hükümet‘ten ne de Hükümet’in medya birliklerinden ses seda var. Ve yine varsa oraları ülkülerinin bir parçası gören Türk Milliyetçilerinin sesi.

14 yıldır devam ede gelen ve artık üniversitelerin Siyaset Bilimi derslerine konu olacak İktidarda Kalma Sanatı‘nın temsilcileri neredeyse bütün rolleri oynadılar. Osmanlı’nın son dönemlerindeki fikir hareketlerinin tamamını tek tek tükettiler.

Başlarda ‘Muhafazakâr Demokrasi‘ adı altında liberalizm ve Batı patentli reformculuk şampiyonluğuna oynadılar. Avrupa Birliği‘ne girişe hiçbir zaman bu kadar yakın olmamıştık ve bunu hiçbir zaman bu kadar kutsamamıştık. Adem-i Merkeziyetçiliğin öncüsü Prens Sabahattin‘in kemikleri çınlasın.

Dış politika da dahil olmak kaydıyla Batı’nın her dediğini reform adı altında yapan İktidar Sanatının Yıldızları, Atatürk‘e ve onun inkılâp diye bilinen reformlarına karşı öyle bayrak açtılar ki bir ara Türk Bayrağını bile talep üzerine sahneden indiriverdik. Bu sıralarda İslamcılığa avdet etmiştik.

Az gittik, uz gittik; biraz da böyle gittik. Sonra Osmanlıcılığa sarıldık. Mehter sünnet eğlencesi oldu. Çember sakaldan uzun Osmanlı sakalına terfi ettik. Ocaklar, tatlılar, takımlar, firmalar hep Osmanlı oldular. Saray’ımız ve Ecdat Askerleri’miz bile vardı.

Bu arada içeride ve dışarıda dostlarımız düşman, düşmanlarımız dost oldu. Kandırıldık, feyk atıldı, çalım yedik, gardımız düştü. En nihayet Milliyetçiliğe geldi sıra; indirilen Bayrakları sırtımıza astık ve ‘Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez‘le hareket etmeye başladık. Filmin başını bilsek de, Stateman Starlarımızın rolünün hakkını verdiğini fark etsek de bu son sahne hoşumuza da gitmedi değil.

Fakat Türkmendağı düştü, Cerablus‘ta güvenli bölge oluşturamadık, Beşika‘daki birliğimizi kabul ettiremedik, Ege Denizi‘ndeki ihtilaflı adaları Yunan oldu-bittisinden kurtaramadık, 2.5 milyon Suriyeliyi ne geri ne ileri gönderemedik. Rusya‘ya uçaktan başka cevap veremedik. Allah’tan terör örgütüyle mücadele teröristlerin anladığı dilden devam ediyor. Ve onun akademik uzantılarıyla. Şimdilik!

Baştan beri Ak Partisi / Projesi üzerinden vites büyütme denemesinin temelinde Stratejik Derinlik kitabı vardır. Bence gelinen noktada Davutoğlu‘nun rolü Erdoğan‘ınkinden daha baskındır. Bu saatten sonra Başkanlık sistemiyle durumu kıvırmaya çalışacaksak ve halkımıza yeni bir heyecan yaşatacaksak bu da muhtemelen Davutoğlu ile realize edilir.

Devletimizin 21.yy’ın ilk çeyreğindeki Kırmızı Kitabı addedilen Stratejik Derinlik‘i sayfa sayfa, satır satır okumuş ve düzinelerce yazı konusu yapmış biri olarak ‘error‘ veriyorum, S.O.S. çekiyorum, cankurtaran çağırıyorum. Zira Derinlik Sarhoşuyuz, adamımız azot narkozunda.. Denizlerde aletli dalışlar sırasında meydana gelen bilinç bozukluğunu yaşıyoruz.

Dahası Mikropsi Hastasıyız. Yani beynimizde oluşan yorum hataları yüzünden çevremizdeki nesneleri hep olduğundan küçük gördük. ‘Alice Harikalar Diyarında’ Sendromu da denilen bu bizimkisinde mesafe algısı da arızalı. Bazen bir fille fareyi aynı ebatta görebiliyoruz.

Evet, denedik ama olmadı. Vites büyümediği gibi rölantiyi de kaybetme sorunumuz var. Evet, iyi niyete şapka çıkarıyorum ama şapkadan yeni bir tavşan veya güvercin çıkarmak da kurtaramayabilir bu gösteriyi.

Fabrika ayarlarına dönmek yada dönmemek; işte mesele bu!