Türkiyesiz Olmuyor!

96

 

Malûm geçmişte:

ABD Irak’ı istilâ ve işgal etmek istiyordu.

ABD Irak’ı parçalamak istiyordu.

Zaten Irak’ı bölmüş durumda idi.

Buna son noktayı koymak istiyordu.

ABD Türk’ü, Arab’ı, Kürd’ü birbirine kırdırmak istiyordu.

Üç Müslüman milleti birbiriyle kapıştırmak istiyordu.

Türk’ü, Arab’ı, Kürd’ü birbirine düşürmek istiyordu.

ABD bir taşla üç kuş vurmak istiyordu.

ABD Orta Doğu’da onulmaz, kapanmaz yaralar açmak istiyordu.

ABD İsrail’e rahat nefes aldırmak için Orta Doğu’yu kana bulamak istiyordu.

Menfaat ve çıkarını Müslümanların cesetleri üstüne kurmak  istiyordu.

ABD; kukla devletlerle yeni, sun’î, yapay Filistin’ler üretmek istiyordu.

X

Velhasıl:

ABD; AB’ye fırsat vermemek için Orta Doğu’yu kan gölüne çeviriyor!

ABD; Avrupa’nın, Rusya’nın Orta Doğu’ya uzanan ve uzanacak ellerini kırmak istiyor!

ABD; çok yakın bir gelecekte kendine gelecek bir Türkiye’nin şimdiden, geç kalmadan önünü kesmek istiyor!

ABD; çok yakın gelecekte Basra Körfezinde daha çok hâkimiyet kuracak bir İran’ın önünü kesmek istiyor!

ABD; çok yakın bir gelecekte toparlanacak Irak vb. gibi Arap devletlerinin önünü kesmek istiyor!

Fakat ABD’nin asıl maksadı, çok acıdır ki en sâdık müttefiki olan Türkiye’yi bölmek!

ABD’nin gerçek gayesi Türkiye’yi bölük pörçük etmek!

ABD’nin asıl amacı Güneydoğu Anadolu petrol rezervlerine, petrol kaynaklarına el koymak; bunun için kukla devletler kurmaktır!

ABD’nin hedeflerinden biri de Kafkasları, Hazar havzasını, Afganistanı ve Orta Asya’yı daimî bir gözetim altında tutmaktır!

Böylece Rusya’nın, Çin’in ve Hindistan’ın olası bir müdahalesine set çekmektir!

Bu devletlerin Orta Asya emellerine imkân vermemektir!

Kısaca ABD’nin gerçek ereği Dünya hâkimiyeti.

Bunun yolu ise Eski Dünya’ya hâkim olmaktan geçiyor.

Çünkü Orta Doğu; insanlık tarihinin odak noktası.

Hemen hemen bütün büyük savaşlar, bütün büyük didişmeler, hep bu merkezî dairede olmuş, hep bu yörede cereyan etmiştir.

Orta Doğu bütün imparatorlukların âdeta yumuşak karnı.

ABD de burayı kendi yumuşak karnı olarak görüyor.

Burada hâkimiyet kuramadığı takdirde, küresel egemenliğini kuramıyacağını çok iyi biliyor.

Fakat bilmediği, hesaba katmadığı bir husus var:

ABD’nin de yumuşak karnı olan Orta Doğu; aynı zamanda ABD’nin kuvvet ve kudretinin

zaafa uğrayacağı yer.

1081

Nitekim bunu zaman gösterecek.

Çünkü zaman en iyi müfessir, en güzel yorumcu.

Dikkat edersek ABD’nin bütün bu gayeleri gerçekleştirmesi ancak bir şekilde mümkün:

Türkiye’nin yardım ve desteği sayesinde.

Aksi takdirde bu büyük, o kadar da haksız, o derece zalimce, o nispette hayasızca aşkınlığı hezimetle son bulacak.

Bu kadar aşırı taşkınlığı hüsranla bitecek.

Bu kerte fitne fesat çıkarması sonun başlangıcı olacak.

Bunca yaptığı bozgunculuk, kendi fecî bozgununa müncer olacak.

Kendi bozgunluğuyla sonuçlanacak.

X

Bunları da geçelim, ne demiştik:

ABD’nin başarısı Türkiye’nin onun yanında tam mânasıyla yer almasına bağlı.

Ama bunun her zaman böyle olmadığı; – gerektiğinde-  ABD yetkililerinden birinin gidip diğerinin gelmesinden belli.

Hani  ABD tek başına her işi başaracaktı?

Yapsa ya? Yapamaz. Nitekim yapamıyor!

Zaten ABD’nin Irak’a müdahaleyi bu kadar geciktirmesi de, Türkiye’yi yanında görmek istediği halde, bir türlü görememesinden dolayı idi.

İşte ABD yetkili adamlarından birinin gidip diğerinin peşpeşe gelmesi, bu direnişi kırmak için idi.

Tek başına bu işin üstesinden gelemeyeceği endişesinden ötürü idi.

X

İşte Türkiye; Dünya’da bu kadar önemli bir devlet.

İşte Türkiye, Orta Doğu’da bu derece kilit bir ülke.

ABD’nin son derece haksız, yersiz, lüzumsuz ve despotça isteklerine Türkiye hep karşı çıktı.

ABD’nin yardım ve destek isteğine Türkiye hep soğuk baktı.

Irak’a müdahale için ABD’nce istenen yardım ve desteklere Türkiye hep uzak durdu.

Hâlâ da uzak durmaya devam ediyordu. Etmekte de kararlı idi.

X

Fakat Türkiye öyle bir konumda ki aziz okur!

Irak’a müdahale için değil ama, Kuzey Irak’taki kukla devlet oluşumlarına engel olmak zorunda.

Türkiye Musul-Kerkük Türkleri’ni olası bir kıyımdan korumak mecburiyetinde.

Çünkü her fırsatta Kerkük Türkleri kıyıma uğramakta.

Böyle bir kaos ve karışıklık durumunda yine kıyıma uğrama ihtimali var.

İşte bu yüzden Türkiye istemediği halde kendisini bir ateş çemberi içinde bulabilir.

Bu vaziyette bile Türkiye; kendisinden beklenen her zamanki âlicenaplığıyla insanî vasıflarından hiçbir şey kaybetmeden hareket eder.

Üstüne düşen görevi en güzel şekilde yapar.

Bunu gerçekleştirecek üstün kabiliyet ve kudreti  ise var.

Hâdiselerin kırık gönlümdeki yansımalarını; şiirimsi ifadelerle dile getirmek istiyorum:

Türkiyesiz olmuyor!

Asla yeri dolmuyor.

Türkiyenin devri bitmiyor.

Asla kıymeti gitmiyor.

1082

Türkiyesiz olmuyor!

Asla yeri dolmuyor.

Bir şey yerine konmuyor.

Bir şey yerine oturmuyor.

Taşlar yerinden oynamıyor.

Türkiyesiz olmuyor!

Asla yeri dolmuyor.

Türkiyem Türkiyem devletim.

İnsanlığın muhtaç olduğu savletim.

İnsanlığa her zaman budur davetim.

Türkiyesiz dinmez barış hasretim.

Türkiyesiz olmuyor!

Asla yeri dolmuyor.

Türkiyesiz gelmez Orta Doğu’ya barış,

Türkiyesiz oluşmaz Orta Doğu’da barış.

Ey Dünya öyle ise,

Alış bu gerçeğe.

Ne suretle olursa olsun.

Çalış Türkiyesiz olmazlığa.

Velhâsıl:

Türkiyesiz olmuyor!

Asla yeri dolmuyor.

Türkiyem Türkiyem devletim,

İnsanlığın muhtaç olduğu savletim.

 

 

Önceki İçerikIlımlı Müslümanlar…
Sonraki İçerikKimliğime Kibrit Suyu Sıkan Okullar!
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.