Türkiye’nin Yandaşlaşma Süreci!

98

Bu gün elime bir Zaman Gazetesi aldım. Kayyum atandığı için ne yazdığını merak ediyordum.  Bir baktım zat-I muhteremin bir resmi ve üzerinde “Anayasa Mahkemesi Milletin Aleyhine Karar Verdi” manşeti ile çıkmış. Kendi kendime, bu kadarı da olmaz dedim!

Türkiye, her şeyin yandaşlaştırıldığı veya yandaşlaştırılmaya çalışıldığı bir süreci yaşıyor. Bu toplumsal hayatımız için çok yanlıştır.

Burada cemaati veya iktidarla karşıtlık içindeki sermayeyi korumak maksadı ile yazmıyorum. Devlet ve devletin yönetimini elinde bulunduran siyasi iktidar, haklı hukuki gerekçelerle el koyma ve kayyum atama gibi tasarruflarda bulunabilir. Ancak bunun bir yandaşlaştırma operasyonuna dönüşmemesigerekir.

Bu el koyma ve kayyum atamaları, ülkemizde yaşanan örneklerden anlaşılacağı üzere bir yandaşlaştırma haline gelmektedir.

Türkiye’de çok partili siyasi hayata geçilen 1946 yılından bu yana, sözüm ona halk oyu ile iş başına gelen tüm iktidarlar; iş,medya ve bürokrasi alanlarında hep kendilerine yandaş oluşturma çabası içinde olmuşlardır. Bu durum Akp iktidarında, zirveye çıkmıştır.

İktidar olmaya veya iktidara tutunarak ya da dayanarak ayakta kalmaya “yandaşlık” olgusu ile yaklaşanlar yeni iktidarlarla yok olup gitmektedir. Halbuki, böyle mi olmalıdır?

Akp’nin iktidarı döneminde medya patronu olan Karamehmet, Uzan, İpek gibi aileler basında yok edilmiştir. Keza Bilgin ailesinin Sabah, Atv, Yeni Asır gibi şirketlerine de el konmuştur. Doğan Medyasının ise emdiği süt burnundan getirilmektedir.Şimdi de sıra cemaatin gazete,televizyon ve haber ajanslarına gelmiştir. Sırada kimler vardır? Elbette biz bilmeyiz ama Allah muhakkak bilmektedir!

Bu yandaşlaştırma operasyonları, yabancı güçlerin işbirlikçileri vasıtası ile ülkemizi post modern bir gayri nizami harp sahasına dönüştürdüklerini bize gösteriyor.

Bu durum karşısında susamayız eğer susarsak “susma sustukça sıra gelecek” deyişinde olduğu gibi sıranın kendimize gelmesini beklemiş oluruz…

El konulan milyarlarca değerindeki şirketler; ya kapatılmış ya da yandaşlara devredilmiştir. Kapatılmalarına bir şey diyemem ama yandaşlara devri yolu ile iktidarın hizmetine sunulmaları toplum vicdanında derin yaralar açmaktadır. Bu yaralar, en az pkk’nın yarattığı bölünme rüzgarı kadar etkilidir.

Biz halkımızın Türkiye’de mutlu ve huzurlu yaşamasını istiyorsak elimizdeki terazi ile her şeyi çok adaletli bir şekilde tartmalıyız özellikle de ülkeyi yöneten siyasi iktidarlar bunu başarmalıdır.

Hep birlikte aynı geminin içinde olduğumuzu unutmadan; birbirimizin inancına, mal varlığına, onuruna, yaşam hakkına, güvenliğine saygı gösterelim. Bizden olan yaşar bizden olmayan ölür mantığını hemen terk edelim. Yoksa “rüzgar ekenin fırtına biçeceği” gerçeği tüm çıplaklığı ile önümüzde duruyor!

Türk Milleti olarak, bu topraklarda saygı içinde huzurla yaşamayı hak ediyoruz. Kim bunu dinamitliyorsa bizden değildir !