Öğrencilerimiz okur-yazarlıkta, matematik ve fen becerilerinde OECD ülkelerindeki yaşıtlarının gerisinde, yetişkinlerimiz de öyle… Bu sonuçlar sosyal medyada dolaşırken hemen “genetik” lâfları edilmeye başlanır. Aydınlarımızın aptal olduğumuza, tabi kendilerinin değil de kendileri dışındakilerin aptal olduğuna dair güçlü ve derin inançları vardır. Aziz Nesin de Türklerin yüzde yetmişinin aptal olduğunu söylemişti ya…
Bizim, yani Türklerin aptal olduğunu söyleyen sadece biz değiliz. “Türk’üm Özür Dilerim”de kendisinden bahsettiğim İskoç Profesör Richard Lynn ve Finlandiya’nın eski başbakanının babası Tatu Vanhanen de bu fikirde.
Lynn ve Vanhanen yüz küsur ülkede IQ ölçümü yaptılar. Çalışmalarının sonucunda iki iddiada bulundular:
1. Ülkelerin ortalama IQ’ları ile kişi başına düşen GSMH arasında bağ vardır. Geri kalmış ülkelerin geri kalma sebebi, o ülkelerin insanlarının kalkınmış ülke insanlarından daha aptal oluşudur. Gerilik IQ’ya, IQ da genetiğe dayandığı için geri kalmış ülkelerin bir gün ileri gitme ihtimali yoktur. Geri kalmış ülkeler, kalkınmış ülkeleri ilelebet yakalayamayacaklar hep geride kalacaklardır.
2. İnsanlar Afrika’dan çıkıp dünyaya dağılırken zorluklarla mücadele ettikleri için Afrika’dan uzaklaştıkça daha zeki hâle gelmişlerdir. Hele buz devrinde Himalayaların kuzeyi ve Alplerin kuzeyi çok zorlu bölgelerdi. Dolayısıyla buraların ahalisi, yani genel olarak Çinliler ve Kuzey Avrupalılar dünyadaki diğer insanlardan zekidir.
Gerçekten Türkiye Türklerinin ortalama IQ’su 90 çıkıyor. Bu rakamı Batı’nın 100, Çin’in 105 ve Singapur’un 108’i ile karşılaştırabiliriz. Zaten Lynn ve Vanhanen’e göre biz ve Sırplar Avrupa’nın en aptallarıyız.
Fakat en kötüsü Sahraaltı Afrika’sı. Oradakiler 70 civarında. Malavi gibi IQ’su 60 olan bir ülke bile var. Bir Orta Afrikalı, Batılı ve Çinliye göre tıbbî açıdan da geri zekâlı sayılıyor. Aralarındaki zekâ bölümü farkı 20 puandan fazla iki insanın oturup sohbet edemeyecekleri söylenir. Bizimle Batı arasındaki 10 puan, bizimle Çin arasındaki 15 puan da IQ açısından ciddî farklardır. (IQ dağılımında standart sapma 15 puandır.)
IQ testleri mümkün olduğunca bilgiden ve tahsilden etkilenmeyecek şekilde tertiplenmeye çalışılır. Çevrenin özelliklerinden ve kültürden de… Sadece ve sadece saf zekâyı ölçmek üzere kurgulanırlar. Saf zekâ, her ne demekse, mümkün mertebe onu ölçmeye çalışırlar ama bunu tam başaramazlar. Test grupları arasında diğerlerini en çok etkileyenlerin, saf zekâyı ölçme iddiasına en yakın olduğu kabul edilir. Mesela on ayrı test grubu varsa ve bunlardan yedincisi düşünce diğerleri de düşüyor, yedinci yükselince diğerleri de yükseliyorsa yedincinin zekâ ölçmeye en yakın olduğu düşünülür. Testler arasında, bu özelliği taşıyan gruplara ait soruların testin ağırlıklı bileşeni olduğu kabul edilir ve bu gruplara “g” etiketi yapıştırılır.
Fakat nasıl ölçerseniz ölçün ülkeler arasında yukarıda belirtilen farklar çıkıyor. Afrika’nın zekâsı Batı’dan çok aşağıda. Bizimki de önemli derecede, 10 puan düşük.
Peki, beslenme, sağlık gibi unsurların etkisi? Buna da bakılmış. Büyürken yetersiz beslenme, her şey gibi zekâya da olumsuz etki yapıyor. Enfeksiyonlar, özellikle Afrika’da yaygın olan iç parazitler de öyle. En kuvvetli kötü etki, sindirim sistemine yerleşen kurtlar. Hani zayıf,fakat karnı davul gibi şiş Afrikalı çocuk fotoğrafları görürüz ya. O şişlik kurtlardandır. Ancak istatistiklerden bu etkileri arındırmak mümkün ve bu işlem yapıldığında sonuç pek değişmiyor. Bizim on puan kaybı mazur gösterecek bir açlık ve parazit problemimiz de yok.
Lynn’in birinci yazar olduğu bir yayında verdiği dünya milletleri IQ’ları, tabloda alfabe sırasıyla sıralanmıştır. Bu tabloda en yüksek IQ 108 ve bu değere sahip şanslı ülkeler Hong Kong ve Singapur. En aptalları da sırayla 64 ve 60 ile Mozambik ve Malavi. 10 puan, 18 puan, 48 puan fark ne demektir? Bu farkların ne demek olduğunu şekle bakarak daha iyi algılayabilirsiniz. Aslında bu grafikleri karşılaştırırken eğrilerin altındaki alanın ülke nüfuslarına göre azaltılıp çoğaltılması gerekir. Ancak karşılaştırmada vardığımız hükümler oranlarla ilgilidir, mutlak çokluklarla değil. Dolayısıyla karşılaştırmalar hakkında söylediklerimiz nüfuslardan bağımsızdır ve Gauss eğrileri sanki ülkelerin nüfusları aynı imiş gibi çizilmiştir.
Malavi ve Singapur’un zekâ dağılımı
Çizgiler dünyanın en akıllısı Singapur ile en aptalı Malavi halklarının zekâ dağılımlarını gösteriyor. Lynn ve Vanhanen’in dedikleri doğru ise bir insanlık trajedisi ile karşı karşıyayız. Bu eğrilere göre Malavili dâhiler ancak Singapurlu geri zekâlılarla konuşabilir. Malavi halkının çoğunluğunun yer aldığı soldaki eğrinin zirvesindeki IQ’da Singapurluların zekâ özürlüleri bile bulunmuyor. Singapur halkının zekâ ortalamasına sahip bir Malavili, kendi ülkesinde dâhi sayılacaktır ama eğrinin kuyruğunun uzaklarından böyle birinin çıkma ihtimali düşük. Bu durumda birinci emperyalizm döneminde Avrupalı emperyalistlerin Afrikalıların insanlığından şüphelenmesi o kadar da garip görünmüyor…
Singapur ve Türkiye’nin zekâ dağılımı
Singapur’la Türkiye’nin farkı da az değil: 18 IQ puanı. Bizimle Singapur’un zekâ dağılım eğrileri ikinci şekilde yan yana gösteriliyor. Bu değerlendirmeye göre bizim dehalarımıza Singapur sokaklarında bol miktarda rastlamak mümkün.Bizim ortalamanın üstünde zekilerimiz, onların ortalamanın altında zekilerine karşılık geliyor. Onların ortanın üstünde zekâlılara bizim halkımız arasında pek rastlanmıyor. Onların dehalarının benzerlerini aramızdan çıkarmak ise pek mümkün değil. Hani falancalar şu kadar Nobel aldı sizde neden yok gibi sözler söylenir ya… Bu grafikler bu hâlin sebebini de gösteriyor. Türkiye nüfusunun yaklaşık %90’ı, Singapur ortalama zekâsının altındadır.
Türkiye Türklerinin ortalama IQ’su 90 çıkıyor. Bu rakamı Batı’nın 100, Çin’in 105 ve Singapur’un 108’i ile karşılaştırabilirsiniz.
Bu hal genetik midir? Çevreye ve eğitime mi bağlıdır? Çevreye ve eğitime bağlıysa nasıl bir çevre sağlamalı ve nasıl bir eğitim vermeliyiz? Birkaç yazı boyunca bunları inceleyeceğim.