Türkiye’de Yaşayan Ermenilerin Sosyo Kültürel Yapısı

118

Türk
milliyetçileri çevresinde tanınan ve Türk Millî kültürüne hizmet eden dernek ve
vakıflardaki çalışmalarıyla bilinen Abdullah Kılıç’ın kızı ve hayr-ül-halefi,
üç evlât annesi Ayşenur Kılıç Sarıkaya,
Türkiye’de yaşayan Ermeniler nezdinde yaptığı araştırmaları, Hocası Prof. Dr.
Hacı Musa Taşdelen’in teşvikiyle kitap hâline getirip yayınlamış. Çok da iyi
yapmış. Türklerle Ermeniler, 1100’lü yıllardan itibâren bir arada yaşıyorlar.
Rusya, Fransa ve İngiltere gibi, Türk milletinin sâdık düşmanlarının
tahrikleriyle 1915 yılında yaşanan üzücü olaylar sebebiyle sıkıntılı bir dönem
yaşandı ise de, Türklerle Türkiye’de yaşayan Ermeniler, târih boyunca birlikte
olmuşlardır. Akıp gidecek olan asırlar boyunca, diyaspora Ermnilerinin çirkin
hesaplarına âlet olmadıkları sürece bu birliktelik devam edecektir. İnsanoğlu
tanımadığının düşmanıdır. O halde aynı devletin vatandaşı olduğumuz Ermenileri
tanımamızı sağlayacak kitaplara ihtiyacımız vardır. Akıl ve mantık O’nu emreder
ki, Türkiye Ermenileri de; kültürleriyle, adâletli yönetimleriyle,
insâniyetleri ve yardımseverlikleriyle temâyüz etmiş Türk milletini,
diyasporadaki soydaşlarına ve bütün dünyaya tanıtacak kitaplar yazsınlar.

Türkiye’de Yaşayan Ermenilerin Sosyo-Kültürel
Yapısı
isimli eser, 13,5 X 21 santim ölçülerinde ve 134 sayfadır. İyi
niyetle hareket edilerek, ‘kişisel
görüşme
’ açıklamasıyla verilen bilgilerin bâzılarında çarpıtılmış olaylar
hoşgörü ile karşılanırsa, bütünü itibariyle yapıcı ve bütüncül görüşlerle
kaleme alınmıştır.   

Bir hususu
daha belirtmekte fayda var: Henüz üniversite öğrencisi iken ve de ilk eserinde
büyük ve önemli bir başarıya ulaşan, gönül gözü açık genç bir hanımefendinin,
yazı ve ilim hayatının dışında kalması, kültür yapımızın öksüz ve yetim
kalmasına sebebiyet verecektir. Kendisinden imkânlarının elverdiği ölçüler
içerisinde ve de babasından, hocasından tevârüs ettiği dikkat ve
hassasiyetlerle kaleme alacağı eserler vermesini beklemek, kültürümüzün
gelişmesini arzu edenlerin hakkı olsa gerek.

Cumhuriyetimizin
ilk yıllarından itibâren Ayşenur Kılıç
Sarıkaya
kıratında mütelliflerimizin tespit ve görüşlerini uygulamaya
koyan, geleceğimizi buna göre plânlayan seçilmiş ve tâyin edilmiş
yöneticilerimiz bulunsaydı bu gün diyaspora Ermenilerinin ve onları
kışkırtanların bulunduğu nokta, Lût Gölü civarı olurdu.

Ermeni
meselesi hakkında fikir beyan edenlerin büyük bir bölümü, hâlisâne düşüncelerle
tehcir’ kelimesini kullanıyor.
Lügatlerde tehcir kelimesi; ‘göç ettirme,
göçe zorlama
’ olarak açıklanıyor. 1915’te Osmanlı’nın yaptığı ‘tehcir’
değildir. Osmanlı’nın 1299 yılından 1920 yılına kadar uyguladığı, ‘sevk ve iskân’ işlemidir. Sevk ve iskân
politikasında, adından da anlaşılacağı üzere; yönetim, nakil imkânlarını da
temin ederek bir kısım insanları bulunduğu yerden başka bir yere sevk eder.
Sevk ettiği yerde iskân eder; ev ve çalışma-geçinme imkânı sağlar. Osmanlı, bu
yöntemi ilk defa ve sâdece Ermenilere uygulamış değildir. Nüfusun çoğunluğunu
teşkil eden Türkleri de fethettiği bölgelere sevk etmiş, orada iskân etmiştir.
Tehcir kelimesinin tam uygulaması için 1492 Elhamra Kararnâmesi’yle Musevilerin
sınır dışı edilmesi, Musevilerin de hâlen devam etmekte olan insanlık dışı
vahşetle Müslümanları Filistin’den göç etmeye zorlamaları misal gösterilebilir.
Bir misal de Çin’in Doğu Türkistanlılara uyguladığı zorbalıklardır. Suriye gibi
başka misaller de gösterilebilir.

Mâlûmatfuruşluğu
bırakıp, Ayşenur Kılıç Sarıkaya’nın
eserine dönersek efendim… 41. Sayfada başlayıp 93 sayfaya kadar devam İkinci
bölümde; Türk toplumu içinde Ermenilerin sosyal yapıları ilmî hassasiyetle
inceleniyor. Kız isteme ve düğün âdetleri, bunlarla ilgili olarak söylenen
mâniler, okunan şiirler ve türküler, doğum ve ölümle alâkalı âdetler, komşuluk
ve akrabalık ilişkileri, mutfak ve yemek kültürü, sosyal ve iktisâdî dayanışma,
inanç kültürü, dînî kuruluşlar, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Ermenilerin
ibâdetleri için gösterilen kolaylıklar, kendi aralarında yaşanan inanç ve
ibâdetteki ayrılıklar  ve mezarlıklar en
ince teferruatına kadar anlatılıyor. Bu arada, Ermenilerin taş işleme
ustalığındaki şaheserleri görüp tanımak isteyenlere Şişli Ermeni Mezarlığı’na
gitmeleri tavsiye ediliyor. (Gidenlerin, buradaki durum ile Yunanistan’daki
Türk mezarlarını mukayese etmeleri de bu satırların yazarının istirhamıdır)

Ermenilerde eğitim ve kültür’ başlıklı 3.
bölüm 95-100. sayfalar arasında.

Ermenilerde
dil ve edebiyat konusu 101-111. Sayfalar arasındaki 4. bölümde ele alınıyor.

113-120. sayfalar
arasındaki 5. bölümünde: Ermenilerde mimârî eserler ve kuyumculuk sanatı mercek
altına alındıktan sonra Türk-Ermeni ilişkilerinin doruk noktaya yükseldiği
mûsikî sahasına geçiliyor. Türk millî kültürünün aslî unsuru olan Türk mûsikîsi,
çok üstün özelliklere sâhiptir. Zaman ve alan tasarrufu sağlamak için bu özellikleri,
teferruata girmeksizin söyle sıralanabilir: 1-Sağlam yapısı sebebiyle, zaman
içerisinde özünü koruyarak değişimleri kabullenmiş ve gelişmiştir. Itrî’nin
Segâh Bayram Tekbiri ve Segâh Salât-ı Ümmiyesi, yalnızca Türkiye’de değil, bütün
Müslüman ülkelerde, gözyaşlarıyla yıkanan huzurların bestesidir. 2-Batıya
özenti sebebiyle damak zevikimiz, giyim kuşam alışkanlıklarınız, hatta dilimiz
büyük tahribata uğramasına rağmen ve Türk mûsikısi Süleymâniye ve Selimiye
ihtişamı ile ayaktadır. 3-Türk mûsikîsi öylesine etkileyicidir ki; Ermeni, Rum
ve Mûsevî bestekârlar, kendi müziklerini bir tarafa bırakmışlar, sanat
hayatlarının ve Türk müziğinin en güzel bestelerini kültürümüze armağan
etmişlerdir. İçlerinde dîni mûsikîmiz için beste yapanlar bile vardır. Bu
armağanların en zengini ve ihtişamlısı, Ermeni vatandaşlarımızdan Artin
Ağa’nın, Kanunî Nubar Efendi’nin, Karnik Germiyan’ın, Kapril Efendi’nin, Serkis
Nurliyan’ın, Osep Ebeyan’ın, Markar Ağa’nın, Âmâ Hasadur’un, Karabet
Efendi’nin, Garbis Efendi’nin pırlantalarıdır. Çok değerli diğer Ermeni
müzisyenler de: Tatyos Efendi, Aleksan Efendi, Şaşı Agop Ağa, Ovrik Efendi,
Vital efendi, Bogos Hamamcıyan, Serupe Efendi, Mihran Efendi, Manok Ağa, Onnik
Ağa ve Ayşenur Kılıç Sarıkaya’nın
eserleriyle birlikte tanıttığı Bimen Şen’dir.

Cumhurbaşkanlığı
Klasik Türk Mûsikîsi Korosunun yöneticisi Prof. Dr. Nevzad Atlığ’ın
yetiştirdiği şimdiki koro şefi Mehmet Güntekin’den küçük bir ilâve: ‘Ermeni bestekârlarımızın eserlerini
kullanmadan Türk mûsikîsinde fasıl repertuvarı oluşturulamaz
.’

Hakkında
söylenecek çok sözler bulunan eserin müellifi Hanımefendi, emek mahsulü
eserinin ‘Sonuç’ başlıklı bölümünde
kitabının özetini mısra-ı berceste cümlelerle veriyor:

Ermenilerin Anadolu kültürünün en iyi birer
temsilcisi olduklarını görebiliriz. Anadolu’dan İstanbul’a geldikten sonra
Anadolu kültürünün yerini zamanla İstanbul kültürüne bırakmış olsalar bile,
Ermeni toplumu, örf ve âdetleri yönünden Türk toplumunun özel bir motifidir
.
Onlar,
Hıristiyan Türklerdir
.’

 BİLGEOĞUZ YAYINLARI:

Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B
Cağaloğlu, İstanbul. Tel: 0.212-527 33 65 Belgegeçer: 0.212-527 33 64 Whatsapp
hattı: 0.553-129 86 86 E-posta:
bilgekitap@gmail.com   WEB: www.bilgeoguz.com 

 

AYŞENUR KILIÇ SARIKAYA

02.01.1983 târihinde
ilkokul öğretmeni bir anne ve iktisatçı bir babanın üçüncü çocuğu olarak
İstanbul’da dünyaya geldi. Orta ve lise öğrenimini Tercüman Kolejinde
tamamladıktan sonra Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde okudu ve 2005
yılında mezun oldu.

Sosyolojiye merakı,
kütüphanesi olan bir evde okumayı çok seven babasını görerek yetişmesi ve diğer
aile üyeleri ile berâber çok çeşitli sosyal ortamlarda her kesimden insanla
tanışmış olmasından ileri gelmiştir. Üniversite mezuniyeti öncesinde ‘Türkiye’de Yaşayan Ermenilerin
Sosyo-kültürel Yapısı
’ konulu bitirme ödevini kaleme almış, o dönemde bu
cemaatten pek çok isimle beraber ünlü gazeteci Levon Panos Dabagyan ile
söyleşi yapmıştır.

Üniversiteden mezun
olduktan sonra 3 sene boyunca ağabeyleri tarafından kurulan dış ticaret
firmasında çeşitli görevlerde bulunmuştur.

Yazar 2005 yılında
Cumali Sarıkaya ile evlenmiştir. Süleyman Yiğit, Zehra, Mehmet Emir adında üç
evladı vardır.

 

Şarkî Türkistan Târihi

Abdullah Oğuz’un yayına hazırladığı Şarkî Türkistan Târihi isimli eserin
yazarı Mehmet Emin Buğra
(1901-1965), varlığını Türkistan dâvâsına adamış, içinde bulunduğu çok zor şartlara
rağmen mücâdele ve hizmet için bir yol bulmuştur. Yüksek ilmî ve hitâbet
kabiliyetinden dolayı Doğu Türkistan Türklerinde muteber din adamlarına verilen
Heztim’ unvanına lâyık görülmüştür.
1933 yılında kılıcını kuşanarak Çin işgalcilerine karşı millî bağımsızlık
mücadelesine önderlik etmiş, 1940 yılında sürgünde gizli bir kimlikle yaşadığı
Kabil’de bu muhteşem eserini yazmıştır. Ülkesinde bakanlık yapmış, 1949
yılındaki komünist işgali öncesi, ‘vatan
için vatandan ayrılmış
’, 1952 yılından itibâren Doğu Türkistan mücâdelesine
Türkiye’de devam etmiştir.

Şarkî (Doğu) Türkistan günümüzde esâret
altında yaşayan tek millet olan Doğu Türkistan Türklerinin yurdudur. Doğu
Türkistan, Orta Asya’nın orta bölümünde yer alan Uluğ (Büyük) Türkistan’ın doğu
kesimidir.

Bu topraklar, târih boyunca iç ve Orta
Asya’da kurulmuş olan Türk devletlerinin hâkimiyeti altında bulunmuştur. MÖ 8-3.
asırlarda İskitlere, MÖ 300-MS 93 yıllarında, Hun İmparatorluğuna, 522-744
yılları arasında Göktürklere, 751-870 yılları arasında Karluk Devletine,
844-1212 yılları arasında Karahanlı Cihan Devleti’ne ve 1507-1679 yılları
arasında Yarkent – Saidiye hanlıklarına yurt olmuş ve önemli vazifeler îfa
etmiştir. Türkler, 10. yüzyılın ikinci yarısında İslâm dinini kabul ederek İslâm
dini ve Türk millî medeniyetini doğuya yaymışlardır.

Doğu Türkistan’a ilk Çin istilası 1759
yılında vuku bulmuştur. Daha sonraları Müslüman Türkler işgalcileri ülkelerinden
çıkarmışlar ve bağımsız devletlerini kurmuşlardır. İkinci işgalin
gerçekleştirildiği 1876 yılına kadar geçen 117 yıl içinde Türkler 200’den fazla
ayaklanma ile bağımsızlık mücâdelesi vermiştir.1863-1877 yılları arasında Doğu
Türkistan İslam Devleti, 1933-1937 yılları arasında Doğu Türkistan Cumhuriyeti,
1944-1949 yılları arasında Türk İslam devleti ve bağımsız cumhuriyetler
kurulmuştur. Ekim 1949’da Sovyet Rusya’nın yardımı ile kadim Türk Yurdu Doğu
Türkistan, Çin’in sömürgesi hâline getirilmiştir. O tarihten günümüze kadar,
Pekin yönetimi, Çin Halk Cumhuriyeti’nin her bölgesinden dopdolu insanla gelen
ve boş dönen trenlerle, Doğu Türkistan’ın demografik yapısını değiştirmişler,
kalanları sürgün etmişler, gitmeyenlere işkenceler uygulayarak, suçsuz
insanları göstermelik mahkemelerde yargılayıp idam ederek, 30.000.000 Türk
nüfusunu 8-10 milyona düşürmüşlerdir. Türkiye dâhil bütün İslâm âlemi, insanlık
dışı uygulamalar karşısında üç maymun rolü oynamaktadır. Müslüman Türk
kadınlarının yalnızca bir çocuk doğurabileceklerini karar altına almış, ikinci
çocuğuna hâmile olanlara, kasap dükkânlarında, orada bulunan âletlerle hâmileliğine
son verme cezâsı uygulanmaktadır. Cezâya mâruz kalan kadınlar ya ölmekte veya
sakat, hastalıklı ve kötürüm kalmaktadır. Bu kadınları tedâvi edenler bile ağır
cezâlara çarptırılmaktadır. İslâmiyet’in öğrenilmesi ve öğretilmesi en ağır suç
olarak kabul edilmiştir.   

Mehmet Emin Buğra 17 X 24 santim ölçülerinde,
iplik dikişli sert kapak içerisindeki 520 sayfalık Şarkî Türkistan Târihi isimli eserinde; târih öncesi yıllardan
başlayıp destan haşmetine sâhip Doğu Türkistan târihini anlatmaktadır.

Çin hükümeti, kendi tezlerinin üzerine bomba
gibi düşen bu eserin varlığından haberdar olur olmaz, okunmasını, Çin sınırları
içerisine alınmasını yasaklamış, yasağa uymayanları işkencelerle öldürmüştür.

Eserin son bölümlerinde; ‘Son Notlar’, ‘Kısaltmalar Listesi’, ‘Kaynakça
, ‘Dizin’ ve parlak kuşe kâğıda
renkli olarak basılmış 23 adet harita
bulunmaktadır.

Afganistan Maarif Müşâviri, Türkiye
Cumhuriyeti Maarif-i Umumîye Müfettişi, Türk Edebiyatı Târihi Araştırmacısı,
şâir, yazar ve eğitimci Ord. Prof. Dr. İsmail Hikmet Ertaylan (1889-1967) eser
hakkında diyor ki: ‘Türk adını
taşıyanlara hakîki bir müjde: İşte bir Türk oğlunun eliyle kurulmuş ölmez bir
Türk âbidesi: Şârkî Türkistan Târihi. O büyük Türk vatanının birçok Türk
devletine bu güne kadar hemen hemen tamamıyla örtülü kalmış olan bir köşesi bu
değerli eser sâyesinde bulutlardan sıyrılan bir güneş gibi gözlerimizin önünde
parlıyor
.’

ÖTÜKEN
NEŞRİYAT A. Ş.

İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu
34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: otuken@otuken.com.tr   www.otuken.com.tr
   

 

Bir
Asır Böyle Geçti

19 Mart 1923 târihinde, Balıkesir’in Edremit
ilçesine bağlı Altınoluk kasabasında doğan Dr. Necdet Özgelen bir asra yaklaşan kendi hayatını sohbet üslûbu ile
anlatıyor. Entelektüel bir insan olan Dr. Özgelen okuyucuyu doğrudan muhatap
alarak sanki konuşuyor. Kitapta mahallî örf ve âdetler var. Eser, yer yer
ironilerle süslü, yer yer kesilmiş ahkâm parçalarıyla dolu. Bâzan tebessüm
ettiren, bâzan düşündüren, bildik kişiler hakkında bilinmeyen bilgiler veren
farklı bir kitap. Dr. Bey, Türk milliyetçisi olduğunu belirten ve fakat farklı
düşüncelere de sâhip, dünya yansa, umursamayacak kadar rahat, buna rağmen
gidişatı beğenmeyen bir insan… Aklınca her şeyi düzeltiyor. Her şeye rağmen
yazdıkları alâka ile okunabiliyor. Çok kişinin dağarcığını zenginleştirecek
faydalı bilgiler de veriyor. Hülâsa sıkılmadan okunabilecek bir kitap.   

Kendisini hayatı boyunca derinden etkileyen
ve hayat felsefesine katkıda bulunan dört önemli şahsiyet var: İdealist
eğitimci Halit Ak. Târih ve edebiyat aşığı Nejdet Sancar Türkçü ve milliyetçi
Nihâl Atsız ve ‘Paşa Babam’ diye
saygıyla andığı Kut’ül Amare kuşatmasının kahramanı Halil Kut. Eserde, pek çok
kişinin yakından tanıdığı kişilerin resmigeçidi var Turgut Özal, Süleyman
Demirel, Alparslan Türkeş, Şükrü Saraçoğlu, Zeki Velidi Togan, İlhan Selçuk,
Atilla İlhan, ses sanatkârları, film yıldızları… Tekmili birden.  

AKIL
FİKİR YAYINLARI

Alemdar Mahallesi, Alayköşkü Caddesi, Küçük
Sokak Nu: 6/3 Cağaloğlu, Fatih, İstanbul

Telefon: 0.212-514 77 77 e-posta: bilgi@akilfikiryayinlari.com   www.akilfikiryayinlari.com
          

Önceki İçerikMesele Ümit Özdağ’ın Şahsı Değil
Sonraki İçerikTürkiye’yi Türksüzleştirmenin Basit Denklemi
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.