Türkiye’de Etnik Gruplar Daima Tartışma Konusu Olmuştur.’

86

 

Oğuz Çetinoğlu: Türkiye’deki etnik gruplar daima tartışma konusu olmuştur. Bu konuda araştırma yapan Öğretim üyesi rahmetli Şaban Kuzgun’un ilgi çekici bir hayat hikâyesi var değil mi?

Prof. Dr. Kenan Erzurumlu: Prof. Dr. Şaban Kuzgun (1950-2000), Samsun Çarşamba doğumlu olup Çerkez asıllıdır. Türk milliyetçiliği ülküsüne gönül vermiştir Prof. Dr. Hikmet Tanyu ve Prof. Dr. Mustafa Kafalı’nın öğrencilerindendir. Prof. Dr. Şaban Kuzgun, 14 Mayıs 2000 Kayseri’de ‘şüpheli bir kazaya‘ kurban gitmiştir (?). Ekipte bulunan Prof. Dr. Salim Cöhçe’nin anlattıkları dikkat çekicidir: ‘MGK, bir ara bir takım yetkililerin bu çalışmaya karşı olduğunu belirtti. Önce üzerimizde baskı bile kuruldu. Bizim öğrencilerimizi Erzincan’da şurada burada tutukladılar. Rahmetli Vali Recep Yazıcıoğlu devreye girdi ve bizi destekledi. Sonra Prof. Dr. Şaban Kuzgun, Ankara’da MGK yetkilileriyle görüştü. Onları ikna etti. Nihayetinde üzerimizden bu baskı kalktı. Çalışmalarımıza Şaban Kuzgun’un bir trafik kazasında şaibeli bir şekilde ölmesine kadar devam ettik.’

Çetinoğlu: Araştırmanın niçin yapıldığı, neden durdurulduğu belli mi?

Erzurumlu: Dinî kimliklerin araştırılması maksadı ile başlayan çalışmaların etnik kimliğe niye yöneldiği de kesin olarak bilinmemektedir.  Özellikle bazı etnik gruplarda tespit edilen farklılıklar dikkat çekicidir. Söz gelimi Kürtler için: 3.000.000 civarında olan bu gruba Zazalar da dâhil edildiğinde 9.500.000; Çerkezler için 2.5000.000; Gürcüler için 1.000.000 rakamı verilmiştir.

Millî Güvenlik Kurulu’nun araştırmayı niçin durdurduğu hususları tartışmalıdır. Öte yandan, araştırmanın sonuçlarının, sadece Malatya’daki yayınevi baskını dosyasında bulunması -yani, yayınlanmamış olması- dikkat çekicidir.

2007 yılında Milliyet Gazetesi’nin Konda Araştırma Şirketine yaptırdığı ve şirketin 47.958 denekle evlerinde yüz yüze yaptığı bir anket neticesinde: Türkiye’de Türk % 84,5, Çerkez  % 0,19, Gürcü: % 0.08, Kürt: % 8,61, Zaza: % 0.41, Arap: % 0,75 bulunmuştur.

Ali Tayyar Önderin 2007’de 25. baskısı yapılan ‘Türkiye’nin Etnik Yapısı‘ adlı eserinde, Türklerin oranı % 90 iken, Kürt  % 6,76, Zaza % 1,08, Arap % 1.08, Çerkez % 0.41 bulunmuştur. Diğer etnik gruplar daha düşük oranlardadır.

Çetinoğlu: Konu ile ilgili güvenilir rakamlar vardır mutlaka…

Erzurumlu: Cumhuriyet döneminde, azınlıklara dâir en ciddî kayıtlar 1927-1965 yılları arasında yapılan nüfus sayımlarıdır.  Bu dönemde, vatandaşlarımıza -Osmanlı’dan gelen bir alışkanlığın devamı olarak- etnik köken, ana dil, evde kullanılan ikinci dil gibi sorular yöneltilerek tespitler yapılmıştır. Etnik kökenlere göre değerlendirmede, Türkler, her zaman için % 90’rnın üzerinde bulunmuştur. DİE’ye göre, 1945-1965 yıllarını kapsayan 20 yıllık dönemde anadillerinin Türkçe olmadığını belirtenlerin oranı % 10,1’den  % 9’a düşmüştür. (1965 yılı için anadillerinin Kürtçe olduğunu ifade edenlerin oranı % 7’dir.) Öte yandan bu kayıtların tamamına ulaşmak bugün dahi mümkün değildir. (Yapılacak çalışmalar özel izine bağlıdır.)

 

Ali Tayyar Önderin tespitlerine göre; 1996 yılı itibarıyla Türkiye’nin etnik yapısı şu şekildedir: Türk % 90.06; Kürt % 8.61; Zaza % 0.41;. Arap % 1.08; Çerkez % 0.34; Laz % 0.27’dir.

Aşağıdaki tabloda Türkiye’deki etnik grupların araştırmasına yönelik çalışmaların sonuçları özetlenmiştir.

DEĞİŞİK ÇALIŞMALARLA BELİRLENEN TÜRKİYE’DEKİ ETNİK GRUPLAR

 

 

ETNİK GRUPLAR (?!)

 

Prof. Dr.

Şaban Kuzgun

(2000)

 

Peter

Alford Andrews (1)

(1999-2001

 

Ali Tayyar

Önder

(1996)

 

 

Konda

(2007)

 

Nurcan Kaya

(MRG)

US Center

for World

Mission

(USCWM)

(2008)

 

Türkler

% 77,9

% 86,21

% 90.06

% 84,5

 

% 72,28 (3)

Kürtler

% 18,58 (4)

% 8,36

% 6,76

% 8,61

% 10 – 23

% 20,8 (4)

Zazalar

% 0,53

% 1,08

% 0,41

 

Çerkezler

% 3,68

% 2,14

% 0,34

% 0,19

5.400.000

% 1,22

Gürcüler

% 1,47

 

?

% 0,68

600.000

% 0,2

Boşnaklar

% 2,94

 

?

% 0,06

 

% 0,13

Araplar

% 1,28

% 1,63

% 1,08

% 0,75

 

% 2,47

Arnavutlar

% 1,91

 

 

 

 

 

Lazlar

% 0,11

% 0,02

% 0,27

 

750.000-

1.500.000

 

Hemşinliler

% 0,019

 

 

 

 

 

Pomaklar

% 0,88

 

 

 

 

% 0,44

Romanlar

% 1,03

 

 

 

2.000.000-

5.000.000 (?)

 

Rumlar

% 0,022

 

1.800

 

16.000

5 0,018

Ermeniler

% 0,8

 

60.000

 

60.000

% 0.01

Süryaniler

 

 

 

 

15.000

 

Yezidiler

 

 

 

 

500

 

Diğerleri

 

% 1

 

 

 

 

Aleviler

% 15

 

 

 

% 10-33

 

Caferîler

 

 

 

 

3.000.000

 

Hıristiyanlar

 

 

 

 

4-6.000 (2)

 

Yahudiler

20.000

 

25.000

 

23.000

% 0,017

(1) Etnologue data from: ‘Languages of the World’ tarafından hazırlattırılmıştır.    
(2) Ermeniler ve Rumlar hâriçtir.       
(3) Azerbaycan Türkleri ve Gagauz Türkleri dâhil edilmiştir.     
(4) Kürtler + Zazalar        
(5) Yaklaşık olarak…

Avrupa ve Amerika’da Türkiye’yi hedef alan etnik köken araştırmaları dikkat çekicidir. Özellikle AB’ne giriş yolunda sergilediğimiz tavizkâr görüntü, batıda Türkiye konulu sayısız etnisite çalışmalarına imkân sağlamıştır.

Merkezi Londra’da bulunan Milletlerarası Azınlık Hakları Grubu’nda (Minority Rights Group International-MRG) Türkiye program koordinatörü, olarak çalışan Nurcan Kaya tarafından 2004’te yayınlanan, ‘Unutmak mı, asimilasyon mu? Türkiye’nin eğitim sisteminde azınlıklar‘ başlıklı rapor-yazıda, % 10-33 Alevî, 3.000.000 Caferî, 60.000 Ermeni, 16.000 Ortodoks Rum, 15.000 Süryânî, 23.000 Musevî, 4-6.000 Presbiteryen ve Protestan Hıristiyan, 500 civarında Yezidî, % 10’u

Çerkez olan 6 milyon Kafkasyalı, % 10-23 Kürt, 750.000 – 1.500.000 Laz, 2.000.000 Romandan bahsedilmektedir.

Aynı adresten çıkan ve Milletlerarası Azınlık Hakları Grubu (Minority Rights Group International-MRG) tarafından yayınlanan ‘Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar‘ başlıklı 2007 tarihli rapor, Milletlerarası Azınlık Hakları Grubu ve Diyarbakır Barosunun ortaklaşa yürüttükleri ‘Türkiye’de ayrımcılıkla mücâdele ve azınlık haklarının desteklenmesi‘ başlıklı projeye dayanmaktadır.

Söz konusu raporda, Osmanlı dönemine yönelik olarak, ‘1492’de İspanya’dan sürülen binlerce Yahudi mülteciyi topraklarına kabul ederken, aynı dönemde İspanya’dan sürülen Müslümanlara daha mesafeli yaklaşmıştır. Ancak Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, hem azınlık hem de çoğunluk grupları arasında hak ve hürriyet taleplerinin yanı sıra, milliyetçilik de baş göstermiştir. Yönetimin toplumdan yükselen demokratikleşme ve eşit muamele taleplerini karşılayamaması, başta Rusya, Fransa ve zaman zaman da İngiltere gibi dış güçlerde, Hıristiyan azınlıkların hâmisi olma iddiasıyla Osmanlı’nın içişlerine karışma cesareti uyandırmıştır. Bu süreç, Rusya’yla 1915’te yapılan savaş sırasında, Anadolu’daki Hıristiyan cemaatlerin -Ermeniler, Süıyânîler, Rumlar- neredeyse tümüyle yok edilmesiyle sonuçlanmıştır.’ denilmektedir.

Söz konusu raporda (MRG), ‘Kafkas Demekleri Federasyonu’ndan bir yetkiliye dayanarak Çerkez nüfusu 3.000.000 olarak verilmektedir.

Ancak, ekler bölümünde, bir araştırmacıya atfen 2.000.000 rakamından bahsedilmektedir. Kürtler hakkında 3 kaynaktan veriler sunulmuştur. Verilen oranlar % 10-23 arasında değişmektedir.

Adı geçen rapor, Bruniessen’in çalışmasına dayanarak, Türkiye’de 2.000.000 Roman olduğunu iddia etmiştir. Hatta bu rakamın 5.000.000 çıkabileceğini ileri sürülmüştür. Bruniessen’e göre Türkiye’de 3.000.000 Caferi bulunmaktadır. Keza, Araplar, Bulgarlar, Boşnaklar ve Arnavutların yanında, 15.000 Süryanî, 23.000 Musevî ve 60.000’in üzerinde Ermeni’den bahsetmektedir. Rumların sayısı 16.000’dir. Yezidîler ise 1980’in başlarında 60.000 iken günümüzde 500 dolaylarında kalmışlardır.

Avrupa Birliğinin Türkiye üzerine yaptığı 2005 yılı Eurobarometer araştırmasında, Türkiye’de yaşayan insanların anadili ve günlük hayatta % 93 oranında Türkçe konuştuğu tespit edilmiştir. Diğer gurupların anadil veya günlük hayatta konuşulma oranı % 7 bulunmuştur. Bu oranın, 2008 yılı için % 90 olduğu ileri sürülmüştür.

Aynı yıl, Amerika merkezli United States Centerfor World Mission (USCWM) adlı vakfın Aralık 2008 verilerine göre, Türkiye nüfusunun % 72,28’ini Türk, % 20,8’ini Kürt kökenliler oluşturuyordu. Aynı çalışmada, Çerkezler % 1,22, Gürcüler % 0,2, Araplar % 2,47 bulunmuştur. Keza, Farslar 620.000, Bulgarlar 328.000, Karakalpaklar 74.000, Abhazlar 43.000, Osetler 37.000 ve Keldaniler 300 kişi olarak ifade edilmişlerdir.

Bütün bu tartışmalı verilere ve AB üyelerindeki azınlık ve insan hakları ihlâllerine rağmen; AB’nin Türkiye üzerindeki baskıları devam etmektedir. Bu cümleden olarak;

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg‘, 28 Haziran-3 Temmuz 2009 arası Türkiye’de yaptığı görüşmeler sonrası yazılan raporda, okullarda ‘Türk’üm ve Türk olmaktan gurur duyuyorum‘ gibi çeşitli antların, her gün öğrencilere söyletildiğini ve bu sözlerin ‘Ne Mutlu Türk’ün diyene‘ sözüyle tamamlandığını belirterek, bunun, bir etnik kökeni yücelttiğini öne sürdü. Türkiye’de 12-15 milyon arasında Kürt kökenlinin, 3 milyona yakın Roman, 3 milyon Kafkas, 1 milyona yakın Laz bulunduğunu iddia ederek, azınlık tanımının, Lozan Anlaşması’na dayanarak sadece Rum, Ermeni ve Yahudiler için yapıldığını belirten İnsan Hakları Komiseri Hammerberg, ‘Türkiye’deki azınlık tanımının Lozan Anlaşması’nın daha ötesine taşıyacak bir Anayasa değişikliğinin mutlaka yapılması‘ gerektiğini belirtti.

Hammerberg, ek olarak, ‘üniversitelerde Kürtçe için özel bölümler açılmasını, Alevîlerin haklarının verilmesini, Heybeliada Ruhban okulunun açılmasını ve Vakıflar Yasası’nın gayrimüslimlerin mülklerinin iadesine uygun hâle getirilmesini‘ talep etti.

Çetinoğlu: Resmen ‘azınlık’ olarak kabul edilen Rumların durumu nedir?

Erzurumlu: Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti’nde azınlık kabul edilen 3 Hıristiyan gruptan biri olan Rumlar, sosyal hayatımızda öneme sahiptirler. Milletlerarası hukukun vazgeçilmez ilkelerinden olan ‘Güçlü devlet, dış ülkelerdeki soydaşlarını (azınlıklarını) korur‘ prensibi, ülkemizdeki azınlıkların dış ülkelerle ilişkilerinde de etkendir.

Ülkemizde hâli hazırda 16.000-20.000 Rum bulunmaktadır. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ise Türkiye’de yaklaşık 2.500.000’u Rum olmak üzere, 2.500.000-3.000.000 Hıristiyan bulunmakta idi. ‘Türkiye-Yunanistan Nüfus Değişimi‘, 1923 yılında Lozan Andlaşması’na ek protokol uyarınca Türkiye ve Yunanistan’ın kendi ülkelerinin yurttaşlarını din esası üzerine mecburî göçe tabi tutması tarihimizde ‘mübâdele‘ olarak anılır ve o dönemde mecburî göç uygulanan kimseler ‘mübâdiller‘ olarak anılmaktadırlar.

Mübâdele ile, 2.000.000 Ortodoks Hıristiyan Rum Anadolu’dan Yunanistan’a, 242.001’i erkek, 233.957’si kadın olmak üzere 577.958 kişi Yunanistan’dan Türkiye’ye göç etmiştir.

Yunanistan’a göç edenlerin arasında Karaman yöresindeki, Hıristiyan olan ve Türkçe konuşan halk da bulunmaktadır. (Karamanlis onların torunlarındandır). Türkiye’ye gelenler arasında, Girit’ten gelen Yunanca kaynaklı ancak Türkçe kelimelerin yoğun olduğu bir lehçe ile konuşan Müslümanlar da vardır.

Mübâdelede, Batı Trakya Türkleri ve İstanbul Rumları nüfus mübâdelesinden muaf tutulmuştur.

Bu uygulama, Balkanlar’daki Türk varlığının yerinde korunması amacına yöneliktir. Öte yandan, Yunanistan’a giden Anadolu Rumları, gittikleri yerde kabul görmemişler ve ‘Turkosporos / Türk tohumu / dölü‘ diye aşağılanmışlardır.

Türkiye’deki Rum nüfusu etkileyen ikinci olay 6-7 Eylül 1955 olaylarıdır.  Kıbrıs olaylarına bağlı olarak gelişen kontrolsüz reaksiyon sonucunda sayısız ev ve iş yeri tahrip edilmiştir. Olaylardan sonra, o zamana kadar ülkemizde kalmış olan Rumların büyük çoğunluğu ülkemizi terk etmek mecburiyetinde kalmışlardır. Kalanlar İstanbul’da belirli semtlerde ve adalarda varlıklarını devam ettirmişlerdir.

Prof. Dr. KENAN ERZURUMLU:

Amasya İli’nin Suluova İlçesi’nde 1952 yılında doğdu. 1962 yılında Merzifon’da Cumhuriyet İlkokulu’ndan, 1968 yılında Merzifon Lisesi’nden, 1974 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden diploma aldı. 1981 yılında Genel Cerrahi Uzmanı, 1991 yılında Doçent, 1996 yılında Profesör oldu.

1976’dan 1981 yılına kadar ABD’de Genel Cerrahi alanında çalıştı. Tokat’ın Turhal İlçesi Devlet Hastahânesi’nde Başhekim olarak tâyin edildi. 1991 yılında Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Genel Cerrahi Uzmanı olarak göreve başladı. 1996 yılında aynı üniversitenin Uygulama Hastahânesi Baştabibi oldu. 2011 yılından itibâren Cerrahi Bölüm Başkanı olarak çalışmaktadır.

Prof. Erzurumlu, Evli, 2 evlat babasıdır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Web Sitesi: http://www.kenanerzurumlu.com //  E-posta: kerzurum@omu.edu.tr

 

 

Önceki İçerikKamplaşmanın Sebepleri
Sonraki İçerikGül Çocuk
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.