Türk Milliyetçiliğinin Kurtulması Gereken Yeni Ergenekon

68

Ergenekon Destanı malumunuz. Çinlilerin baskın ve katliamından kaçan bir grup Türk sarp dağların arasında gizlenmiş bir yere kaçıp burayı yurt edinirler ve bu yeni yurtlarına Ergenekon adını verirler. Yıllarca burada yaşayıp çoğalırlar, öyle çoğalırlar ki artık buraya sığamaz hale gelirler. Ancak etrafları sarp dağlarla çevrili olduğu için başka bir yere göç etme imkânları yoktur. Bir gün içlerinden biri çıkagelir. Etraflarındaki dağlardan birinin demirden olduğunu ve eğer diğerleri de yardım ederse bu demiri eritip kendilerine yol açabileceğini söyler. Dev körükler imal ederler ve büyük bir ateş yakıp bu dev körüklerle dağı eritirler. Türklerin Ergenekon’dan çıkışı böyle gerçekleşir.

Türk milliyetçiliği 50 yıldır böyle bir Ergenekon’a hapsedilmiştir. Etrafı fikirden sarp dağlarla kuşatılmıştır. Aslında son derece zengin bir backgroundu olan Türk milliyetçiliği hapsedildiği bu dar alanda zenginliğini ortaya koyamamakta, dinamik ve üretken olamamakta, kısır bir döngü içerisinde kendi kendini tüketmektedir.

Türk milliyetçiliğinin etrafını kuşatan bu dağlardan ilki yanlış algılanan devlet kavramıdır. Türk milliyetçiliğinin devlet algısı devleti kutsallaştırmakta, onu milletin hayatını kolaylaştıracak bir araç olmaktan çıkartıp bir amaç haline getirmektedir. Bu bakış açısı nedeniyle devletin hataları görülmemekte, bilakis o hatalara taraftar olunmaktadır. Bu devlet anlayışı devletten menfaat temin eden bir grup gözü açığın uydurmasından başka bir şey değildir aslında. Bu menfaat grupları ne zaman akıl ve mantıkla izah edemeyecekleri bir Ali Cengiz oyunu oynasalar ve iş üstünde yakalansalar “devletin bekası” der işin içinden sıyrılırlar.

Türk milliyetçiliğinin etrafını kuşatan ikinci dağ “Reisçilik” kavramıdır. Reisin veya liderin sorgulanamazlığı, ona mutlak itaat edilmesi fikri Türk milliyetçiliğinin üretkenliğine mani olmanın yanında kendi öz kimliğine de ters düşmektedir. Çünkü Türkün mayasında isyan vardır. Türk başına buyruktur. Tarih boyunca iki yüzün üzerinde devlet yıkıp devlet kurmasının özünde bu isyankâr ruh vardır. Bir İngiliz, bir Mısırlı, bir Çinli gibi binlerce yıl aynı coğrafyada yaşayamayıp üç kıtada devlet kurmasının özünde bu başına buyrukluk vardır. Birinin huzurunda el pençe divan durmak, el öpmek, boyun bükmek Türkün doğasına aykırıdır.

Bir diğer dağ, söylem ve eylem uyumsuzluğudur. Bu bahis kısmen insanların özel hayatlarına dokunduğundan detaylı olarak izah etmeyeceğim.

Bir diğer dağ Türk milliyetçiliğinin şanlı mazinin hatıralarında takılıp kalması ve bugünü ıskalamasıdır. İnsanların atalarının yaptığı güzel işlerle gurur duyması, onları örnek alması elbette tabiidir. Ama geçmişle gurur duyarken içinde yaşadığın anın görmezden gelinmesinin fayda getirdiği görülmemiştir. Konuya bir de tersinden bakmak lazım. Bizim gurur duyduğumuz atalarımız mezarlarından kalkıp gelseler ve bizim şu anki halimizi görseler, acaba onlar da bizimle gurur duyarlar mıydı?

Çin Seddi’ni aşan, Roma’ya diz çöktüren, İstanbul’u fetheden, Viyana önlerine giden, İstiklal Harbi’ni kazanıp “bozkurdun dirilişini” bizzat hayata geçiren atalarımızla övünmek bir meziyet değil. Milliyetçilik de değil.. Onların yaptıklarının üzerine bir şeyler ekleyebiliyorsak ancak o zaman gerçekten milliyetçi oluruz.

Anayasa hukukunda “Yeni Kuşaklar Teorisi” diye bir kavram vardır. 19. yüzyıl ABD Başkanlarından Thomas Jefferson’un ortaya attığı bu teoriye göre “Eski kuşakların iradesi yeni kuşakları bağlamaz. Çünkü yeryüzü nimetlerinden toprağın altındaki ölüler değil, üstündeki diriler istifade ederler.”

Kur’an’da Bakara suresinde tekrarlayan bir ayette şöyle der; “Onlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Onların kazandıkları onlara, sizin kazandıklarınız size..”

Bugün Türk milliyetçiliğinin fikri prangalarını kırıp çağını yakalaması lazım. Türk olmak, başarılı olmak için tek başına yeterli değil. Her oyunu kendi kuralları içerisinde oynamanız lazım. Günümüzde artık yerel olan değil evrensel olanın sözü geçiyor. Bütün dünyaya hitap eden, evrensel bir yönünüz olmadan hiçbir sahada başarıyı yakalayamazsınız.

Devir artık ne at üzerinde Viyana kapılarına dayanma ne de küffar üzerine kılıç sallama devri. Bugün ülkeleri fikirler ve buluşlar fethediyor. Ekonomisini kontrol altına alabildiğiniz ülke kendiliğinden sizin oluyor. Türk milliyetçiliğinin mevcut şartlarda yeni bir “Kızıl Elma” ya ve yeni yöntemlere ihtiyacı var. Aksi halde kendi Ergenekon’undan kurtulamayacak ve keskin sirke hesabı küpüne zarar vermekten başka bir işe de yaramayacak.

 

 

Önceki İçerikDr. Lütfü Sehsuvaroğlu ile ZİYA GÖKALP’in İslâmiyet’le Alakalı Görüşleri Hakkında Konuştuk.
Sonraki İçerikŞu Bermeki Hikâyesini Hatırlamanın Tam Zamanı
Avatar photo
1983 yılında Tokat Erbaa’da dünyaya geldi. İlk okulu Ankara’da, ortaokulu Bitlis Tatvan’da, Lise’yi Bursa’da okudu. 2001 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünü kazandı. 2003 yılında bu okulu terk edip Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. 2008 yılında bu okuldan mezun oldu. Yüksek lisansını 2019 yılında Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde tamamladı. Halen Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktora eğitimini devam ettirmektedir. 2018 yılında siyasetle de ilgilenen yazar, 2019 yılında Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın üyesi olmuş ve 2023 yılında Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın başkanlığı görevine seçilmiştir. 2018 yılında bu yana Kocaeli’de köşe yazıları yazmakta ve yazıları Kocaeli’nin muhtelif yerel basın kuruluşlarının yanı sıra Kocaeli Aydınlar Ocağı web sitesinde yayınlanmaktadır. Yine 2018 yılından bu yana ülke genelinde barolarda eğitimler ve Kocaeli’de yerel STK’larda konferanslar vermektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. ESERLERİ : A. YAYINLANMIŞ KİTAPLARI 1) Katılım Bankacılığı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2020. 2) Tayyip Erdoğan Sonrası Türkiye, Melekler Yayıncılık, Kocaeli, 2020. 3) Türk’ün Ustalarla İmtihanı, Kitap Yurdu Doğrudan Yayıncılık, 2023. B. YAYINLANMIŞ AKADEMİK MAKALELERİ 1) Tahkim Sözleşmesinin Unsurları – Leges Hukuk Dergisi, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a Vefa Andacı, Ekim 2020, Y:11, S: 130, s. 112-133. 2) Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Antlaşması’na (Viyana Sözleşmesi / CISG) Göre Taşıma Halindeyken Satılan Mallara İlişkin Hasarın İntikali – Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler, Aristo Yayınevi, İstanbul 2021, s. 335-360. 3) Nama Yazılı Pay Senetleri Üzerinde Önalım, Alım, Geri Alım ve Öncelik Hakları - Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II, Aristo Yayınevi, İstanbul 2021, s. 1-59. 4) Faiz ve Vade Farkı Kavramlarının Hukuki Niteliklerinin Karşılaştırılması – Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler, Dora Basım, Bursa, 2021, s. 19-41. 5) Anonim Şirketlerde Payın ve Pay Senetlerinin Devri - Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler II, Dora Basım, Bursa, 2022, s. 313-336. 6) Limited Şirketlerde Pay Devri – Bilimsel Araştırmalar, Yetkin Yayınları, Ankara, 2023, s. 113-130. 7) Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde Yüklenicinin Temerrüdü Nedeniyle Sözleşmeden Dönme, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Aralık 2023, S:28, s. 133-161.