Oğuz Çetinoğlu: Bilgi ve şuur kavramlarını yorumlar mısınız?
İdris Türkten: Çok güzel bir soru. Normal bir insanda ikisinin de bulunması gerekli kavramlar. Yani bilgi ve şuur anlam bakımından oldukça derin ve felsefi konulardır.
Bilgi: Genel anlamda, kişilerin veya sistemlerin nesneler, olaylar, kavramlar ve ilişkileri hakkında edindiği, işlediği ve sakladığı doğru veya doğrulanabilir kavramlar olarak tanımlanabilir. Bilgi, deneyimler, gözlemler, düşünceler ve kendisine rahmetler diliyorum Cemil Meriç’in deyimiyle: “tecessüs” yani öğrenme merakı sonucunda kazanılır.
Şuur (Bilinç): Şuur, bireylerin kendi zihnî ve hissî durumlarının farkında olma kapasitesidir. Bilinç, düşüncelerimizin, hislerimizin ve çevremizde olup bitenlerin farkında olmamızı sağlar. Şuur, Felsefi açıdan bakıldığında, şuurun tabiatı ve kökeni hâlâ tartışmalı bir konudur. Bilinç, subjektif deneyimin temelidir ve “zihin-beden” probleminin merkezinde yer alır.
Bu iki kavram birbirini tamamlar nitelikte olsa da, bilgi daha çok dış dünya hakkında, şuur ise iç dünyamız, deneyim ve farkındalık olarak derinlemesine düşünmeyi gerektirir.
Çetinoğlu: Bir ülkede yaşayan insanların hem bilgili hem de şuurlu olması elbette tercih edilir. Fakat Türkiye’mizde iki özelliğe de aynı ölçüde sâhip olan insanların sayısı ihtiyacı karşılamıyor. İnsanlarda bilgi mi önemlidir, şuur mu? Neden? (Bir başka ifâde ile toplum için bilgili insan mı değerlidir, şuurlu insan mı? Neden?)
Türkten: Bilgi ve şuur yukarıda da değindiğimiz gibi birbirini tamamlayan kavramlardır. Birisi olmaz ise ötekisi yarım kalır ve birinin eksikliği yapılan bir işte ve eylemde anında fark edilir. Bilgi, eğitimle kazanılan bir değerdir, ne kadar iyi eğitirseniz kişiden o kadar faydalı verim alırsınız. Peygamber Efendimiz, “İlim Çin’de de olsa gidip alınız” demiştir. Bilgi sâhibi olmanın ne kadar önemli olduğunu siz düşünün artık. Bilimin yanında şuur da çok önemlidir tabii. Bilgili bir insanda şuur yoksa eğer, onun yaptığı bir işten hiçbir fayda beklenemez. İdeal bir insan, içinde yaşadığı toplumun değerlerinin şuuru ile yani milli şuurla hareket etmek mecbûriyetindedir.
Cetinoğlu: İhtiyacımız ölçüsünde hem bilgili hem şuurlu insan yetişmemiş olmasının sebebi eğitim sistemimiz midir, insanlarımızın zekâ seviyesi mi? Beslenme problemi mi var, inanç yetersizliği mi, vatansevirlik duygularının yetersizliği mi? Yoksa başka problemler mi?
Türkten: Bu saydıklarınızın hepsi de önemli faktörlerdir. Cumhuriyetten sonra Mustafa Kemal Atatürk dönemi hâriç, eğitime yeteri kadar gerekli önem ve değer verilmemiştir. Bu yüzden Avrupa’ya karşı bilim ve teknolojide oldukça geriyiz. Avrupa matbaayı 1400’lü yıllarda kullanmaya başlamışken biz, 300 yıl sonra matbaa ile tanışır olmuşuz. Avrupa’da gelişen olayları her zaman 100 yıl geriden takip etmişiz. “Endüstri 1, buhar makinesinin insan gücü yerine kullanılmaya başladığı birinci endüstri devrimi. Endüstri 2, Henri Ford’un başını çektiği üretim bandı ne üretiyor bakınız! Otomobil. Tam 100 yıl önce. Endüstri 3, robotların sanayie girmesi. Endüstri 4, robotlara internet yüklenmesi.”(İskender Öksüz: Bilim Din ve Türkçülük)
Şimdi Endüstri 5, yapay zekâ devrimine girildi ama biz yeterince ve yerinde kullanıyor muyuz orası meçhul. Zekâ IQ seviyesi önemli tabii. Türkiye’de IQ oranı 100 üzerinden 89-90. Avrupa ülkelerinde ortalama: 100 üzerinden 110
Zaten PİSA ve PİAAC verileri de verdiğim rakamları doğrular nitelikte. 2015 yılı itibarı ile dünya ortalamasına göre durumumuz iyi görünse de, 35 OECD ülkesi arasında sondan üçüncüyüz. Bizden sonra Şili ve Meksika geliyor. Eğitim sistemimiz maalesef okuduğunu anlamayan insanlar yetiştiriyor.
Çetinoğlu: Âcilen giderilmesi gereken noksanlarımız nelerdir?
Türkten: Amerika’yı yeniden keşfetmenin bir anlamı yok. Gelişmiş ülkeler kalkınma ve ilerleme yolunda hangi yolu tâkip ettilerse ilmin ışığında o yoldan gitmemiz gerekiyor. Sınır güvenliğimizi iyi korumamız gerekiyor. Ülkemizdeki sığınmacıların âcilen ülkelerine gönderilmesi lâzım. AB ülkeleriyle imzalanan geri kabul anlaşmasının derhal iptal edilmesi gerekiyor. âcilen tek adam rejiminden kurtulup parlamenter demokrasiye dönmeliyiz. Bütün yetkilerin tek adamda toplanması birçok yanlışı beraberinde getiriyor. Lord Acton’un dediği gibi: “Güç, insanı bozar, mutlak güç, mutlaka bozar.” Devletimiz şu anda tüccar mantığıyla yönetiliyor. Devlet kurumlarımıza yeniden işlerlik kazandırmamız gerekli. Millî Kalkınma Planlamasına yeniden dönmeliyiz. Millî Eğitim sistemimiz acilen yeniden ele alınmalı, yap-boz mantığından vaz geçilmeli ve kültür değerlerimiz korunarak ilmin ışığında kalıcı çâreler üretilmeli.
Çetinoğlu: Verilen vazifeyi, başaramamış bir insanın Japonya’da olduğu gibi intihar etmesi veya başka bir şekilde cezalandırılması, örfümüzde, âdetlerimizde, geleneğimizde ve inanç sistemimizde yoktur.
Başaramadığı bir iş için oluşan vicdan sızısına; bahânelerin devâ, ilaçların şifa vermeyeceğinin şuurunda olan insanlara ihtiyacımız var. Bu insanları nerede ve nasıl yetiştirebiliriz?
Türkten: Japonya’da olduğu gibi bir kişinin işi başaramadığında Harakiri yapma geleneği bizim kültürümüzde yok. Ülkemizde iyi yetişmiş bilim insanımız çok şükür var ama bunlara yurt içinde gereken değerler verilmediğinden Türkiye büyük oranda “Beyin Göçü”ne mâruz kalıyor. Maalesef yöneticilerimiz yetişmiş insanımıza “giderlerse gitsinler” mantığıyla yaklaşıyor. Bunların yerini liyakatsiz insanlar dolduruyor. Nerede hangi kurum varsa o kurumların başına mutlaka liyakat sâhibi insanların getirilmesi gerekiyor. Liyakatin olduğu yerde hata yapma oranı düşük olur.
Çetinoğlu: Türkiye’mizde gidişatın istenilen ölçüde ve istikamette olduğunu düşünmüyorsunuzdur? Sebepleri neler olabilir?
Türkten: Hayır düşünmüyorum. Adam kayırmacılığı Nepotizm, ‘Bizim çocuklar’ mantığından vaz geçilmeli, kurumlarımızın başına kuralsız atamalardan vaz geçilerek her kurumun başına liyakat sâhibi yöneticiler getirilmeli.
Çetinoğlu: Ahlâksız insan olmaz. Her insanın kendisine göre bir ahlâkı vardır. İyi ahlâklı insan olabileceği gibi kötü ahlâklı insanlar da vardır.
İyi ahlâklı insanda bulunması gereken en önemli ‘iyi’ olarak kabul edilebilecek 10 özellik nelerdir?
Türkten: 1-Dürüstlük: Doğruyu söylemek ve her durumda dürüst davranmak.
2-Adâlet: Herkese eşit ve hakkaniyetli davranmak.
3-Empati: Başkalarının duygularını anlamak ve bu duygulara saygı göstermek.
4-Saygı: İnsanlara ve onların haklarına, düşüncelerine, inançlarına saygı göstermek.
5-Merhamet: Başkalarına karşı şefkatli ve yardımsever olmak.
6-Sorumluluk: Kendi davranışlarının sonuçlarını kabul etmek ve gerektiğinde sorumluluk üstlenmek.
7-Sabır: Zorluklar karşısında sâkin ve metânetli kalabilmek.
8-Güvenilirlik: Sözüne sâdık kalmak ve başkalarının güvenini kazanmak.
9-Disiplin: Kendi davranışlarını ve duygularını kontrol edebilmek.
10-Alçakgönüllülük: Kendi hatalarını kabul edebilmek ve başkalarından öğrenmeye açık olmak.
Çetinoğlu: İyi ahlâklı insanda bulunmaması gereken en önemli 10 kötü özellik nelerdir?
Türkten:1-Yalan söylemek. Doğruluktan sapmak ve insanları yanıltmak.
2-Haksızlık: İnsanlara Adâletsiz davranmak ve haklarını gasp etmek.
3-Bencillik: Sâdece kendi çıkarlarını düşünmek ve başkalarını umursamamak.
4-Kaba davranış: Saygısız ve incitici şekilde davranmak.
5-Zâlimlik: Diğer insanlara veya canlılara zarar vermek.
6-Sorumsuzluk: Kendi davranışlarının sonuçlarını dikkate almamak.
7-Sabırsızlık: Hoşgörüsüz ve aceleci olmak.
8-Güvensizlik: Verdiği sözleri tutmamak ve başkalarının güvenini suistimal etmek.
9-Öfke kontrolsüzlüğü: Duygularını kontrol edemeyip saldırgan davranışlar sergilemek.
10-Kibir: Kendini üstün görmek ve başkalarını küçümsemek.
Çetinoğlu: Çağımız devletlerinde ‘olmazsa olmaz’ denilebilecek prensipler nelerdir?
Türkten: Çağımız devletlerinde “olmazsa olmaz” denilebilecek bazı temel prensipler şunlardır:
1-Hukukun Üstünlüğü: Yasaların herkes için eşit ve âdil bir şekilde uygulanması. Hukukun üstünlüğü, keyfi yönetimden kaçınılmasını sağlar.
2-Demokrasi: Halkın kendi yöneticilerini hür ve âdil seçimlerle belirleyebilmesi. Demokratik süreçler, vatandaşların katılımını ve temsilini sağlar.
3-İnsan Hakları: Temel insan haklarının korunması ve saygı gösterilmesi. Bu, ifade özgürlüğü, din özgürlüğü, eğitim hakkı gibi hakları içerir.
4-Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Devletin eylemlerinin ve harcamalarının açık olması ve devlet yetkililerinin hesap verebilir olması.
5-Güçler Ayrılığı: Yasama, yürütme ve yargı erklerinin bağımsız olarak çalışması. Bu ayrım, güç yoğunlaşmasını engeller ve denge-denetleme mekanizmalarını güçlendirir.
6-Eşitlik: Tüm vatandaşlara din, dil, ırk, cinsiyet, etnik köken, sosyal statü gibi herhangi bir ayrım gözetmeksizin eşit fırsatlar ve haklar sağlanması.
7-Sosyal Adâlet: Gelir dağılımında Adâletin sağlanması, yoksullukla mücadele edilmesi ve sosyal refahın artırılması.
8-Çevre Koruma: Tabîi kaynakların sürdürülebilir bir şekilde kullanılması ve çevre koruma politikalarının uygulanması.
Bu prensipler, modern devletlerin vatandaşlarına âdil, güvenli ve refah dolu bir yaşam sunabilmeleri için temel unsurlar olarak kabul edilir.
Çetinoğlu: Türkiyemizin ağır bir iktisâdî kriz dönemi yaşadığı biliniyor. Bu durumun müsebbibinin dış güçler olduğu söylentisini nasıl değerlendiriyorsunuz. Dış güçler değilse, kimlerdir, yangın niçin ve nasıl çıkmıştır?
Türkten: Dünya bir milletler mücâdelesidir. Durup dururken hiçbir millet ekonomik yönden diğerine yardım yapmaz, ancak güç birliği oluşturulursa birlikte kalkınma sağlanır. Avrupa Topluluğu gibi. Türkiye ekonomisi en zayıf halindeyken bile 2002 yılında Güney Kore ekonomisiyle yarış halindeydi. Bugün Güney Kore 2024 yılı itibariyle 196 ülke arasında dünyanın 12. büyük ekonomisine sâhiptir. Güney Kore, 2024 yılında 36.132 dolarlık kişi başına düşen millî gelir ile dünyada 33. sırada yer almaktadır. Türkiye ise: ekonomik büyüklük açısından 67. Sırada ve en iyimser rakamlarla fert başına düşen millî gelir: 15 666 $
Her işte kabahati dış güçlere bağlamak, kendi kendimizi olmasa bile Türk insanını kandırmaktan ibârettir. Devlet kadrolarında denetimsiz israf, îtibardan tasarruf olmaz mantığı, Faiz sebep enflasyon sonuç, kur korumalı mevduat uygulamaları ve bir de liyakatsiz kadrolarla ekonomiyi yönetmeğe kalkarsanız ekonomide batış kaçınılmaz olur.
Çetinoğlu: Son soruyu siz hazırlayınız ve cevabını veriniz. Veya şu soruyu cevaplandırınız: Bir kibrit çöpü olsaydınız, kendinizi ne için yakardınız?
Türkten: “Bir kibrit çöpü olsaydım eğer” sorunuza Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu veciz ifadesiyle cevap vereyim. “Türk Milletini muasır milletleri en üst zirvesinde” görmek için yakardım.
İDRİS TÜRKTEN: 1 12 1949 Yılında Tokat Artova’da doğdu. İlkokulu Artova’da bitirdikten sonra Ortaokul ve liseyi Turhal’da okudu. 1970 yılında hem çalışmak, hem de tahsil yapmak üzere Almanya’ya gitti. Berlin Teknik üniversitesinde makine mühendisliği tahsili yaparken 1973 yılında Almanya ekonomisindeki kriz yüzünden işi ve okulu bırakmak zorunda kaldı. Türkiye’ye döndü ve Eğridir Dağ ve Komando okulunda askerlik hizmetini yaptı. Askerlik sonrasında Kocaeli / Yarımca’da bulunan Petkim Petro Kimya Fabrikasında çalıştı. Emekli olduktan sonra bir süre esnaflık yaptı. İdris Türkten, evli ve biri kız, 3 evlat sahibidir. Çeşitli gazete ve internet sitelerinde yazıları yayınlanmaktadır. Kocaeli Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Üyesidir. |