II.Abdülhamid‘e İngilizlerin sunduğu açılım paketi reddedilir. Aslında dış kaynaklı açılım emirlerine çoğu kere uymuşuzdur. Açılımlara hala doymadık. II. Abdülhamid’den istenenler arasında jandarmanın yeniden düzenlenmesi ve başına Batılı birinin getirilmesi idi. Bugün terörle mücadelede jandarma devre dışı bırakılmak ve pasifleştirilmek için İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Dün de bugün de hedef değişmiyor. Bugün de Suriye ve Irak sınırını kaldır, Osmanlı ağabeyliği yap telkinleri var. Bu oyun sözde Osmanlıcılık adına oynanıyor. Bir başka ifade ile genişle ama ufalan anlamını taşıyor. IŞİD hedef alınıyor; PYD-PKK meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Bir taraftan terör örgütü muhatap alınıp işbirliği yapılıyor; diğer taraftan neden Batılı ülkeler örgütü terör listesinden çıkarıyor diye şikayet ediliyor.
Diğer taraftan 12 sene aldatıldık; cemaat bizi yanlış yönlendirdi itirafları ciddi devlet adamlığı ile bağdaşmıyor. Balyoz ve Ergenekon davalarında ben de savcıyım diyenler, yargıyı etkileyen ve yönlendirenler, hukuktan yana olan hakim ve savcıları sürenler, Genel Seçimler yaklaşırken birden tavır değiştirdiler. Paşaların tutuklanmasından bugün rahatsız olanlar, dün askere kumpas kuranların ortakları değil mi? Malum davalarda “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” diyen Başbakan Yardımcısı emekliliği yaklaşınca şeref, haysiyet, doğruluk ve dürüstlükten bahsediyor.
Başbakan’ın çelişkileri birbirini izliyor. Hem topluma aidiyet duygusu önemli diyeceksiniz; hem de milli seviyedeki birliktelikleri dışlayacaksınız. Etnik ve mezhep ayrımcılığını önlemenin yolu bu ayrımcılığa destek olmaktan ve tahrik etmekten mi geçiyor?
Bütün bu ve benzeri yanlış ve gaflet örnekleri karşısında 1234 gerçek STK Türkiye’nin içine sürüklendiği hayati sorunlar ve yol ayrımı karşısında, vatandaş olmanın şuuru ile Türk Milletine çağrıda bulundular ve Ankara’da endişelerini, tekliflerini dile getirdiler. Türkiye’de olup bitenler ülkenin nereden nereye getirildiğini göstermektedir. Ülke çıkarlarının bir iktidara karşı savunulur hale gelmesi çok düşündürücüdür. Garip açılımlarla ve yeni anayasa ihanetiyle Yeni Türkiye’ye varılacaktır. Dün aşırı solun sloganı “Türkiye halklarına özgürlük” idi. Bugün sağın milliyetsiz ve vatansız kesimi aynı tezin peşinde gidiyor. Türk Milleti etnik gurup gibi ele alınıyor. Kamplaşmalar artıyor. Devlete rakip paralel yapılar yaratılıyor. Çözüm sürecinin çözülme olduğu ortaya çıkıyor. Milli Devlet yerine çok ortaklı bir yapı ve bölgesel özerklikler gündeme getiriliyor. Türkiye’yi Türkiye yapan değer ve sembollere karşı adeta savaş açılıyor. İşgal altında Mondros Mütarekesi şartlarını yaşıyoruz.
Türk Milletine kendilerini mensup hisseden, sorumluluk duygusu ile hareket eden dıştan ve içten kumandalı olmayan gerçek 1234 STK’ları üstlerine düşen görevi yerine getirdiler. Demokratik parlamenter sisteme, hukuk devletine, kuvvetler ayrılığına, yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına ve milli devlete sahip çıktılar. Fikir ve düşünce hürriyetinden geriye gidişi reddettiler. Elazığ’dan, Trabzon, Giresun, Sivas, Kocaeli, Manisa, Adıyaman, Ordu, Tekirdağ, Yozgat, Sakarya, Adana, Ankara, İstanbul, Balıkesir, Iğdır, Isparta, İnegöl, Kayseri ve Malatya’ya kadar bir araya gelerek ümitsizliği ve sessizliği bozdular. Biz olmanın şuuru ile hareket ettiler. Aydınlar Ocaklarımız da milli meselelere sahip çıkmada devamlı merkezde yer almayı sürdürdü. Bazıları hala bu büyük olayı anlayıp kavrayamasa da…