Ahlâk
ve güven bir milletin fertlerini birbirine bağlayan en temel tutkaldır. Sosyal
sermayemizi oluşturan insani ilişkilerde ters giden olumsuzluklar varsa önce
ahlakımızı sorgulamamız gerekir.
Yazar
ve tarihçi Yuval Noah Harari, Home Deus adlı eserinde: yakın akrabalık
bağlarının dışında sosyal sermayesini oluşturan ahlak ve güven değerlerini
yitirmiş topluluklarda, yüz elli kişilik gurupların aşılması durumunda artık yakın
otoritenin etkisini yitireceğini, insani ilişkilerde çözülmeler başlayacağını söyler.
Ancak ahlak ve güvenin hâkim olduğu ortamda 150 kişilik gurup eşiği aşıldığında
ise milletleşme sürecinin başlayacağı anlatılır.
Ailelerimizden
aldığımız ahlâkımız, kültürümüz, ortak sembollerimiz yıllar boyu tarihi süreçte
genlerimize işlemiştir. Bu değerler bizi biz yapan öz kavramlardır. Bunun
içindir ki Türk Milletinin tarihin en eski sayfalarına dayanan kökleri günümüze
kadar kendini taşımıştır.
Ne
zaman ki toplumun ortak değerlerinde kopmalar, çözülmeler, bozulmalar başlarsa nelerimizi
kaybettiğimizi yeniden sorgulamamız gerekir.
Tarihi
süreç içerisinde milletimizi ayakta tutan kutsal değerlerimiz vardır. Bunlar
toplum ahlâkı, örf, anane, vatan, bayrak, dini inanç, destanlar ve “mit”lerimizdir.
İnsanlığa getirilen bütün dinler güzel ahlâkı
tamamlamak için indirilmiştir. Eğer çıkarınız için dini kaideleri kendinize göre
uyarlarsanız burada ahlaki çöküntüye yol açmış olursunuz ki bunu maalesef 17/25
yolsuzluk vakalarında ünlü! din âlimlerimizin(Hayrettin Karaman) gibi
açıklamalarında yaşadık. Hatırlayın o günkü olayları, ayakkabı kutularındaki
milyar dolarlar, bakan çocuklarının yatak odalarındaki para sayma makinaları,
bakanların kollarındaki 750 bin liralık saatler vs…vs… Bütün bunlar dindar ve
kindar nesil yetiştireceğim diyen bir iktidar zamanında yaşanmış ve hiçbir
kanuni işleme uğramamış vakalardır.
Son
yıllarda Deizm’in artma sebebinin her harama sahte kılıf hazırlayan din
bezirgânlarından kaynaklandığını söylesem hata mı yapmış olurum acaba?
Ünlü
düşünürlerden Eric Hoffer(Kesin İnançlılar): “Bir sokak temizlikçisine hiç
nedensiz vurursanız belki sizden korkar sesini çıkarmaz, ama onun kutsal saydığı
değerlere hakaret edecek olduğunuzda elindeki süpürgeyi kafanıza indirmekten
çekinmez.” Der. İşte bu da gösteriyor ki, ahlâkımız ve inancımız bizim kutsallarımızdır.
Karaman’da
bir erkek yurdunda vuku bulan taciz olayında Aile Politikalarından sorumlu
Bakan’ın: “Bir defadan bir şey olmaz” sözlerini hangi dini, hangi ahlaki
ölçülerle değerlendirebilirsiniz?
Günlerdir
konuşulan “Kayıp 128 Milyar Dolar” davası bir türlü kapanmak bilmiyor.
Sorumlular kayıp tek bir kuruş yok diyorlar ama nerede olduğunu, nereye nasıl
aktarıldığını söylemedikleri halde kendilerine güvenmemizi bekliyorlar. Ama
nasıl?
Şu
pandemi döneminde bütün derneklere ve sivil toplum kuruluşlarına her türlü
toplantı, gösteri ve yürüyüşü yasaklayıp, kendiniz 81 vilayette kongre
salonlarını tıklım tıklım doldurursanız bu toplum nasıl güven duysun size?
Yukarıdaki
örnekler de gösteriyor ki, Türk Milletinin fertleri, artık ne din adamına ne de
yöneticilerine güven duyuyor. Bu yüzdendir toplumdaki kutuplaşma, ayrışma ve
ötekileştirme.
Sağlıklı
kalın.