Bütün mesele, millet kavramının kafalarına bir türlü girmeyişi. Milletin ne demek olduğunu bir türlü anlamamaları.
Bakın komünistler anlıyordu. Onlar daha masumdu; sadece milletin yerine sınıf egemenliğinin geçeceğini sanıyorlardı. Ve ideolojileri gereği, bir şey kendiliğinden, “bilim icabı” olacaksa, onu bir an önce oldurmak için davranmak da görevleriydi. Yanıldılar ve çöktüler.
Bunlar milletten habersiz. Topluma baktıklarında ırklar topluluğu görüyorlar. Irkın anlaşılması daha kolay, çünkü daha ilkel, klanımsı, sülalemsi bir şey. Döl birliği. Bir babanın çocukları… Kavim diye de bir şey var. O da ırka yakın, belki aynı. Bunları sosyolojinin toplum birimleri diye değil, edebi kelimeler gibi algılıyorlar. Sonra kabile var tabii… Aşiret falan da.
Peki millet? O yok. Kavim değil, ırk değil, kabile değil, aşiret değil… Ne ola ki bu millet?
Arap şairi Fuzulî
Tekrar anlatayım ama mesele sadece anlamamakta değil. Mesele, düveli muazzamanın, Sevr’den hâlâ vazgeçmemiş olmasında. Mesele düveli muazzamanın Türkiye’yi, rahmetli Durmuş Hocaoğlu’nun dediği gibi, “Doğudaki Endülüs” diye görmesinde. Mesele, emperyalizmin, Orta Doğu’da doğru dürüst millî devlet varlığını istememesinde. Onlar bir yandan “liberallere”, diğer yandan “dindarlara”, bunun propagandasını yapıyor. Bazen doğru söylüyorlar ama çoğunlukla yalan… Ve Batı’daki bahçelerinde akıllarından bile geçirmeyecekleri şeyleri doğudaki Endülüs’te, bu ormanda, bu cangılda şekillendirmeye, uygulamaya çalışıyorlar.
Tekrarlayayım: Buralardan bir yerlerden Arap şair Fuzuli’nin dediği gibi, “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.”
Ha! Arap değil mi? Türk mü demeliyim? Yok canım, Türk ayıp ve ırkçı olur. Hem Irak’ta doğmuş. Bayat boyundanmış… Herhalde Arapların Bayat boyundandır.
Milletler evreni
Yine de tekrar söyleyeyim. Belki tesiri olur: Millet devletleri oluşmadan önce siyasî yapılar yukarıda saydığım kavimlerin, aşiret ve kabilelerin ve saymadığım hanedanların etrafında oluşurdu. Fakat bunlar millet denilen sosyolojik birimde birleşti. Millet artık bunlardan hiçbiri değildir. Irk değildir, kavim değildir, kabile ve aşiret değildir. Milletin içinde varlıklarını sürdüren etnisiteler, milliyetler olabilir. Fakat bunlar milletin alternatifi değildir. Bu söylediklerim “fikir” değildir, kanaat değildir. Bu söylediklerim dünyaya bakınca gözlemlediklerimizdir.
Nasıl mı? Bakınız Princeton Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü, Mark Beissinger bunu nasıl anlatıyor:
Modern dünyada, milletlerin içerisinde rekabet ettiği bir milletler evreni icat etmek zorundayız. Gellner’in bize anlattığı gibi, bir milliyet yok olsa, bir başka milliyet bu boşluğu hızla doldururdu. Yüksek kültürün yaygınlaştığı bir dünyada millî olmayanı hayal bile edemeyiz. Modern devlet ve ekonomi, işlevini, millet denilen kabın içinde yürütmektedir. Gellner’in dediği gibi, milliyetçilik, belki her zaman tahripkâr değildir ama yerçekimi gibi önemli ve sarıcı bir kuvvettir. (Mark Beissinger, “The State of the Nation, Ernest Gellner and the Theory of Nationalism”, sayfa 170, editör: John E. Hall, Cambridge University Press (1998) )
Kusura bakmayınız. Gerçek böyle. Gayrısı hayal bile edilemez.
Türkçülük yasaklanmalı!
Millet devletinden vazgeçerseniz, gideceğiniz iki yön var. Biri daha büyük bir toplum birimidir, imparatorluktur. Birinci ve ikinci dünya harplerinden sonra dağılan yapı buydu. Sonuncusu da Sovyet İmparatorluğu idi. Şimdi, barış ve demokrasi getirme adı altında veya Rus veya Çin anavatanı ile birleştirme adı altında yeniden kurulmaya çalışılan yapı budur. Egemen olunamasa bile hâkim olunmaya, emir- komuta altına alınmaya çalışılıyor. Bayrak dalgalandırılmasa bile diyeceğim ama ABD’nin Irak ve Suriye’de bayrak dalgalandırdığını da görüyoruz. Rusya’nın da Suriye’de…
Millet devletinden imparatorluğa gidişe, yukarı yön diyelim.
Veya? Veya aşağı yöne gidersiniz: Milletten küçük birimlere. Aşirete, kabileye… Sizi, milletin içindeki etnisitelere, milliyetlere bölerler. İşte bu ölçüye küçüldüğünüzde Batıdaki ağabeyleriniz de Doğudaki ağabeyleriniz de size destek çıkar. Bu ölçü, onlar için güvenli, zararsız, ısırmayan, direnmeyen bir büyüklüktür. O boya indirgendiğinizde, söz dinlersiniz, kafa tutmazsınız. Avrupa bahçesine, ABD bahçesine, onlar da olmazsa Rus bahçesine tabi oluverirsiniz. Siz cangılsınız ya. Bırakın bahçıvanlar sizi tarıma açsın. Medenileştirsinler.
Hemen bütün milletlerde çeşitli etnisiteler, eski tabirle “milliyetler” bulunur. Bizimle onların arasındaki en büyük fark, onların liderlerinin, devletlerinin her fırsatta millî birliği güçlendirecek mesajlar vermeleri, yeni yetişen gençlere gerçek bir “millî” eğitim vermeleridir. Bu gözle bakıldığında “millet inşası” hiç bitmez. Sürekli yenilenmesi gereken bir çabadır ve millet devletinin baş görevidir. Bizde ise siyasiler, ellerinden geldiği ölçüde etnisiteleri- milliyetleri okşamaya; buna karşılık milletin adını ağızlarına almamaya çalışır. Falan oyları, filan oyları çok önemli. Ya Türk oyları? Ne Türkü? Sus! Alınacak adamlar. Türk demek ırkçılıktır.
Bakın ne demiş CHP’li Ömer Uçak: “Türkçülük adı altında halkı din dil ve ırklara bölerek fitne tohumu eken hareketler terör örgütü olarak kabul edilmelidir.” Hadi bakalım Ziya Gökalp, Atatürk. Hadi bakalım CHP’nin, cumhuriyetin kurucuları. Sıraya girin. Terörden yargılanacaksınız!