Hâlihazırda bir ütopya olan Türk birliğinin tesis edilebilmesi için yerine getirilmesi gereken olmazsa olmaz birinci koşul ekonomik birliğin tesis edilmesi koşuludur. Çünkü menfaat ortaklığının olmadığı bir yerde ne soy bağı, ne ırki bağ ne de dini bağ gerçek bir birliğin kurulabilmesi için tek başına yeterli değildir. Bu bağlamda ekonomik birliğin nasıl tesis edilebileceğine dair öneriler aşağıda sayılacaktır.
Türk Dünyası Ticaret Odası (TDTO)
Ekonomik birlikten bahsedildiğince öncelikle ticari işbirliğinin tesis edilmesinin gerektiğini söylemeliyiz. Türk devletleri arasında gerçek anlamda bir ticari işbirliğini sağlayabilmek için de öncelikle bu ticari faaliyetleri koordine edecek ortak bir organizasyonun varlığı elzemdir. Bu organizasyon da ICC (Dünya Ticaret Odası) benzeri bir ticaret odasının kurulmasıdır.
Türk Dünyası Ticaret Odası (TDTO) kurulduğu zaman bütün Türk devletlerinin Odalar ver Borsalar Birlikleri TDTO’nun eşit hak ve yetkilere sahip üyesi olacaktır. Bu sayede Türk devletlerinde kurulu bütün ticari şirketler ve bu şirketlere ait ortaklık yapısı, sektör, faaliyet alanı, finansal yapı vb. gibi bilgiler TDTO bünyesinde toplanmış olacaktır. TDTO bu sayede farklı ülkelerden firmaların birbirleriyle karşılıklı olarak mal ve hizmet alışverişi yapmalarına ön ayak olacaktır. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin hammadde ve enerji kaynağı tedarik gücü ve Türkiye’nin de (diğer Türk devletlerine nazaran) nispeten daha iyi durumda olan üretim kabiliyeti nazara alındığında mal ve hizmet alım-satımlarının bu ülkeler arasında cereyan etmesinin tüm Türk devletleri bakımından bir win win (kazan kazan) sonucunu doğuracağını söylemek hayalperestlik olmaz.
TDTO’nun Türk dünyasına sağlayacağı bir diğer önemli fayda da ülkelerin sektörel bazda ihtiyaç duyduğu yatırımların diğer bir Türk devleti tarafından gerçekleştirilmesini sağlamak olacaktır. Böylelikle Çin, Hindistan gibi ülkelere yatırım yapan Türki Cumhuriyetlere mensup şirketlerin bu yatırımlarının Türk dünyası içinde kalması halinde yatırım yapılan Türk devletinde ekonomik bir kalkınma ve istihdam artışı sağlanacağı da açıktır. Yine aynı sektörde faaliyet gösteren farklı ülkelerden şirketlerin birleşmesi veya ortak yatırımlar yapması sağlanarak büyük finansman gücüne sahip şirketler kurulabilir ve bu şirketler vasıtasıyla Türk dünyası dışındaki pazarlarda başka ülkelerin aynı sektörde faaliyet gösteren şirketleriyle rekabet edebilir hale gelinebilir. Böylelikle Türk dünyasının dünya genelinde belli bir pazar hakimiyetine sahip olması sağlanabilir.
TDTO Tahkim Merkezi
Ortak ticaret odasının ve ticari işbirliğinin bir gereği olarak TDTO bünyesinde bir “tahkim merkezi” kurulmalı ve farklı ülkelerde faaliyet gösteren TDTO üyesi şirketler (veya gerçek kişi tacirler) arasında gerçekleşen ticari ilişkiden doğan ihtilaflar bu tahkim merkezinde çözüme kavuşturulmalıdır. Bu bağlamda TDTO Tahkim Merkezi’nin kararları bütün üye ülkeler bakımından bağlayıcı olmalı ve yaptırım gücüne sahip olmalıdır. Tahkim konusu aynı zamanda hukuki mevzuatla alakalı hükümler de içermektedir ancak hukuk birliği yahut ortak hukuka dair konular ileride ayrıca detaylı olarak işleneceğinden burada ortak hukuk konusuna girilmeyecektir.
Türk Dünyası Kalkınma Bankası (TDKB)
Türk dünyasında ekonomik birliği sağlayabilmek için atılması gereken adımlardan biri de bütün Türk devletlerinin eşit sermaye ve ortaklık payıyla (sermaye ve ortaklık payının eşit olması hususu koşullara göre değişebilir) Türk Dünyası Kalkınma Bankası’nı (TDKB) kurma adımıdır.
Türk devletlerini birer birer ele aldığımız zaman çok büyük bir finans gücüne sahip olduklarını söyleyemeyiz. Ancak, bütün bu devletler finansman güçlerini birleştirerek sadece Türk devletlerinde gerçekleştirilecek olan “yerli” yatırımları teşvik etmek ve finansmanını sağlamak suretiyle desteklemek amacıyla bir kalkınma bankası kurmaları gereklidir. Bu gereklilik hem Türk birliğinin gerçek anlamda hayata geçmesi konusunda önemli bir adım teşkil edecek hem de hepsi de gelişmekte olan ülkeler klasmanında olan Türk devletlerinin kalkınmalarını ve dünya ekonomileriyle rekabet edebilmelerini sağlayacaktır.
Burada yeri gelmişken acaba bir Türk dünyası Merkez Bankası kurulabilir mi ve yine bir ortak para birimine geçilebilir mi sorusu akla gelecektir. Şunu ifade etmek gerekir ki Türk devletlerinin mevcut ekonomik gücünü göz önünde bulundurursak şu aşamada böyle bir proje sadece hayalden ibaret kalacaktır. Dünya ekonomisini dolar ve euro gibi rezerv paraların domine ettiği bir ortamda böyle bir girişim şu aşamada imkânsızdır. Türk Dünyası Merkez Bankası ve Türk dünyası ortak parası girişimlerinin hayata geçirilebilir olması için öncelikle Türk dünyası devletlerinin toplam ekonomik büyüklüklerinin ve dünya reel ekonomisindeki pazar paylarının mevcut halinden birkaç on kat daha büyük olması gerekmektedir. Ancak o koşulda bir Türk dünyası Merkez Bankası ve/veya ortak para biriminden söz edilebilir.
Gümrük Birliği, Ürünlerin-Paranın-Vatandaşların Serbest Dolaşımının Sağlanması
Türk dünyasında bir ekonomik birliğin sağlanabilmesi için aynı zamanda bu devletler arasında bir gümrük birliği tesis edilerek ürün, para ve vatandaşların serbest dolaşımının da tesis edilmesi gerekmektedir. Yani ürün ve paranın gümrüksüz olarak dolaşımı ve vatandaşların da aynı şekilde vizesiz olarak Türk dünyası coğrafyasında dolaşma ve kolaylıkla oturum sahibi olabilmeleri imkânı sağlanmalı.
Ürünlerin serbest dolaşımı derken “ürün” ifadesinden kastımı Türk devletlerinin kendi sanayi kuruluşları tarafından üretilen ürünler kast edilmektedir. Yoksa ithalat yoluyla temin edilen ürünler bu serbest dolaşım kapsamında değerlendirilmemelidir. Çünkü gümrük birliğinin asli gayesi Türk devletlerinin birbiriyle ekonomik entegrasyonunu sağlamak ve Türk devletlerinde üretilen ürünlerin öncelikle diğer Türk devletlerinde satışını sağlamaktır.
Vatandaşların serbest dolaşımı hem ticari girişimcilerin serbestçe, hiçbir bürokratik engele takılmadan diğer Türk devletlerinde yatırım yapabilmeleri hem de istihdamın artırılabilmesi amacıyla Türk devletlerinin vatandaşlarının bütün Türk devletlerinde özel bir izne (çalışma vizesine) ihtiyaç olmadan çalışabilmeleri anlamına gelmektedir. Böylelikle Türk devletleri arasındaki iş gücü transferi de kolaylıkla sağlanabilmelidir.
Lojistik Alt Yapının Sağlanması
Türk devletlerinin en büyük handikabı özellikle Orta Asya Türk devletlerinin (Hazar Denizi’ne kıyısı olan ülkeleri saymazsak) liman ülkesi olamamaları ve deniz lojistiğinden faydalanamamalarıdır. Kaldı ki Hazar Denizi’ne kıyısı olan ülkeler de Hazar’ı Karadeniz’e bağlayan kanalın kış aylarında zorunlu olarak kapanması nedeniyle yılın bu döneminde deniz lojistiğinden faydalanamamaktadırlar. Bu konuda Türk devletleri içinde en şanslı olanı Türkiye’dir. Hem deniz lojistiği bakımından avantajı hem de Avrupa-Afrika ve Ortadoğu pazarına rahatça ulaşabilme imkânı Türkiye’yi bu konuda bir adım daha öne çıkarmaktadır.
Türk devletlerinin ekonomik birleşimini sağlayabilme adına Pakistan-Tacikistan-Kırgızistan-Kazakistan-Özbekistan-Türkmenistan’ı dolaşıp İran üzerinden Azerbaycan’a ve oradan da Türkiye’ye bağlanacak bir demiryolu hattı inşa edilmelidir. Bu demiryolu hattı, Türk devletlerinde üretilen mal ve hizmetlerin en hızlı şekilde gerek diğer Türk devletlerine gerekse dış pazarlara nakli konusunda hayati bir önem taşımaktadır.