Türk Birliği Kurulabilir mi – I Bir Türk Dünyası Var mı?

79

“Bir Türk dünyası var mı?” sorusuna hayır cevabını vererek başlayalım. Türk dünyası inancı tıpkı İslam dünyası inancında olduğu gibi sadece bir ütopyadan ibarettir ve bizim anladığımız ve/veya arzu ettiğimiz manada bir Türk dünyası bulunmamaktadır. Türk dünyası dediğimiz kavram bugün itibariyle dünyada yaşayan Türk nüfusunun aritmetik toplamından daha öte bir anlam taşımamaktadır. SSCB’nin dağılmasının ardından Türkî cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını ilan etmelerinin ardından Türkiye, Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Azerbaycan her ne kadar ortak bir siyasi platformda buluşmuş olsalar da bugün beklenildiği gibi bir işbirliğinin varlığından söz edilemez.

            Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi, Türk Devletleri Kurultayı, TÜRKSOY, Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı, Türk Dünyası Belediyeler Birliği, TÜRKPA, ECO gibi organizasyonların varlığı şu aşamada sadece iyi niyetli teşebbüslerden ibarettir.

            Hali hazırda bir Türk dünyasının var olmadığı görüşünü ortaya koyduktan sonra “peki bir Türk birliği kurulabilir mi?” sorusunu da cevaplamak gerekmektedir. Bu soruya da yekten “evet kurulabilir” deyip şu şerhi düşmemizde fayda var; kurulabilir ancak gerçekleştirmesi son derece zor olan bir takım şartların yerine getirilmesi gerekmektedir.

            Aşağıda birinci bölümde “Türk dünyası” diye bir dünyanın neden var olmadığı izah edildikten sonra ilerleyen bölümlerde Türk birliğinin kurulabilmesi için hangi koşulların meydana gelmesi gerektiğine dair görüşler ileri sürülecektir.

 

Soydaşlık Tek Başına Yeterli Değildir

 

            Bugün Türk Birliği ütopyasına inanan kişilerin temel argümanı, Türkî Cumhuriyetin vatandaşlarıyla Türkiye vatandaşlarının soydaş olduğu ve dolayısıyla bu ülkeler arasında “doğal” bir birlik bulunduğu düşüncesidir. Bu düşüncenin tamamıyla yanlış olduğunu söyleyemeyiz ancak tek başına soydaşlığı nazara alarak böyle bir birliğin varlığına inanmak fazlasıyla romantik bir anlayış olur.

            Kanaatimizce Anadolu Selçukluları zamanında Moğol akınlarının, Osmanlı zamanında Timur’un Anadolu seferinin etkisiyle Orta Asya bölgesi tarih boyunca soydaşların yaşadığı bir bölge olmaktan ziyade potansiyel bir tehlike kaynağı olarak görülmüştür. Bu düşüncenin etkisiyle olsa gerek Osmanlı’nın genel siyasetinde Orta Asya’nın yer işgal etmediğini söylemek hata olmaz. Sokollu’nun Hazar Denizi ve Karadeniz’i kanalla birleştirip Orta Asya’ya açılma düşüncesi istisnadır. Zaten bu plan bir devlet politikası haline gelemediği için Sokollu’nun ölümünden sonra akim kalmıştır. Yine Orta Asya ile Osmanlı coğrafyası arasında İran’ın yer alması ve Fatih-Uzun Hasan, Yavuz-Şah İsmail mücadelelerinin sonucu olarak Kasr-ı Şirin Anlaşmasına kadar İran’ın da kategorik düşman statüsünde yer alması Osmanlı’da Orta Asya ile bağ kurma düşüncesinin oluşmasına mani olmuştur.

            Cumhuriyet döneminde bölgenin SSCB’nin yani komünist rejimin hâkimiyetinde olması nedeniyle Türkiye ile Orta Asya arasında bağ kurulması imkânı olmamıştır. Ta ki SSCB yıkılana kadar…

            İşte yaklaşık bin yıldır aralarında siyasi olarak etkileşim bu toplulukların bin yıl aradan sonra sadece soydaşlık düşüncesi gibi duygusal bir nedenle birlik olduklarını düşünmek hata olur.

 

 

 

Soydaşlarına Vize Uygulayan Türk Devletleri

 

            Bugün arzu edilen anlamda bir Türk dünyasının var olmadığının en somut göstergesi soydaş devletlerin bir kısmının o ülkelere turizm, iş, eğitim vb. gerekçelerle yapacakları seyahatler için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize uygulamalarıdır. Örneğin Tacikistan’a gitmek isteyen umumi (bordo) pasaport sahibi Türk vatandaşları vize almak zorundadırlar.

            Türkmenistan’da ise vize konusunda daha katı bir uygulama söz konusudur. Umuma mahsus (bordo) pasaport hamilleri vizeye tabidir. Hizmet (gri), hususi (yeşil) ve diplomatik (siyah) pasaport hamili vatandaşlarımız 30 güne kadar vizeden muaf olmakla birlikte, resmi ziyaretler için pasaport örnekleri ile birlikte, geliş amacına ilişkin Büyükelçiliğimizce bildirim yapılması kaydıyla Türkmenistan’a kabul edilmektedirler. Ülkede 3 günden fazla kalınması durumunda, Türkmenistan makamlarına ikamet kaydı yaptırılması zorunludur. Hizmet, hususi ve diplomatik pasaport hamili vatandaşlarımız 30 güne kadar vizeden muaf olmakla birlikte, özel ziyaretleri için, Türkmenistan’da bulunan yakınları/tanıdıkları tarafından gönderilecek davetiye üzerine veya seyahat firmaları aracılığıyla Türkmenistan’ın ülkemizdeki temsilciliklerine başvuru yapılmasını müteakip, olumlu yanıt alınması halinde, ülkeye girişlerine izin verilmektedir. Ülkede 3 günden fazla kalınması durumunda, Türkmenistan makamlarına ikamet kaydı yaptırılması zorunludur. Özel ziyaret/seyahat kapsamında Türkmenistan’a gelişinin uygun bulunduğuna dair belgesi bulunmayan tüm resmi pasaport hamili vatandaşlarımız (Diplomatik pasaport hamili vatandaşlarımız dahil) Türkmenistan kara ve hava sınır kapılarından geri çevrilmektedirler. Türkmenistan’a özel seyahatlerinde, Hususi, Hizmet ve Diplomatik pasaport hamili vatandaşlarımızdan kişi başı 14 ABD Doları “ayak bastı parası” alınmaktadır. (Kaynak; http://www.mfa.gov.tr/turk-vatandaslarinin-tabi-oldugu-vize-uygulamalari.tr.mfa)

            Umuma mahsus (bordo) pasaport sahipleri Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan yapacakları seyahatlerde 30 güne kadar, Kırgızistan’a yapacakları seyahatlerde 90 güne kadar vizeden muaftır.

            Görüldüğü üzere Türkiye ile soydaş ülkeler arasında, Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi bir serbest dolaşım söz konusu olmadığı gibi Türkiye-KKTC veya Türkiye-Ukrayna arasında olduğu gibi pasaportsuz olarak sadece kimlikle seyahat etme imkânı da söz konusu değildir. Bu durum bile “Türk Birliği” kavramının hali hazırda var olmadığını tek başına göstermektedir.

 

Türk Birliğini Tesis Etmek İçin Neler Yapmak Lazım?

 

            Peki, Türk birliği hiçbir şekilde tesis edilemeyecek midir veya farklı bir şekilde soracak olursak Türk birliğini tesis etmek için neler yapmak lazım? Bu sorunun cevapları aşağıda başlıklar altında verilecek ve her bir başlık ilerleyen bölümlerde detaylı olarak izah edilecektir. Bu bağlamda Türk birliğini tesis edebilmek için şu adımların atılması gerekmektedir;

            1) ICC benzeri bir Türk Dünyası Ticaret Odası kurularak ticaret ve ekonomi alanında ortak hareket edilmeli, Türk devletlerinin girişimci ve yatırımcıları ticari/ekonomik faaliyetlerini birlikte yapmaya teşvik edilmeli. Ülkeler arasında özellikle hammadde, enerji, teknoloji, pazar ve know-how konularına ağırlık verilmelidir. Yine Türk Dünyası Ticaret Odası bünyesinde bir tahkim organı oluşturularak doğabilecek ticari uyuşmazlıklar bu tahkim organında çözüme bağlanmalı.

            2) Yalnızca Türk devletlerinin hissedarı olduğu bir Türk Kalkınma Bankası kurulmalı. Gerek üye devletlerin gerekse organizasyon dışı devletlerin yatırımları Türk Kalkınma Bankası vasıtasıyla finanse edilmeli.

            3) Bir sonraki adım olarak Türk Dünyası Merkez Bankası kurulmalı, Türk devletlerinin ekonomi politikaları ortak bir şekilde belirlenmeli ve nihai olarak ortak para birimine geçilmeli.

            4) Türk dünyasını birbirine fiziki olarak bağlayacak karayolu, demiryolu, denizyolu bağlantı alt yapıları kurulmalı. Bu bağlamda Türkiye-Çin arasındaki İpek yolu projesine alternatif teşkil edecek Pakistan-Tacikistan-Kırgızistan-Kazakistan-Özbekistan-Türkme- nistan’ı dolaşıp İran üzerinden Azerbaycan’a ve oradan da Türkiye’ye bağlanacak bir demiryolu hattı (hızlı tren) inşa edilmeli. Yine mevcut kanala alternatif olarak Karadeniz ve Hazar Deniz’ini birbirine bağlayan yeni bir kanal inşa edilerek Türkmenistan, Kazakistan ve Azerbaycan’la deniz ulaşımı bu kanaldan sağlanarak bu ülkeler arasındaki ticaretin lojistik alt yapısı kurulmalı.

            5) Türk devletleri arasında bir gümrük birliği tesis edilmeli, bu ülkelerin birbirleri, arasındaki mal ve hizmet transferleri gümrüksüz olarak gerçekleştirilmelidir.

            6) Türk devletleri arasında ortak anayasa veya bunun mümkün olmaması halinde Anayasa, Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Ticaret Kanunu gibi kanunlarda bir ortak mevzuat uygulamasına gidilmeli ve bu şekilde Türk devletleri arasında bir hukuk birliği tesis edilmelidir. Yine Türk devletleri arasındaki hukuk birliğinin denetlenmesi ve uygulama kabiliyetinin artırılması amacıyla Türk Birliği Yüksek Mahkemesi (AİHM benzeri) kurulmalıdır.

            7) Okul öncesi eğitimden lisansüstü eğitime kadar gerek müfredat gerekse usul olarak ortak bir eğitim sistemi belirlenmelidir. Yine ülkeler arasında öğrenci ve öğretmen değişimi sayısal olarak artırılmalı ve vatandaşların birbirleriyle entegre olmaları sağlanmalıdır. “Özel” bir takım eğitim kurumları oluşturularak belli seviyenin üzerindeki çocukların lise ve üniversite düzeyinde birlikte eğitim almaları sağlanmalıdır. Bu “özel” okullar vasıtasıyla Türk birliğinin kendi “eliti” yetiştirilmelidir.

            8) Türk devletlerinin vatandaşlarına serbest dolaşım imkânı getirilmelidir.

            9) Güvenlik konusunda da ortak hareket edilmeli; iç güvenlik, askeri ve istihbari konularda işbirliği yapılmalıdır. Bu amaçla Türk Birliği Ordusu’nun kurulması sağlanmalıdır.

            10) Her şeyden önce diğer Türk devletleri yukarıdaki eylemleri hayata geçirme konusunda ikna edilmelidir.

 

            Sayılan maddelere ilişkin detaylı açıklamalar ilerleyen bölümlerde yapılacaktır.

 

Önceki İçerikMührü Kırık Kelamlar
Sonraki İçerikDin – Felsefe İlişkisi (IV)
Avatar photo
1983 yılında Tokat Erbaa’da dünyaya geldi. İlk okulu Ankara’da, ortaokulu Bitlis Tatvan’da, Lise’yi Bursa’da okudu. 2001 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünü kazandı. 2003 yılında bu okulu terk edip Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. 2008 yılında bu okuldan mezun oldu. Yüksek lisansını 2019 yılında Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde tamamladı. Halen Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktora eğitimini devam ettirmektedir. 2018 yılında siyasetle de ilgilenen yazar, 2019 yılında Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın üyesi olmuş ve 2023 yılında Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın başkanlığı görevine seçilmiştir. 2018 yılında bu yana Kocaeli’de köşe yazıları yazmakta ve yazıları Kocaeli’nin muhtelif yerel basın kuruluşlarının yanı sıra Kocaeli Aydınlar Ocağı web sitesinde yayınlanmaktadır. Yine 2018 yılından bu yana ülke genelinde barolarda eğitimler ve Kocaeli’de yerel STK’larda konferanslar vermektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. ESERLERİ : A. YAYINLANMIŞ KİTAPLARI 1) Katılım Bankacılığı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2020. 2) Tayyip Erdoğan Sonrası Türkiye, Melekler Yayıncılık, Kocaeli, 2020. 3) Türk’ün Ustalarla İmtihanı, Kitap Yurdu Doğrudan Yayıncılık, 2023. B. YAYINLANMIŞ AKADEMİK MAKALELERİ 1) Tahkim Sözleşmesinin Unsurları – Leges Hukuk Dergisi, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a Vefa Andacı, Ekim 2020, Y:11, S: 130, s. 112-133. 2) Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Antlaşması’na (Viyana Sözleşmesi / CISG) Göre Taşıma Halindeyken Satılan Mallara İlişkin Hasarın İntikali – Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler, Aristo Yayınevi, İstanbul 2021, s. 335-360. 3) Nama Yazılı Pay Senetleri Üzerinde Önalım, Alım, Geri Alım ve Öncelik Hakları - Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II, Aristo Yayınevi, İstanbul 2021, s. 1-59. 4) Faiz ve Vade Farkı Kavramlarının Hukuki Niteliklerinin Karşılaştırılması – Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler, Dora Basım, Bursa, 2021, s. 19-41. 5) Anonim Şirketlerde Payın ve Pay Senetlerinin Devri - Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler II, Dora Basım, Bursa, 2022, s. 313-336. 6) Limited Şirketlerde Pay Devri – Bilimsel Araştırmalar, Yetkin Yayınları, Ankara, 2023, s. 113-130. 7) Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde Yüklenicinin Temerrüdü Nedeniyle Sözleşmeden Dönme, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Aralık 2023, S:28, s. 133-161.