Turıya Savaşı Savaşların Anası

73

Fransız
hukukçu, yazar ve ahlâkçı Jean de la Bruyer; (1645-1696) ‘Şu gök kubbenin altında söylenmemiş söz yoktur’ demiş. Oysa ki
Bruyer’in ölümünden sonraki 326 yıl içerisinde, o kadar yeni sözler söylendi,
yeni düşünceler ileri sürüldü ki… Okyanuslara sığmaz. İşin doğrusunu Mevlânâ
Hazretleri (1207-1273) özetlemiş: ‘Dünle
beraber gitti cancağızım; Ne kadar söz varsa düne ait, Şimdi yeni şeyler
söylemek lâzım
.’

Dünyâyı ve
insanları gönül gözüyle gören Âşık Veyselimiz (1894-1973) her türlü sözü,
yazıyı ve şiiri ‘bal’ olarak kabul edip; ‘Çiçekler
de arılar da tükenmez. Bal da tükenmez
’ diyerek yolu açmış. O yolu kullanan
Ali Demirel çok yeni bir konuda yepyeni bir üslûpla mükemmel bir roman yazmış:
Turıya Savaşı / Savaşların Anası)…

13,5 X 21
santim ölçülerinde 264 sayfalık eser, Milattan önce yaşanmış olayları, farklı
bir üslûp ve farklı kelimelerle işlemiş. Söylemesek de yazmasak da … o
kelimeler bizim kelimelerimizdir: İlk Çağ ve Orta Çağ dönemlerine ait
lügatlerde vardı. Kaşgarlı Mahmud’un (1008-1075) Dîvânu Lügati’t-Türk isimli eserinde vardı. Muhtemelen Ali Şîr
Nevâyi’nin (1441-1501) Muhakemetü’l-Lugateyn
isimli eserinde de vardı. İsteyenler yazılarında ve konuşmalarında
kullanabilirler: acun, avul, budun, çaşıt ektil, ışıman, işmarlaşmak, kuşluk
zamanı, tiğin, tince, ulak, uyul, yabanıl, yağı, yazuklar ve diğerleri…

Turıya Savaşı,
Kurgu’ denilebilecek fakat
alışılmışın dışında kurgulanmış bir roman. Romandaki olaylar Antik Çağ’da
yaşanıyor. Mekân ise Adalar Denizi’nin iki yakasında yer alan, Doğuda Karadeniz’in
orta kesimlerine, batıda Girit Adası’na kadar uzanıyor.  Güney’de Mısır’a, Doğu Akdeniz’de; günümüzdeki
Lübnan, İsrâil ve Suriye topraklarında yaşayan Finikelilere kadar uzanan coğrafya,
seyahatler sebebiyle romana dâhil oluyor.  

Bu coğrafya
diliminde; bâzıları küçük ve şehir devleti ölçüsünde kalan, bâzıları ise zengin
ve güçlü devletler vardır. Adalar Denizi’nin doğusundaki devletler ve
devletçikler huzurun, düzen ve barışın bozulmaması için birbirlerine yardımcı
oluyorlar.

O dönemde de
iyiler ve kötüler vardır. Zengin fakat savunma gücü zayıf şehir devletlere âni
baskınlar düzenleyip eşkıyalık yapanlar, haysiyet, mertlik ve adâlet timsâli
kralların karşısında Agamemnon gibi eteğine düşkün kart pislik krallar vardır. Öyle
bir pislik ki üzerinden kırk yıl boyunca Missisipi ve Nil nehirleri akıp geçse,
temizlenmesi mümkün değil. Nerede küçük bir yangın görse oraya odun taşımaktadır.

Böyle bir
ortamda Adalar Denizi’nin doğusundaki Turıya Devleti, bölge huzuru için
araştırma grubu oluşturup olay mahalline gönderir.

Alp Kral Hektor,
zaman geçirmeden babası Ata Kral Priyam’ın evine gitti. Araştırma
görevlilerinin anlattıklarını babasına nakletti. Ayrıca, bu konuyu görüşmek
üzere toplantı düzenlemeyi düşündüğünü, izin ister gibi söyledi. Ata Kral
Priyam da uygun bulunca, toplantıya katılması gerekenlere ulak yollandı.

Meclis binasında
yapılacak toplantıya çağrılı olan herkes, kısa aralıklarla geldi. Salonda Ata
Kral Priyam, Alp Kral Hektor, salondaki yerine oturdu. Görevlilerden Hekabe
yaşlılık marazından dolayı toplantılara katılamıyordu. Yerine, onun haklarına
da sâhip olarak Alp Kral Hektor’un eşi Hâtun Andomakhe katıldı. Aynca
Turıya’nın ileri gelen önderlerinden Aineias, Çaşıtbaşı Önder Dolon, Önder
Antenor, Önder Aganor, Ata Kralın kızları Banu Kassandra ve Banu Lâdik, Ata
Kral’ın diğer oğlu Tigin Agaton, Bilici Önder Eurydamas, Duâcı Önder Dolopion
olmak üzere on iki Devlet Kişisi toplandı.

Toplantının
gerekçesini açıklamak Alp Kral Hektor’a düşerdi, öyle oldu:

‘Sayın Ata Kralımız
ve çok değerli devlet kişilerimiz. Hepinizin bildiği gibi kendi soyumuzdan olan
Neşililerle yaptığımız anlaşmalara her iki taraf yüzyıllarca uymuştur.
Günümüzde de aramızda problem yok. Neşili Hanlığı bize teminat veriyor. Biz de
yine soyumuzdan olan küçük kent devletlerinin güvenliğini sağlamaktayız.
Hepinizin az çok bildiği gibi Neşili Tiginleri arasında bir üstün erk kazanma
çabası vardı. Bu çekişme, olabildiğince sessiz ve yumuşakça devam etmekteydi.
Son zamanlarda bu erk çekişmesi sertleşmiş ve bir iç savaş ihtimâline dönüşmüş
idi. Hanlıktaki karışıklığın ne durumda olduğunu anlamak için bir araştırma
gurubu yollanmıştı. Onlar döndüler. Araştırma gurubunun başı olan Sayın
Euippos’u huzurunuza getiriyorum.’

Toplantı başlamadan,
araştırma gurubu meclis binasına çağırılmıştı. Bir ulak, binanın başka bir
odasında, yanındakiler ile beklemekte olan Önder Euippos’u toplantı salonuna
çağırdı. Önder Euippos salona girdiğinde Alp Kral Hektor işmar ederek yanına
gelmesini istedi. Önder, Kral Hektor’un hemen yakınında ayakta durdu. Anlatmaya
başladı.

Mecliste
konuşan, soru soran, sorulara cevaplandıran kişilerin tavır ve ifâdeleri temsil
ettiği makama uygundur. Gereksiz kelime kullanılmaz. Buna rağmen olaylar bütün
yönleriyle ve kısa cümlelerle nakledilir. Yazar Ali Demirel’in bu hususta,
kitabın bütününde ortaya koyduğu mahâret dikkat çekmektedir.

Roman olur da
aşk olmaz mı? Var elbette.  

Agamemnon
adındaki zibidi kral, ganimet olarak getirilen genç ve güzel Helene’ye göz
koyar. Helene, küçük olmakla birlikte zengin ve asil insanların yaşadığı komşu
ülkenin prensesidir. Kıza sâhip olamayacağını, kendi karısından korktuğu için
ikinci bir evlilik yapamayacağını, üstelik babasının da kızın da bu evliliğe
izin vermeyeceğini bilmektedir. Aşağılık kral, rezilâne bir plan hazırlar:
Ülkesinde güzellik yarışması düzenletir. Helene’yi güzellik kraliçesi seçtirir.
Ülkesinin bir bölümünü kardeşi Menelaos’a verir. Onu, bağışladığı toprakta
kurulan devletin kralı ilân eder, Helene’yi de kardeşiyle evlendirir. Fakat ona
sâhip olmaktan da vazgeçmez. Kendi güzel, tâlihi çirkin kız ise bütün gücüyle
direnir.

Ve… kitabın
yazarı Ali Demirel, günün birinde Turıya devleti asil kralının asil kardeşi; çok
yakışıklı, mert ve yiğit Paris ile Helene’yi bir araya getirir. Mâcera ve asıl
roman böylece başlar ve okuyucuyu sayfalara değil satırlara sımsıkı bağlar.  Prens Paris, Romalılar tarafından Cupid
olarak anılan Eros kadar yakışıklı, güçlü ve câziptir. Helene ise Yunan
mitolojisinde Eros’la birlikte yer alan Afrodit kadar güzeldir. Birbirlerini
severler. Helene, kendisine musallat pislikten kurtarmasını Paris’ten talep
eder. Uzun tartışmalardan sonra Paris, geldiği gemiye Helen’i de alarak misâfir
bulunduğu saraydan gizlice ayrılır. Once Mısır’a, sonra Finikelilerin bulunduğu
liman şehrine, daha sonra da Tigin Paris’in ülkesi Turıya’ya dönerler.  

Okuyucu
sorabilir: “Kitabın adındaki ‘savaş’
kelimesinin romanda yeri var mı
?”

Var tabiî ki…
Pislik Agamemnon, güzellik kraliçesi seçtirdiği, devlet bağışladığı, kral ilân
ettiği kardeşiyle evlendirdiği Helene’yi, düşman devletin prensine kolay kolay
bırakır mı? Almak için Turıya Krallığına savaş ilân eder.

Turıya Savaşı,
Milat öncesinin belki de ‘Birinci Dünya Savaşı’ mesâbesindedir. Yazarın; ‘Savaşların Anası’ olarak isimlendirdiği
savaşta, karşılıklı en az sekizer-onar ülke çarpışmıştır. Yaralı ve ölü sayısı
dönemin belgelerinde yazılı ise de o belgeler günümüze intikal etmemiştir.

139 bölümlük ‘Muhteşem Yüzyıl’ ve 154 bölüm devam eden
Payitaht Abdülhâmid’den sonra televizyon
dizileri iyice yavanlaşmış ve dizi bağımlılarını bile ekrandan uzaklaştırmayı
başarmıştır.  Ali Demirel’in ‘Turıya Savaşı’ isimli romanı; usta bir
senaristin kalem dokunuşları ile dizi severleri tekrar ekrana bağlayacak
kıratta bir eser olur.

***

Ali Demirel, Turıya
Savaşı hakkında, kitabın arka kapak yazısı ile şu bilgileri veriyor.

Turıya savaşını bir
bütün hâlinde anlatan eseri Homer yazmış. Savaştan yaklaşık beş yüz yıl sonra
yaşamış olan Homer kendi yazdıkları ve diğer ozanlar tarafından yazılanları
toplamış, kendince düzenlemiş ve eserin adı ‘İlyada Destanı’ olmuş. Bu destan yazılırken; ‘Nasıl yazayım ve okuyayım ki, zengin Akhaların hoşuna gitsin, böylece
ben de çok bahşiş alayım
’ düşüncesiyle hareket etmiştir. Dolayısıyla,
toplama İlyada Destanı’nın ana konusu olan savaş anlatılırken; Akhaların
kötülüklerini olabildiğince gizlemek, dahası onları kahraman ve de iyiliksever
göstermek için tarafgir bir tutum la hareket etmiştir.
(Demek ki o
zaman da ‘yandaş medya’ varmış. O. Ç.)

Elinizdeki bu kitabın
yazılışında ise, doğruları yazmaktan çekinmeyen târihçi ve yazarların
yazdıkları ve yorumları göz önüne alınmıştır. Ayrıca arkeolojik kazılar, hatta
DNA incelemeleri gibi ilmî verilerlerden yararlanılmıştır. Dahası, Akhaların
yanı sıra, Tur ve Sakaların (Turskaların) inançları, töreleri ve gelenekleri
göz önüne alınmıştır. Böylece Turıya Savaşı; ‘Olsa olsa ancak böyle olmuştur.’ mantığına dayalı olarak tarafsız
bir tutumla, târihî bir roman hâline getirilmiştir.

Turıya Savaşı, insan
türünün Acun’daki serüveninin herhangi bir olayı değildir. Öldürmek ve ölmekten
ibâret de değildir. Yeryüzünde, insanlığın belki de sonsuza kadar sürecek olan
‘iyi ile kötü’ savaşının net bir başlangıcı olarak görünmektedir.

İzmirli Homer ve Romalı
Vergilin ‘mankurtlaşmasını’ da göz önüne alan, kendisi de Turska soylu olan bu
kitabın yazarı; kitaba kapak olması için şöyle demektedir:

Türk kişi ya da kişileri, bir başka milletin
kültür, inanç ve geleneklerini benimsemiş ise çıkar karşılığı onlara yaltaklanır.
Bu durumda, mankurtlaşma kaçınılmazdır
.’

BİLGEOĞUZ
YAYINLARI:

 Alemdar Mahallesi Molla
Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Tel: 0.212-527 33 65 Belgegeçer:
0.212-527 33 64 Whatsapp hattı: 0.553-129 86 86 E-posta:
bilgekitap@gmail.com   WEB: www.bilgeoguz.com 

 

ALİ
DEMİREL:

Bilimkurgu yazarı. 1947 yılında Afyon ili, Bolvadin
ilçesine bağlı Derebağlı köyünde dünyaya geldi.  İlkokulu köyünde, Ziraat Okulunu Konya’da
(1964), Bölge Ziraat Okulunu Malatya’da (1967) bitirdi. Tarım öğretmeni olarak
Manisa, Çaycuma (Zonguldak), Kaman (Kırşehir), Çay ve Sandıklı (Afyon), Kemer
(Antalya) Teknik Ziraat müdürlüklerinde çalıştı. Anadolu Üniversitesi İşletme
Fakültesini bitirerek Tarım Bakanlığında uzman olarak görev yaptı, 1994 yılında
emekli oldu.

ESERLERİ (Bilimkurgu roman): Acun 2 (1996), Ya da (2001),
Zamanın Kaçak Yolcuları (2002). Tomris Hâtun (2016)

HAKKINDA: İlk Türk Uzay Romanı (Hürriyet Akdeniz,
27.12.1997), İsa Kayacan / Yada (24 Saat gazetesi, 19.5.2002), – Zamanın Kaçak
Yolcuları (Mersin Tercüman, 15.10.2002), Acun 2 
(Fenomen Kitap, ?), Türkiye’nin İlk Kozmik Yazarı. (Sabah Akdeniz,
27.12.1997).

Önceki İçerikYeni Bir Ses
Sonraki İçerikTonton Kral Gülümsüyordu
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.