Toplum Nereye Gidiyor?

61

Hurra, toplum nereye yuvarlanıyor diye sorup endişelenenler
veya gidişten hisse kapmaya kalkışanlar vardır. 70’li yıllarda Türkiye’nin
kesinlikle Sovyet usulü devrime gittiğine inanıp devrim kabinesinde yer almak
için manevra yapan akademisyenler vardı. Şimdi de Türkiye Cumhuriyeti yıkılmaya
gidiyor diye düşünenler var.

Medler ve cezirler

Bilim ve teknolojideki gelişmelerin geri dönüşü yok. Çünkü
artık bilgi hem birikiyor, hem yayılıyor. Ancak toplumların davranışları,
eğilimleri öyle değil. Birçok sebepten dev bir dalga gibi yükselen bir eğilim,
yine bir dalga gibi hızla alçalıp sönüyor. Toplumların marufları, standartları,
değerlendirmeleri bir o yöne, bir bu yöne salınıyor.

Cemiyette havanın değişmesini en güzel anlatan çalışmalardan
biri Fukuyama’nın Türkçeye Büyük Çözülme diye çevrilen 1999 tarihli kitabı.
Fukuyama modern toplumların, muhafazakârlıkla serbest davranışlar arasında
nasıl gidip geldiğini, sayılarla gösteriyor. Zannedildiği gibi, bugünkü
toplumun çılgın bir serbestliğe doğru yokuş aşağı yuvarlanış içinde olmadığını
görüyorsunuz. Fukuyama Batı’nın ve kendi ülkesi Japonya ve komşularının yakın
tarihini incelemiş. Serbest ve sıkı, liberal ve muhafazakâr dönemlerin bir
birini kovaladığını görüyor. İçki tüketimi, boşanma oranları, evlilik dışı
çocuk sayıları… Fukuyama’nın titizlikle bulup yıllar boyunca izlediği
istatistikler.

 

Mesela İngiltere ve ABD’de 19. asrın başında bugünkü
Amerikan ve İngilizler’in olur mu böyle şey diyecekleri bir sefahat hâkim. 1820
yılında kişi başına yıllık saf alkol cinsinden alkol tüketimi 38 litre
civarında. Bugünkünün dört katı. İşçiler, çiftçiler, gün boyu sarhoş dolaşıyor.
Yalnız içki değil, Fukuyama’nın suç oranları, boşanma gibi ölçüleri de aynı
işaretleri veriyor. Asrın ikinci yarısında, Kraliçe Viktorya döneminde iki ülke
de 180 derece çark ediyor. Öyle ki, bugün bile aşırı muhafazakâr tutumlara
“Viktoryen” denir. Fukuyama’nın ifadesi ile, gençliğinde işe ayık gitmeyen
baba, bir akşam yetişkin çocuğu içki içti diye küplere biniyor.

İdeolojilerin yükselişi ve çöküşü

Bu gel-gitler, toplumun baskı ve propagandaya tepkisiyle de
büyüyor. Sovyetlerin çöküşünün bir sebebi de ideolojik dayatmadır. Bir Kızıl
Ordu subayı, “Çekoslovakya’da halkın yüzüne bakmaktan utanıyorduk” demişti. Bir
başka “utanma” hikâyesine de ben şahidim. Daha önce yazdığım gibi 1969 yılında
Polonya’da katıldığım bir bilim kongresinde, Macar meslektaşım Prof. Yanoş
Ladik, “Bana bak“, demişti, “seni izliyorum, geldiğinden beri burada komünist
arıyorsun.  Burada bulamazsın. Bütün
komünistler sizin tarafta. Macaristan Komünist Partisi Başkanı arkadaşımdır; o
da komünist değil. Resmî lafları söylerken utanıyor!” O yıllarda pek az insan
fark etti ama Sovyetlerin sonu başlamıştı.

 

19 ve 20. asırlara İdeoloji Çağı diyebiliriz. Komünizm,
Faşizm, Nazizm… Son ikisi 1945’te, birincisi de 1989-1991 arasında göçtü. Çok
şükür.

1989 Berlin Duvarı’nın, 1991 Sovyetler’in yıkılışıdır. O
güne kadar, dünyanın birçok yerinden, “Herkesin bir ideolojisi var, bize de
acele bir tane lazım” diyenler vardı. Müslüman Kardeşler’in ideoloğu Seyyid
Kutb bunlardan biridir. Komünizm ve Kapitalizm “ideolojierinin” karşısına
“İslam ideolojisi” ile çıkmak niyetindeydi. “İdeoloji lazım” fikrini, Kutb’un
kendisinden dinleyelim: “… dünya, düşünce ve doktrine dayanan ideolojik
komplekslere doğru ilerlemektedir. İslâmî hareket bu global eğilimin bir
parçasıdır.” Kutb’un ilk kitabının, İslam’da Sosyal Adalet başlığını taşıması
tesadüf değildir.

İdeoloji bastırdıkça muhalefet büyür

İran Devrimi’nin tarihi 1979’dur. İdeolojilerin ölümü henüz
gerçekleşmemişti. O yüzden İran da kendine göre bir İslam ideolojisiyle yola
çıktı. Aradan geçen kırk bir yılda, iki yeni nesil geldi. Ve halkın büyük
desteğiyle gelen molla yönetimi, gittikçe, Ladik’in bana ’69 yılında tarif
ettiği Macaristan yönetimine benzedi. İran’ı tanıyanlar, dindarlığa karşı büyük
bir reaksiyonun yükseldiğini anlatıyor. Hatta rejimin İslamiyeti’ne inat,
Hristiyan misyonerler başarı kazanmaya başlamış. İran’ı tanıyan, oralı bir Türk
arkadaşım, “Her gün otobüslerle Türkiye’ye, buradaki misyonerlere vaftiz olmaya
geliyorlar” diyor ilave ediyor, “Sen bakma İslam Devleti dendiğinde. Türkiye’de
halk kesinlikle daha dindar.” ABD devlet radyosu NPR’nin muhabiri, bir otobüs
İranlı’nın 2018’de Denizli’de vaftiz edilişini anlatıyor. (İngilizce’den
çevirebilirseniz: https://n.pr/2RNaZxZ)

19. ve 20. asırlar ideolojilerin med çağları idi. İdeoloji
suları yükseliyordu. Sovyetlerle birlikte bu çağ sona erdi. Şimdi ideolojilerin
cezir çağıdır. Türkiye’de dindar nesil yetiştirmek için yola çıkanlar, dinin
ideoloji, ideolojinin din yerine geçirildiği denemeleri yakından incelemeliler.
Dindar nesil yetiştirmek yerine, ideolojinizle birlikte dini de gömebilirsiniz.
İran’daki gibi. Çünkü din adına hareket edenlerin hatalarının faturası dine
çıkarılıyor.(Alıntı: Milli Düşünce Merkezi)