Toplum Akıllı Olmak Zorunda

108

Konfüçyüs “kimin aklı varsa mutlaka iyi konuşur, ama kim iyi konuşursa mutlaka akıllı değildir. Seçkin kişinin mutlaka cesareti vardır ama, her cesur olan mutlaka seçkin değildir.” der.

Şöyle bir etrafınıza bakın. Konfüçyüs’ün tarif ettiği gibi insanlar var mı, yok mu? ve bunlar hayatınızı ne kadar etkiliyor?

Eğer insan davranışlarını analiz etme yeteğiniz doğuştan yoksa veya böyle bir yeteneğiniz gelişmemişse etrafınızda her güzel konuşan kişiyi çok akıllı zannedebilirsiniz. Böylece onun aklına da teslim olmanız kaçınılmaz hale gelir.

Yine cesaretinden dolayı, kahramanlık sıfatı yakıştırdığınız pek çok kişi de kahramanlığın asaletini taşımaktan aciz olabilir.

Çevremizde gelişen olaylara baktığınızda, bu olaylar içinde çok güzel konuşan ve kahramanlık mertebesinde cesaret sergileyen insanlar görüyorsunuz. Ama bunların varlığına rağmen, toplum adına alınan sonuçlar, çoğunlukla kocaman bir sıfırdan ibaret oluyor. Bunda bir çelişki var diyorsanız, demek ki; Konfüçyüs’ün söylediklerinde doğruluk payı var.

Konfüçyüs, öğretisinde; güçlükler, sıkıntılar, imkansızlıklar ve yoksulluklar içinde olunabileceğini ama bundan şikayet etmemek gerektiğini ve asıl gücün böyle durumlar karşısında şikayet etmeden çözümler üretmek olduğunu anlatıyor. Tıpkı, Mustafa Kemal Atatürk’ün Bursa Nutku’nda, Türk gençliğine gösterdiği yol gibi…

Cemil Meriç Üstad “bir çağın vicdanı olmak isterdim; bir çağın daha doğrusu bir ülkenin. İdrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek. Türk insanını, Türk insanınından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim” diyor. Ve ekliyor “ben bu mazlum medeniyetin sesi olmak istiyorum”. Cemil  Meriç yaşasaydı herhalde bunu bu gün “mazlum Türk milletinin sesi olmak istiyorum” diye dillendirirdi. Gerçekten ortak aklını, bilgiye ulaşamadığından dolayı kullanmakta zorlanan milletimizin, bu tip seslere bu gün her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.

Günümüzde bir savaş türü olarak kabul edilen psikolojik savaş; insanların ruh haline etki ederek sonuç almak olarak tanımlanıyor. Düşmanını tanımayan ve bilgi gücü zayıf olan taraf bu savaşta hep yenilmeye mahkum oluyor.

Çarşı, pazar dolaşınca, halkın arasında turlayınca, zengin fakir demeden her sofraya oturunca insanlarımızın genellikle sapla samanı birbirine karıştırdığını gözlemliyorum. Bu hem ülkemizde hem de dünyadaki olayların algılanmasına dair bir tespit.

Bu gün bazı mihrakların toplumları sömürmek için insan beynini kontrol altına alma girişimlerini bildikçe bu tür operasyonların ülkemde yapacağı tesirleri  hiç düşünmek bile istemiyorum.

Onun için her güzel konuşana, aptalca cesaret gösterisi yapan sahtekarlara ve başkalarına haksızlık ederek köşe dönmeyi maharet sayanlara toplum tarafından prim verildikçe kahroluyorum. Bütün bu yapılanların psikolojik savaşın bir silahı olarak kullanıldığını düşünüyorum.

Bunları aşmak için bireylerin akıllı olması yetmez. Toplum top yekün aklını kullanmayı başarmalıdır. Aklın doğru kullanılması için temiz bilgiye de ihtiyac vardır. Çünkü akıl bilgi ile hareket eder.Bu gün toplumda bulunmayan budur. İşte size tarihin derinliklerinden üç bilge ses; Atatürk, Cemil Meriç  ve Konfüçyüs… Eğer toplum olarak ortak ve doğru akla ihtiyacımız varsa.