Tukididis, MÖ 472-MÖ 400 yılları
arasında yaşamış Yunan tarihçisidir. Atina ile Sparta arasındaki 30 yıl süren
ve MÖ 404 yılında sona eren ünlü Peloponez Savaşı’nı yazmıştır. Târihi her şeyden önce siyâsî açıdan inceler
ve târih ile bunun için ilgilenir. ‘Pelopponnes
Savaşlarının Târihi’ adlı eserinde özellikle bu savaşların sebepleri ve
neticeleri üzerinde durmuştur. Eserini vatandaşlarına siyâsî bir eğitim
kazandırmak, onları siyâsî açıdan bilgilendirmek için yazmıştır. Tukididis,
çağdaşı Herodot’a göre çok farklı bir târihçidir. Herodot yalnızca bir hikâyeci
iken Tukididis târihi siyâsî açıdan ele alan bir târihçidir.
Eseri için şunları yazıyor:
‘Eserim toplantıda okunurken masalımsı şeylerin bulunamaması dolayısıyla
belki eğlendirici bir tesir bırakmaz. Geçmişteki şeyler gibi, yeryüzü
olaylarında âdet olduğu üzere, bir zaman gelip aynı yahut benzer şekilde
meydana gelecek şeyler üzerine de eksiksiz bilgi edinmek isteyenlerin onu
faydalı bulmaları yeter. Bu eser devamlılık özelliği sağlamak için yazılmıştır, o an için dinlenecek gösterişli
bir süs olarak değildir.’
Herodot ile aralarındaki farklılığa
rağmen, her ikisi de tarihçidir. Ancak ikisi de târih filozofu değildir. Bir
başka deyişle, her ikisi de târihî olaylarla ilgilenmişler. Târihin mânâsını ve
maksadını, insanın târih içindeki rolünü dikkate almamışlardır.
Tukididis, Peloponez savaşlarını
konu alan eseri yaz ve kış mevsimlerine göre olayları kronolojik bir sıra ile
verirken yalnız klasik devir Grek târihinin karanlık yönlerini aydınlatmakla
kalmamış, ilmî târihçiliğin ilk önemli eserini de vermiştir.
Bu sebeple o, ilmî târihçiliğin
babası kabul edilir. Milletlerarası ilişkiler disiplininin de kurucusudur. Öyle
ki, onun zamanına kadar yazılan târih eserlerinin pek çoğu hikâye ve destan-masal
karışımından öteye gitmiyordu. Tenkitli ve sebepleriyle olayların üzerinde
durmak, Tukididisle başlar.
Yazdığı kitapta derin meselelere
girmiş, özellikle devletin varlığıyla ilgilenmiş ve sâdece kendi zamanının
târihini açıklamak maksadıyla geçmişten faydalanmıştır. Tukididis için ‘eski’
gelecek için bir rehberdir ve eskinin maksadı gelecekteki devlet adamlarına yol
göstermek ders vermektir.
Yunan şehir devletlerinin kendi
arasında oluşturduğu mikro milletlerarası sistemi ve güç dengesi kavramının özü
Tukididis sâyesinde anlaşılmıştır.
Tukididis güvenilir bilgi elde
etmenin mümkün olduğu tek zamanın bugün olduğunu söyler. Onun anlatışına göre,
delil bulunabilirse geçmişe gidilir. Bugün, hem geçmişin hem de geleceğin
anahtarıdır.
Tukididis’in Atina-Sparta
savaşını anlattığı târihinde siyasî ve askerî târih iç içedir.
Döneminde veba salgını baş
göstermişti. Veba salgınını bile siyasî sonuçları itibâriyle incelemiştir. Bir
özelliği de sözlü geleneği yazılı gelenekten daha önemli görmesidir.
Onun en belirgin özelliği
tarafsız olmasıdır.
Bir deniz savaşının bütün
teferruatını, bir sur inşaatının her safhasını anlatırken çok iyi bir gözlemci,
yer yer ortaya koyduğu fikirleriyle derin bir târihçi olarak karşımıza çıkan
yazar, bugün bile eşine az rastlanan özelliklere sâhiptir.
Târihi, bir roman gibi değil,
fakat târihî hakîkatlere sâdık kalarak kolay okunur ve rahat anlaşılır bir
üslûpla yazmıştır. Onun bu üslûbu sâyesinde Yunan târihçiliği en yüksek ve
parlak konuma, Tukididisle erişmiştir.
Tukididis’in ilmî târihe giden
yolda târih terimine yüklediği mânâ, Greklerin en tanınmış târihçilerinden
Herodot’la benzerlik taşımaktadır. Tukididis, târihin gelecek nesiller
tarafından faydalı bir biçimde kullanılabilecek ve ders alınabilecek olayların
doğru bir anlatımı olduğunu düşünmektedir.
Tukididis bütün eserlerini
yakından izlediği Teleponnes Savaşı’nın bütün gerçeklerini ortaya koymak üzere
bir târih yazmayı büyük bir ihtimale göre önceden kararlaştırmıştır. Atina’ya
döndükten sonra, 7 yıllık Peleponnes savaşını bir bütün olarak kaleme almıştır.
Târihçi bu harbe dâir pek zengin malzeme bulmuş; gerek siyâset, gerek askerlik
alanlarındaki geniş bilgiler mâhiyetindeki bu malzemeden mümkün olduğu kadar
faydalanabilmeyi başarmıştır. Tukididis, ortaya koyduğu bilgilere göre sekiz
kitaptan meydana gelen eserlerinde Yunanistan’ın en eski târihine dâir bilgi
verdikten sonra Peleponnes Savaşı’nın ana sebeplerini açıklamak için Mikale Muharebesi ile 431 yılı
arasındaki 50 yıllık dönemin ana hatları üzerinde durmakta, ondan sonra asıl
harp olaylarını kronolojik olarak anlatmakta ve 411 yılına kadar getirmektedir.
Tukididis, bu eserinde kronoloji
çerçevesi içine yerleştirdiği olayları sâdece anlatmakla yetinmemekte bunları
aynı zamanda açıklamaktadır. Bundan sonra târihçi en önemli olayları belirtmek,
bunları teferruattan arıttıktan sonra öz şekillerinde göstermek için
çalışmaktadır. Bunun için Tukididis Herodot’un tersine olarak kaynakları esaslı
bir eleştirmeden geçirmekte göz ya da kulak tanıklarının verdikleri bilgiler arasındaki
ayrılığı psikolojik çözümlemelerle ortadan kaldırmaya çalışmakta, bu işte kastî
olan ve olmayan yanlışlık kaynaklarını daima göz önünde bulundurmaktadır.
Herodot târihin babasıdır. Tukididis
ise tenkitli târih araştırmalarının babası olarak kabul edilir.
Olayların tespiti Tukididis için
yalnız bir araçtır. Onun asıl maksadı bu
olayları aydınlatmak, akıl ve mantıkla açıklamaktır. Fakat târihçi bunlara dâir
şahsî hükümler vermekten mümkün olduğu kadar çekinmektedir. Bundan başka
Tukididis olayların birbiriyle olan ilişkilerini belirlemeye, aynı zamanda
gerçek sebepleri görünürdeki sebeplerden ayırmaya da büyük önem vermektedir.
Bunun için duygulara ve inanca hiçbir yer bırakmayan, tam mânâsı ile mantıkî
bir metot kullanmaktadır. İşte bu surette Tukididis târihte kendisinden önce
gelenlerin, hatta bugünkü târihçilerden birçoğunun bile erişemediği bir
merhaleye ulaşmış ve her bakımdan mükemmel bir eser ortaya koymayı başarmıştır.
Tukididis’in eseri onun hayat
hikâyesinden daha önemlidir. Hiç şüphesiz o, târih olaylarını yazan ilk târihçi
değildir. Fakat yaygın olarak kabul edilen şudur ki, ilk gerçek târihçilik
onunla başlar, kendinden öncekiler belki olayları anlatmak ve tasvir etmekte
büyük maharet göstermişlerdir, o kullandığı metot ve zihniyetle diğerlerinden
tamamı ile ayrılmaktadır.
Şurası açıkça görülür ki, Herodot’un
eserindeki zaaf dikkatle yenilmeye çalışılmış, kehânet ve tabiatüstü olaylar
mümkün olduğunca ayıklanmıştır. Olaylar tamamı ile akla dayanan bir araştırma
ve görgünün mahsulü olarak yazılmıştır.
Târihi, destansı metinlerden ve
sözlü rivâyetlerden mümkün olduğunca temizleyen Tukididis, olayların yalnız
görünen yanları değil, gizli sebeplerini de ortaya koymaya çalışıyordu. Elde
ettiği malzeme ve bilgileri az çok tenkitli bir akıl süzgecinden geçirerek yazmayı
başaran Tukididis, kendisinden 20 yıl önce doğmuş olan Herodot’tan tamamı ile
ayrılmıştır. Gerçekte onu Herodot’tan ayıran şey, Yunan düşüncesi ve ilim
zihniyetinin târih alanındaki normal bir belirtisidir. Kendisi savaş başlar başlamaz,
târihini yazmaya başladığını söyler. Beş bölümü kapsayan eserindeki bütün
hikâyelerinden, onun olayları vuku bulmalarından hemen sonra kaleme aldığı
anlaşılmaktadır.
Ancak yavaş ve kendi ifadesine
göre; ‘Yorucu bir şekilde’ çalışmış,
daha doğru bilginlerin veya sonraki olayların ışığı altında yazdıklarını dâima
düzeltmiştir. Tukididis’in Peleponnes Savaşı’nın 421 yılında bitmediğini
keşfetmesi olayları ele alışında mühim bir değişikliğe sebep olmuştur.
Hülasa Tukididis’e göre, târih
faydalı olmalıdır. Fakat bunun için târihi acaba nasıl tetkik etmek ve vermek
icap eder? Tukididis, söylemek lâzımdır ki, tıpkı İngiliz filozofu Bacon gibi ‘Bilmek muktedir olmaktır.’ demek ister.
Yâni ona göre, târih, ferdi tecrübeyi, bilgiyi çoğaltır ve neticede insanı muktedir
olmaya götürür. Fakat târihin böyle bir rol oynayabilmesi için iki şart ister.
Birisi târihi olduğu gibi söylemek, yâni hakîkî vakıaları anlatmak, İkincisi de
bunları anlatırken, aralarındaki bağları ve münâsebetleri de beraberce ortaya
koymaktır. Çünkü bir defa vakıaların hakîkiliği sâbit olmazsa, bütün
tecrübemizin ve netice itibâriyle bilgimizin en esaslı unsurları mahvolmuş
demektir.
Tukididis bu nokta üzerinde çok
durur. Sonra anlatılan hâdiselerin hakîki olayların, aralarındaki bağlar ve
münâsebetler göstermezse, bugün ve yarın için bir şey öğrenilemez. Yani zahmet
faydasız olur. Binaenaleyh bunları öğrenmek lâzımdır. Ancak böylelikle mâziyi
anlayıp, hâl ve istikbal hakkında hüküm vermek kabil olur.
Tukididis’e göre, insanların
hayatını ve olayları, kesin hükümler yönetir. Bu hükümler tanrılar tarafından
bile değiştirilemez. Tukididis’e göre bugünü anlayan kişi, insan tabiatının
nasıl işlediğini de anlar. Bugün yaşananlardan, geleceği tahmin etmek için
faydalanmak mümkündür ve benzer şekilde, bugün yaşananlar geçmişi anlamanın da
anahtarıdır.
Tarihçiler ve târih meraklıları
için yeni ufuklar açan eser, 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 128 sayfadır.
BİLGEOĞUZ
YAYINLARI:
Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu,
İstanbul. Tel: 0.212-527 33 65 Belgegeçer: 0.212-527 33 64 Whatsapp hattı: 0.553-129
86 86 E-posta: bilgekitap@gmail.com WEB: www.bilgeoguz.com