TB – Hayatım! En sevdiğim kravatımı bulamıyorum, nerede olduğunu biliyor musun?!!
E – Nereye bıraktıysan ordadır!
TB – Yok ama burada.
E – Dur çekil bakayım oradan. Bak işte burada!
TB – Hay Allah! Nasıl gözümden kaçmış öyle, heyecandan demek ki…
E – Bütün gece sağa sola dönmekten ne uyudun ne de uyuttun! Bu kadar heyecanlanacak
ne var sanki?
TB – Kolay mı hayatım, Beyefendi’yle aramı düzelttim, yıllardan sonra ilk defa adli yıl
açılış konuşması yapacağım. Makûs talihim tersine dönüyor artık.
E – İyi peki tamam. Sen hazırlığını bitir ben de aşağı inip kahvaltıyı hazırlayım.
TB – Peki hayatım. (Kendi kendine) Hanii kuşlar ağaçlaaar, binbir renkli çiçekleeer, nasıl
yakalaaamıştııık, saçlarından bahaaarıııı! Na na na na na naaaaa!…
E – Metiiin, telefonun çalıyor!
TB – Bi bakar mısın hayatım, kimmiş?!
E – İzmir Barosu Başkanı! Açayım mı telefonu?!
TB – Off ya, o gereksiz herifi hiç çekemem şimdi. Konuşup da modumu bozamam. Yok
de, çıktı de!! Telefonunu evde unutmuş de!!
E – Peki tamam…. Efendim… Ben eşiyim… Teşekkür ederim Özkan Bey siz
nasılsınız?… Aaa Metin de az önce çıktı… Evet telefonunu evde unutmuş… Akşam
iletirim aradığınızı… Teşekkür ederim, size de iyi günler…
TB – Ne diyor?
E – Memleketten bal getirtecekmiş sen de ister misin diye soruyor. Sen arıdan da baldan
da iyi anlarmışsın…
TB – Nasıl?!!..
E – Ne diyecek Allah aşkına!! Seni sordu yok dedim işte. Hadi gel artık sen de kahvaltı
hazır!!,
TB – Ooooh, yumurtayı da tam sevdiğim gibi yapmışsın, sarısını dağıtmadan… Şu
yumurtanın sarısına ekmek banıp dağıtmayı çok seviyorum…. Mmmmhhh…
Mmmhhh… Ellerine sağlık hayatım, harika olmuş.
E – Senin yaptığın tostun yerine tutmaz ama…
TB – Aaa bak orada dur şimdi. Tostta üstüme tanımam. Şööyle kaşarları ince ince
dilimleyeceksin, sonra sucuğa geçeceksin. Sucuğu öyle bir ayarlayacaksın ki, kalından
ince inceden kalın olacak. Buraya dikkat et, püf noktası burada, ekmeğin hem içine
hem de üstüne şöyle zeytin tanesi kadar tereyağı süreceksin. Tereyağı öyle fabrikasyon
olmayacak ama, halis muhlis ev yapımı olacak. Organik.
E – Allah canını almasın! Kravatına yumurta döktün!
TB – Tüüh!.. En sevdiğim kravatımdı ama yaa!…
E – Çıkar şunu çıkar, sana yeni bir kravat getireyim.
TB – Beyefendi bugün hangi renk kravat giyecek acaba? Nasıl da düşünemedim! Gördün
mü bak her işte bir hayır var. Dur sarayı arayıp Beyefendi’nin ne renk kravat
giyeceğini öğreneyim ona göre getirirsin.
E – Ne alakası var?…
TB – Şiiişşt… Alo, merhabalar Fahri Beyciğim nasılsınız?…… Teşekkür ederim ben de
iyiyim. Biliyorum yoğunsunuz çok kısa bir sorum olacak, kapatacağım sonra.
Beyefendi bugün ne renk bir takım elbise giyecek acaba?… Siyah takım, hı hı…..
Beyaz gömlek….. kırmızı kravat…. Tamam çok teşekkür ediyorum, selamlar,
saygılar….
E – Takım ve gömlek tamam, onu denk getirmişiz. Ben hemen yukarıdan kırmızı kravat
getireyim sana.
TB – Sana zahmet hayatım. Ben de yavaştan kalkayım. Ellerine sağlık.
E – Afiyet olsun. Dur hemen geliyorum ben.
TB – Gel de, şu konuşma metnini bir kere daha prova edelim.
E – Hayatım, dün akşam sekiz yüz milyon kere prova ettik, yetmez mi?
TB – Yahu heyecandan aklımda tek bir kelime bile kalmadı biliyor musun. Ne yapsam
acaba? Kağıda bakarak da okunmaz ki koskoca Cumhurbaşkanının huzurunda!..
E – Sen de prompterdan oku! Nasıl olsa Cumhurbaşkanı da oradan okuyor.
TB – Hay sen bin yaşa! Sen kravatı getirirken Fahri Bey’i bir daha arayım. Nerede bu
telefon?.. Hah!… Fahri Beyciğim tekrar merhabalar… Küçük bir icram olacak sizden
de…. Evet küçük… Sizin arkadaşlara rica etsek de benim konuşma metnimi de
promptera yükleseler…. Evet… Evet… Heee… Heeee…. Olmaz mı?… Peki o zaman
kağıttan okurum ben de… Kolay gelsin… Saygılar, selamlar. Bir yaralı parmağa
işeme zaten pis herif!!!
E – Ne oldu ayol?
TB – Olmaz diyor.
E – Boşver canım, sen halledersin. Anneannemin öğrettiği bir dua var. Sınav günleri
evden çıkarken onu okurduk. İstersen sen de oku.
TB – Öyle duayla muayla olur mu canım?!! Sen de!!..
E – Sen bilirsin..
TB – Şoförü arayım da evin önüne gelsin. Geç kalmadan çıkayım ben de.. Aloo… Oğlum
arabayı evin önüne çek… Evet iniyorum hemen.
E – Hadi canım, işin gücün rast gelsin.
TB – Sağol hayatım. Yaa.. Şu anneannenin öğrettiği dua nasıl bir şeydi söylesene.
E – Rabbi yessir, vela tüassir!
TB – Rabbi kesir, vela tesir! Gidene kadar şu duayı ezberleyim, konuşmamın arasına
iliştiririm. Sayesinde belki bakan bile olurum.
E – ?!!!!