Tevazu Değil Kibir

228

Bazı insanlar parasıyla övünüyor. Oturdukları mekânla, yedikleriyle, taktıklarıyla övünüyor. İnsanın fıtratında bazı şeylere meyil vardır. Alçak gönüllülük, utanç duygusu, adalet duygusu gibi. Bunlar beğenilir, sevilir. Bazı şeylere karşı da tiksinti duyulur. Kibir ve adaletsizlik gibi.

Bu yüzdendir ki bizim geleneğimizde, “Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz.” denir. Gelenek böyle. Kibirlerinden çatlayacak gibi görünenler bunun tam tersini yapıyor: “Bak benim nelerim var!” “Ben çok imanlıyım çok!” Dama çıkıp bağıracaklar, paralarıyla imanlarını sergiye koyacaklar neredeyse.

Evet, insan fıtratında kibre karşı genetikten gelen bir tepki var. Fıtrat o demek zaten, insan tabiatından, yani insanın genetiğinden var olan demek… Ben Robert Wright adlı yazarın Ahlâklı Hayvan ~ The Moral Animal kitabında okumuştum. Dostum ve patronum İbrahim Kiras, Rutger Bregman’ın Çoğu İnsan İyidir’inde de aynı tespitin bulunduğunu hatırlattı. Bu kitaplarda, geçen asırda hâlâ rastlanan, avcı-toplayıcı toplumların başarılı avcılarıyla yapılan mülakatlar var. Sonuçlar birbirine benziyor. Koca bir avı vurmuş, kabileye getirmiş avcıya, “Ne tuttun? Büyük müydü?” diye sorulduğunda, “Pek küçük bir şey. Anlatmaya değmez.” mealinde standart bir cevap alıyorsunuz. Hâlbuki tuttuğu büyük avı saklaması mümkün değil. Bugün olmazsa yarın kabileyle paylaşacak. Çünkü eti saklayacağı buzdolabı, donduracağı dondurucu yok. Avcı-toplayıcılar, büyük avları birlikte tüketir. Yüzbinlerce yıl böyle yapmışız. Birlikte sofraya oturmanın merasim değeri bugün de ruhumuzda yaşıyor.

Şimdi Rutger Bregman’dan şu pasaja bir bakın (DeepL ile çevirdim):

!Kungların töresi

“Aynı zamanda, bu toplumlar üyelerini alçakgönüllü tutmak için basit bir silah kullanmışlardır: Utanç. Kanadalı antropolog Richard Lee’nin Kalahari Çölü’ndeki !Kung’lar arasındaki yaşamına dair anlattıkları, bunun atalarımız arasında nasıl işlemiş olabileceğini göstermektedir. Aşağıda bir kabile üyesinin başarılı bir avcının nasıl davranması gerektiğine dair açıklaması yer almaktadır:

“Önce sessizce oturmalı. Bir başkası ateşin yanına gelip ’Bugün ne gördün?’ diye soruncaya kadar. Alçak sesle cevap verir, ‘Ah, avcılıkta pek iyi değilim. Hiçbir şey görmedim… Belki sadece küçük bir tane.’ Sonra kendi kendime gülümsüyorum çünkü artık onun büyük bir şey öldürdüğünü biliyorum. “

(Kabile ismindeki “!” işareti, Afrika dillerinin birçoğunda görülen, dil-damak şaklatılarak çıkarılan sestir.)

Utanç koruyucudur

!Kung kabilesinin o alçak gönüllü avcıları, kendi toplumlarının, “benim” dedikleri toplumun üyeleri. Onlar, kendi toplumlarının içinden çıkıp yükselmiş ve daha da yükselmeyi bekleyen insanlar. Kendi becerileriyle, kendi kabiliyetleriyle başardıklarını alçak gönüllülükle paylaşıyorlar. Biraz da abartarak. Çünkü kibrin tepki çekeceğini, tevazunun takdir göreceğini biliyorlar.

Bunlar, insanın tabiatı; utanç ve alçak gönüllülük. Peki, bizim gösterişçilere ne oluyor? Onların da bir gerekçesi olmalı. Fıtrat fıtrattır. Öyle çabuk değişmez. İnsanın yediğiyle, içtiğiyle, giydiğiyle, taktığıyla övünmesi için fıtrata galebe çalan önemli bir etmen olmalı.

Ben düşündüm ve aklıma iki izah geldi.

Bizimkiler neden öyle?

Birincisi şu: !Kung kabilesi mensupları kendi gayret, kabiliyet ve becerileriyle başardıkları bir işin tevazuunu gösteriyor. Bizimkiler teşhir ettiklerini, kendi emekleriyle edindikleri değil, bazı tutum ve davranışlarından ötürü aldıkları lütuflar diye değerlendiriyorlar ki bunda haklılar. Belki teşhirciliklerinde bir özür dileme bile var. “Biliyorum, beni için için eleştiriyorsunuz ama bakın ben sizin beğenmediğiniz tavırlarım sayesinde nerelere vardım. Bu yaptıklarımı biraz affettirmez mi? Anlayın beni. Öyle davranmamın sebepleri vardı. Mecburdum işte. Ama karşılığını aldım… ”

İkinci sebep de şu: Bizimkiler kendilerini, bulundukları yerin yerlisi olarak görmüyor. Layık görülmedikleri, kendilerinin de kendilerini layık görmedikleri, normal şartlarda ulaşamayacakları bir yere nasıl olduysa ulaşmış hissediyorlar. Oraya tırmanmak için bazı şeylerden fedakârlık yapmışlar. Ve: “Bak ne yaptıysam yaptım ama işte buradayım! İşte ben de onların arasındayım. Hatta onların üstündeyim! Değdi işte!” diyorlar. Bu, Türkçede tam da “sonradan görmelik” dediğimiz şey. Sonradan görmeler alçak gönüllü olmaz Tam tersine, “yerli halk”a hava atar.

Avcı-toplayıcının alçak gönüllülüğünü onlardan beklemeyin. !Kung’ların utancı onlarda yok.

Önceki İçerikŞâir, Edip ve Hatip YAVUZ BÜLEN BÂKİLER ile Türk Dili Hakkında… 2
Sonraki İçerikİtiraf Ediyorum Meğerse Kürtmüşüm!
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)