TERÖRE TEPKİLER: Bitlis Güroymak’ta 5 polisimizi şehit verdiğimiz, 5 sivil vatandaşımızın öldürüldüğü saldırının ertesi günü Hakkâri Çukurca’da PKK saldırısıyla 24 şehit verdik. Bu olayların yurt çapında yarattığı infial ve cenaze törenleri ile mitinglerde katılım ve heyecan yüksekti.
Demek ki “sıcak sudaki kurbağanın refleksleri henüz tamamen körelmemiş.”
İzmit’te çeşitli STK’ların yaptığı münferit mitinglerden sonra 21 Ekim Cuma günü yürüyüş yolu ve Sabri Yalım Parkında gerçekleşen miting, halkımızın tahammül sınırına yaklaşıldığını gösteren canlı toplantılardı. Farklı siyasi kanaatlere sahip STK’ların desteğiyle binlerce kişinin iştirak ettiği bu açık hava toplantısı (siyasi partilerin profesyonelce hazırlanmış mitingleri hariç) benim bugüne kadar İzmit’te izlediğim en kalabalık ve en canlılarından biri idi.
Gazete ve TV’lerden izlediğimiz kadarıyla, şehitlerin cenaze namazlarına halkın katılımı da bir yerlere mesaj vermeye yetecek kadar muhteşemdi.
Teröre tepkilerin yansıdığı bu törenlerde halkımızın olgunluğu, teröristle Kürt vatandaşlarımızı ayırmadaki özeni, saldırganlık ve hakarete yeltenenlerin olmayışı her türlü takdirin üstünde idi.
Cenaze namazlarına devlet erkânının katılmış olması çok önemli. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın bir cemaat önderinin cenazesini omuzlayıp taşıması üzerine “keşke şehit cenazelerine de aynısını yapsalar” yorumları yapılmıştı. Aslında milletin gönlünü almak bu kadar kolay. Allah’ın en kutlu makamları vaad ettiği şehitlere de, yakın dostlarınıza gösterdiğiniz kadar saygı göstermeniz yeterli olabilecek.
****
Fakat bir şey dikkatimi çekiyor. Bu cenaze törenleri ile teröre tepki mitinglerine katılmak hususunda iktidar yanlısı vatandaşlarımız ile iş adamlarımız çekimser, ürkek.
Bir kısım iş adamının tavrını Yılmaz Özdil Hürriyet’teki köşesinde çok çarpıcı ifadelerle dile getirmiş:
“Günlerdir bekliyorum. Galiba paraları bitti. Şehit ailelerine, silahlı kuvvetlere, polis teşkilatına… Başsağlığı ilanı veren bi tane firma yok!
Sırf yalakalık olsun diye, kenarları kalın siyah çerçeveli sayfa sayfa ilanlar verip “derin üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz, kederli ailenize, muhterem evladına” diyen arkadaşlar… Nerede?
Canını ortaya koyan çocuklarda… Menfaat olmadığı için mi? “Ölü yatırım” oldukları için mi?”
Elbette Başbakan’ın annesinin vefatı sebebiyle üzüntülerini dile getirenlere diyeceğimiz pek bir şey yok. Ancak vatanın bekası, milletin bölünmezliği uğruna şehit düşen gencecik fidanlarımız için, bu firmalar ve iş adamlarının en azından ilan, pankart, ulaşım desteği gibi katkılarının olmasını beklemek çok mudur?
****
İSTİHBARAT ZAFİYETİNİN SORUMLUSU
Yandaş medyada PKK’nın Çukurca saldırısında kullandığı ağır silahların taşınması ve 200 civarında olduğu tahmin edilen teröristlerin girişinde devletin istihbarat eksikliği ön plana çıkarıldı.
Bu istihbarat zafiyeti hakikaten çok önemli. Böyle kapsamlı bir saldırının daha karar alındığında öğrenilmiş olması, hadi olmadı harekete geçildiğinde fark edilip izlenebilmesi ve imha edilebilmesi gerekirdi.
Ancak burada yandaş medyanın yaptığı, zafiyetin Türk Silahlı Kuvvetlerinden kaynaklandığı ve sorumlu olanların da komutanlar olduğuna vurgu yapmak.
Elbette herkesin Eski Genel Kurmay Başkanımızın ifadesini hatırlayarak sormakta hakkı var: ABD’den alınan istihbarat ve İnsansız Hava Araçları (İHA) ile sağlanan görüntülerle, hani sınır bölgesi ve sınır ötesi bizim için BBG (Biri Bizi Gözetliyor) evine dönmüştü?
Buna ilaveten şu soruları da sormaya hakkımız olsa gerektir:
Ø ABD’den istihbarat desteği neden gelmedi? BOP eşbaşkanları arasındaki muhabbetin devam ettiğini gösteren haber ve resimler yalan mıydı? İsrail’den alınan İnsansız Hava Araçları (Heronlar) çalışmadı mı?
Ø E hani askeri vesayet bitmişti, TSK’ya artık sivil iradenin emrinde olduğu kabul ettirilmişti. Yüksek Askeri Şura ve Milli Güvenlik Kurulu toplantı düzeninde bile yansımasını görmüştük. TSK Başbakan’a bağlı diğer kurumlar gibi bir kurumdu. Genel Kurmay Başkanı da nihayet bir bürokrattı.
Ø Başbakan kendisine ve hükümetine bağlı bütün emniyet güçlerinin birlikte ve koordineli çalışmasından sorumlu değil mi?
Emniyet güçleri ve onların istihbarat teşkilatları (askeri istihbarat, MİT, Emniyet İstihbaratı) hükümetin sorumluluğunda görev yapmıyor mu? Bunlardan herhangi birinde bir aksama varsa sorumlusu hükümet değil midir?
Ø İnsanların yatak odalarında gizlice filme çekildiği, Genelkurmay Başkanının bile gizli toplantıdaki sesinin kaydedilebildiği, kozmik odadaki belgelere ulaşılabildiği, Donanma Komutanlığındaki döşeme altına gizlenmiş belgelerin öğrenilebildiği bir teknoloji çağında, bu birikime sahip istihbarat teşkilatlarımız PKK’nın saldırılarını neden önceden öğrenemez, ağır silahların sınırdan geçişine mani olamaz.
NOT: Van’da yaşanan depremde vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum.